Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Türkiye’nin 30 yıllık terör sorununun çözümü için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cesaretle bir adım atarak çözüm sürecini başlattığını ancak 7 Haziran seçimleri öncesi ve sonrası ortaya konan söylemler ve ondan sonra harekete geçirilen eylemlerin süreci farklı bir noktaya getirdiğini kaydetti. “Askerlerimiz, polislerimiz şehit edilirken bir hükümetin bunu sineye çekmesi beklenemez, bunun karşılığı verilir” diyen Bakan Çağatay Kılıç, çözüm sürecinin eylemlerin sona ermesi ve silahlı teröristlerin yurtdışına çıkması halinde devam edebileceğini vurguladı.
Bakan Çağatay Kılıç seçim çalışmalarını sürdürdüğünü memleketi Samsun’da yerel medya temsilcileriyle bir araya geldi.
1 Kasım’da yapılacak seçim öncesi, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun seçim startını Samsun’da verdiğini hatırlatan Bakan Çağatay Kılıç, “Miting öncesi ‘vira bismillah’ diyerek balıkçılarımızla bir araya geldik ve çok güzel anlar yaşadık. Samsun balığın merkezi olarak görülür. Samsun'da ‘vira bismillah’ diyerek balıkçılarımıza destek verdik. Sonrada her zaman olduğu gibi Cumhuriyet Meydanı’nda mitingimizi yaptık” diye konuştu.
1 Kasım seçimleri öncesi, 7 Haziran seçimi için ortaya koydukları beyannameyi revize ettiklerini anlatan Bakan Çağatay Kılıç, şöyle konuştu:
“Seçim beyannamemizde hem Türkiye'nin hem de Samsun'un gördüğü üzere bir takım yenilikler var. Tabi bunlarla ilgili yapılan çalışmanın hem ekonomi heyetimizin aynı zamanda da tüm Bakanlıkların yapıp yapamayacaklarının değerlendirilmesi sürecinden sonra ortaya çıkan bir beyannamemiz var. Ama beyannamemizin ana başlıklarının dışında, Sayın Genel Başkanımızın da ortaya koyduğu bir ilkesel duruşumuz var ve bu seçim kampanyası öncesinde ortaya koyduğumuz bir sloganımız var. 'İlk günkü aşkla yeniden'. Yani 2002 öncesi olan birlikteliğimiz, beraberliğimizin tekrar ortaya konulması noktasında oradaki çalışmalarımızla yola devam edeceğimizi açıkça beyan ettik.”
Bakan Çağatay Kılıç, mitingde Başbakan Davutoğlu’nun Samsun ile ilgili önemli konuları dile getirdiğni hatırlatarak şöyle dedi:
“Özellikle organize sanayi bölgelerinin geliştirilmesi, ihtisaslaştırılması… Bunun yanında şehrimizin merkezinde kalan sanayi bölgemizin de daha faklı bir yere taşınması. Daha modern bir hale getirilmesi… aynı zamanda şehirsel gelişimini de ortaya koyacak bir yeniden ele alma süreci ile Karadeniz’in incisi diye tabir ettiğimiz Samsunumuz’u daha da güzel hale getirmek için çalışacağız.”
Bakan Çağatay Kılıç, AK Parti Samsun teşkilatının, milletvekilleri ve belediye başkanları ile kenetlenmiş bir şekilde Samsun için canla başla çalışacağını ifade etti. Bakan Çağatay Kılıç, Samsun’a yönelik yapılan ve yapılacak çalışmaları şöyle anlattı:
“Özellikle Samsun – Ankara yüksek hızlı tren hattının yapımı, aynı zamanda yük taşımacılığıyla ilgili olan hattın geliştirilerek daha kısa hale getirilmesinin yanısıra, şehrimizin Giresun, Trabzon, Ordu arası demiryolu ulaşımını yeniden daha canlı hale getirmek için çalışmalarımız devam ediyor. Burada şunu gözardı etmememiz gerekiyor. Ankara – Konya yüksek hızlı tren hattı düşünüldüğünde ülkemiz kuzeyden güneye doğru yüksek hızlı tren hattı ile birleşecek. Yine doğu batı aksını da düşünürsek çok ciddi anlamda Türkiye’nin farklı bir ulaşım alanı oluşacak.”
Son zamanlarda Samsun ile ilgili yapılan yatırımlara dikkat çeken Bakan Çağatay Kılıç, “Bizim şu anda yapmamız gereken artık, Samsunumuz’un dünya ölçeğinde ama aynı zamanda Türkiye ölçeğinde de tanıtımını geliştirmek” dedi. Bu tanıtımın en önemli yollarından birinin spor faaliyetleri olduğuna işaret eden Bakan Çağatay Kılıç, “Çünkü uluslararası spor faaliyetleri her zaman yoğun bir şekilde takip ediliyor. Şunu açıklıkla söyleyebilirim ki; yurtdışından gelen misafirlerimiz Samsun’dan iyi hatıralarla dönüyorlar ve ‘Samsun’a yine geleceğiz’ diyorlar. Samsun’a gelen misafirlerimizin iyi hatıralarla ve tekrar gelme isteğiyle ayrılmaları bizim için önemli” şeklinde konuştu.
Bakan Çağatay Kılıç, Samsun’da hem iç hem de dış turizm açısından ciddi anlamda hareketlilik başladığını ifade etti. Bakan Çağatay Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2011 yılında de ne diyorduk… 5 yıldızlı oteller olacak, Samsun’da farklı imkanlar olacak. Misafirlerimizi ağırlama imkanlarımız olacak. Aynı zamanda kültürel ve sosyal aktivite anlamında farklı imkanlarımız olacak diyorduk. Bunları 2011’de söyledik. O zaman havalimanımızı da geliştirmemiz gerekiyor demiştim. Bu konuda çok ciddi ilerleme kaydettik. Yani 200 binlerden 1 milyon 300 binin üzerine çıktık. Sadece bu bile Samsun’un nereden nereye geldiğini ortaya koyuyor.”
Bakan Çağatay Kılıç, 2011 yılında Samsun’a yönelik ortaya koydukları projelerin hemen hemen hepsinin tamamlanarak hizmete girdiğini anlatırken, şöyle dedi:
“Bu artık bize şunu getiriyor… Gelen misafirlerimizi ağırlayıp Samsun adına etkili bir şekilde geri gönderebiliyoruz ve onlar Samsun’a tekrar gelmek istiyor. Mesela bu akşam bir yemek davetim olacak. Türkiye Basketbol Federasyonu yönetimini ağırlayacağım. Samsun’da yarın 31. Cumhurbaşkanlığı Kupası maçı oynanacak. Bu maç Samsun’da yeni inşa ettiğimiz Tekkeköy Yaşar Doğu Spor Salonu’nda oynanacak. İşte bu alt yapı yatırımları bunu getiriyor. Hani bazıları soruyor ‘niye yapıyorsunuz bu spor yatırımlarını?’ diye… Ne oluyor? İşte bunlar oluyor. Bu takımlarımızı, Pınar Karşıyaka ve Anadolu Efes’in Samsun’a gelip burada iki gün üç gün kamp yapması, vakit geçirmesi, federasyon temsilcilerinin gelmesi önemli. Bu tesisler olmasa bu organizasyon başka bir şehirde olacaktı.”
Sadece sportif anlamda değil, kültürel anlamda da Samsun’a önemli yatırımlar yaptıklarını kaydeden Bakan Çağatay Kılıç, Samsun merkezinde bulunan eski spor salonunu Samsun 1919 Panorama Müzesi’ne dönüştüreceklerini anlattı. “Samsun, Türkiye’de ilk adımın atıldığı, Sayın Başbakanımızın ‘meşale şehir’ olarak adlandırdığı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden bağımsızlık mücadelesinin başladığı yolda Gazi Mustafa Kemal’in Anadolu’ya çıktığı şehir” diyen Bakan Çağatay Kılıç, “Bugüne kadar bu özellikleri kültürel anlamda yansıtacak bir yatırımın oluşmamız olması bir eksiklikti. Biliyorsunuz Samsun kent müzesinin çok güzel bir yansıması oldu. Bu tür yatırımlarla şehrin yapısını değiştirerek, şehrimizi Türkiye’ye ve dünyaya tanıtmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin bulunduğu bölgen hassas bir dönemden geçtiğini ve Türkiye’nin bölgesel anlamda büyük işler yaptığına dikkat çeken Bakan Çağatay Kılıç, “Halkına zulüm eden bir yönetimden kaçan Suriyeliler’e kapımızı açtık” dedi. Bakan ÇAĞatay Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye’de evinden, barkından, yurdundan edilen insanlara; çocuk, yaşlı, genç demeden kucağımızı açtık. Bu misafirlerimizin sayısı 2 milyonu geçmiş durumda. Avrupa’ya ise sadece 150 -200 bin civarında insan gittiğinde ne kadar büyük olayların ve tartışmaların çıktığını hepimiz gördük. Ama tabii Suriye, bizim komşumuz. İlişkilerimizin, bağlarımızın olduğu ve tarihi, insani anlamda da göz ardı edemeyeceğimiz, bağlarımızın olduğu bir ülke. Bir insanlık vazifesi olarak evinden barkından edilmiş, bir güvenli yer arayan insanlara karşı kucak açma noktasındaki duruşumuz ortadaydı. Neleri yaptığımızı ve başardığımızı hep beraber gördük. Dün sayın cumhurbaşkanımız Brüksel’de yaptığı konuşmada tekrar bunları dile getirdi zaten.”
Bölgesinde büyük işler yapan Türkiye’nin aynı zamanda hassas bir dönemden geçtiğine dikkat çeken Bakan Çağatay Kılıç, “Türkiye’deki bazı terör olaylarıyla ilgili olarak üzülerek ifade ediyorum ki, kimileri hem hükümetimizi hem cumhurbaşkanımızı bu noktada itham ediyorlar, suçluyorlar. Yurt dışında gidip bunu kendi açılarından anlatıyorlar” dedi.
Bakan Çağatay Kılıç, son 30 yılda yaşanan sıkıntılı bir dönemden Türkiye’yi çıkarmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cesaretle bir duruş ortaya koyduğunu ve çözüm sürecini başlattığını ifade ederken, “Daha önce bu duruşu ve cesareti kimse koyamadı. Hiç kimse böyle bir girişim yapabilmeyi, cesaret göstermeyi bırakın, bu konuyu konuşamıyordu bile. Ama sayın cumhurbaşkanımız, ‘bu sorunu çözmek için bu adımlar atmamız gerekir’ dedi ve bu adımları attı” şeklinde konuştu.
Ancak 7 Haziran seçimleri öncesi ve sonrası ortaya konan söylemler ve ondan sonra harekete geçirilen eylemlerin Türkiye’yi çok farklı bir noktaya getirdiğini vurgulayan Bakan Çağatay Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başbakanımız, 7 Haziran öncesi ‘biz sorun çözme noktasındaki ve belli noktalardaki süreçlerin devamı konusunda irademizi ortaya koyuyoruz ama bu tek taraflı olmaz’ diye açık açık söyledi. Fakat güvenlik güçlerimize yönelik eylemler, saldırılar sonrasında, hem askerimiz hem polisimiz alçakça, haince şehit edilirken, bir hükümetin, bir yönetimin bunu sineye çekmesi mümkün olur mu? Mümkün değil, bunun cevabının misliyle verilmesi gerekir. Biz bu cevabı verdik, vermeye devam ediyoruz.”
Bakan Çağatay Kılıç, çözüm sürecinin ancak ve ancak eylem olmazsa, terör örgütünün silahlı unsurlarının Türkiye'yi terk etmesi durumunda devam ettirilebilecek bir sürç olduğunu vurgulayarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis’in açılışında dile getirdiği, “Silahlar betona gömülünceye ve silahlı unsurlar ülkeyi terk edilinceye kadar çözüm süreci buzdolabında” sözlerini hatırlattı.
Hükümet olarak bu konuda belli noktalarda sorumluluk alarak ve ellerini taşın altına koyarak bir takım adımlar attıklarını hatırlatan Bakan Çağatay Kılıç, “Ama bunun karşılığı gelmeyince biz de hükümet olarak sorumluluk taşımanın gereğini yaparız” dedi. Bu konuda muhalefet partilerini de eleştiren Bakan Çağatay Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Daha farklı noktada sorumluluk alması gerekenler bugüne kadar sorumluluk aldılar mı? Şimdi sadece gidip de bir takım şeyleri dile getirerek olmaz bu işler. Yapacaksınız. Eğer yapmazsanız söylediğiniz sözün bir anlamı olmaz. Yani biz gövdemizi taşın altına koymaya hazırız dedi Bahçeli ama 7 Haziran’dan sonra sadece ‘hayır’ dedi. MHP’ye gönül veren kardeşlerimiz bunu görüyor. Bizim bu noktadaki duruşumuz ortada. CHP ile yapılan çalışmalar içerisinde, belli zamandan sonra dediler ki "Ee biz yapmak istiyorduk". İyi de derin bir takım farklılıkların ortada olduğu ve yürümeyecek olan bir şeyin adımı atılmaz. O dönem belli bir süre içerisinde yapılacak o aşılar konuşuldu, bunlar ortaya kondu, istenmedi. O zaman yapabilecek bir şeyimiz yok. Çünkü 7 Haziran’da aldığımız yüzde 41 oy ile vatandaşlarımız Türkiye’deki siyaset ve yönetimdeki sorumluluğun Ak Parti'de olduğunu tescilledi. Bunu bir kere ortaya koyalım. Yüzde 13’lerle, yüzde 15’lerle yapılan ilk zamanlardaki açıklamalar ile bize yaptığımız açıklamalar arasındaki farka iyi bakın. Bloklar yıkıldı. Birisi sadece ‘hayır’ dedi. Sonra anayasal olarak yapmamız gereken çalışmaları hayata geçirmek istediğimiz zaman da ‘yokuz’ dediler. O zaman sorarlar ‘siz bu ülkede niye siyaset yapıyorsunuz?’ diye. Siz bu ülkenin geleceğini geliştirmek için ortaya konan çalışmalar içerisinde var mısınız yok musunuz? Vatandaşımız gördü yapılan çalışmaları ve cevabını 1 Kasım’da cevabını buna göre verecektir diye düşünüyorum.”
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, seçim çalışmalarını sürdürdüğü memleketi Samsun’da yerel medya temsilcileriyle bir araya geldi. Bakan Çağatay Kılıç, yaptığı kısa açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bakan Çağatay Kılıç’a yöneltilen sorular ve verdiği cevaplar ise şöyle:
-BESYO mezunları atamasıyla ilgili son durum nedir?
Biz sözümüzü tuttuk. 1000 kişilik kadroyu Maliye Bakanlığı’ndan aldık. Ayın 9’undan soran kuralları belirlenecek. Daha sonra KPSS puanı ve mülakat ile 1000 kişi kadroya alınacak. Hazırlık ve ilan süreci bir ay kadar sürer diye düşünüyorum. Tabii şunu da söylemek lazım daha önce maliye bakanlığından BESYO mezunlarıyla ilgili olarak 1500 kişilik kadro alınmıştı. O kadrolar 5 yıllık süre içerisinde kullanılmak üzere alınmıştı daha önce de kullandığından dolayı..?. Benim döneminde alınmadı diye bazı yerlerde dile getiriliyor ama bunun sebebi odur. Biz 2017’ye kadar kadro alınmayacağını bekliyorduk Aslında 5 yıllık alınan yetkinin bizim dönemimizde daha hızlı kullanılmasıyla 1000 kişilik kadroyu mevcut süreden daha kısa zamanda aldık.
“Samsun’un tanıtımına büyük katkısı olacak”
-Sayın Bakanım 2017’de Samsunumuz’da gerçekleşecek olan Engelliler Olimpiyatları var buraya dünyanın bir çok ülkesinden engelli sporcular gelecek. Bir de sizin Bakanlığınız tarafından tüm kamu kurum ve kuruluşlarında engelli olimpiyatlarının olacağı süreçte engelli sporcularla iletişime geçilmesi açısından işaret dili kursları gerçekleştiriyor… Bu konuda bilgi verir misiniz?
Tabi 2017’de engelli olimpiyatı Samsun için gerçekten önemli.Bunun ne anlama geldiğini belki sürekli dile getiriyorum ama net anlatamadım Samsun’da. Bu konuda herhalde eksiklik oldu. Samsun’a Katılımcıların, sporcuların ve yöneticilerin geleceği bir organizasyon. Samsunun tanıtımı için çok farklı bir katkısı olacak. çünkü bakın sizin de dile getirmiş olduğunuz gibi kamu kurum ve kuruluşları ile onların gereksinimleri ile ilgili yapılan çalışmalar doğrultusunda çok farklı anlamdaki kişilerin de temel anlamda kullanması için çalışmalar oluyor.Farklı bir sonuç getirecek diye düşünüyorum .Tesisler için de yapılan bir çalışmamız mevcut.Burada yapılması gereken 3 tane daha tesisimiz var.Onlarla ilgili de yakın zamanda ihale aşamasına geliniyor.Ama buradaki en önemli unsur şu; bakın hep söylüyoruz. Açılış konuşmasında da dile getirdim. Bizim Samsun’u tanıtmamız lazım. Bunun nasıl olacağını merak edin ve görün ve daha başka bir şey dile getirmeyim …Çünkü bakın bu gerçekten uluslararası anlamda ortaya konulacak bir şey… Bakın Mersin’de Akdeniz oyunları yapıldı.Tüm dünya Mersin’i tanıdı. Spor camiasında dile getirdiğimiz zaman herkes şunu söylüyor mesela uluslararası muhataplarımızla bir araya geldiğimizde siz Mersin’de güzel bir Akdeniz oyunları yapmıştınız…Bu o kadar yerleşmiş. Şimdi inşallah biz Samsun’da da güzel bir organizasyon yaparak Samsun’u bu anlamda ortaya çıkaracağız.
-Amatör spor kulüplere ciddi anlamda destekler sağlıyorsunuz, eşofman takımlarını bayramlarda çocuklara vererek onları spora teşvik ediyorsunuz…
Amatörlere tabi ki çok farklı anlamda destekler veriyoruz. Şöyle bir çalışma da başlattık, biliyorsunuz bir çok okulumuzun da spor tesisi var.Salonu olsun, açık alanı olsun spor tesisi mevcut.Bizim de spor tesisimiz var.Gençlerimizin ve çocuklarımızın bunları çok daha rahat kullanabiliyor olması lazım. Biz tabi çok ciddi anlamda spor tesisi inşaa ettik. Bunları Türkiye’nin dört bir yanında yaptık, hatta yapmaya da devam ediyoruz.
“İlkyardım sertifikası olanlar sahada görev yapacak”
Gençlerle ilgili ortaya konan vaatlere baktığımız zaman, bizim gerçekleştirdiğimiz şeylerin vaat edildiğini görmek sevindiriyor bizi. Demek ki biz bayağı bir iş yapmışız bunları zaten hayata geçirmiş olmanın getirdiği bir mutluluk içerisindeyiz. Amatörlerle alakalı olarak yeni uygulama başlatacağız yakın zamanda.Bunun talimatını aslında dünü itibari ile verdik.Amatör spor müsabakalarındaki sağlık hizmetiyle ilgili Sağlık Bakanlığıyla bir protokolümüz olacak.İlkyardım sertifikasını alacak kişiler sahalarda bulunacak.Çünkü Sağlık Bakanlığındaki personel, doktor ve paramedik sayısı bütün müsabakalara yetişmeye müsait değil.Bir eğitimden geçirilme çalışması uzun zamandır gündemde. Bunu Sağlık Bakanlığı bize ücretsiz olarak sağlayacak. Bu anlamda da amatörlere destek vermiş olacağız.
“Spor tesislerini daha verimli kullanılır hale getireceğiz”
Maddi kaynağa gelirsek çok ciddi maddi kaynak desteği veriyoruz. Bu kaynakların verimli kullanılmaması noktasında üzüntü duyuyorum. Okulların spor salonu var. Okul saati bitince kapatıp gidiyorlar. E artık mesai tamam diye düşünüyorlar ama bu öyle değil spor öyle bir şey değil. Karşılıklı bir protokol çerçevesi içerisinde okul saatleri dışında bu salonları biz kullanabilirsek veya bizim öngöreceğimiz bir kulübe, federasyonunun, spor faaliyetleri yapacak olan kurumun kullanımına verilebilirsek, verilecek inşallah…Milli Eğitim Bakanlığı ile karşılıklı bir anlaşma yaparak gençlerin ve çocuklarımızın okul saati sonrası kendilerini ciddi anlamda geliştirebilmesini sağlayabileceğiz diye düşünüyorum. Böylece kullanım alanları daha fazla artacak. Verimli kullanmak diyoruz ya burada işte yine devletin bürokrasisi devreye giriyor. Mesela Milli Eğitim Bakanlığının olan bir salonu başka bir kurum kullandığı zaman- bu bir zihniyet meselesi olarak görüyorum- bu, işte biraz evvel konuştuğumuz devletin kendi alacağını tahsil etme ve takip etme konusundaki refleksine bir örnek…
“Yetenekli çocukları tarama ile tespit ediyoruz”
Dolayısı ile onu aramızda hukukla a halledip, gerekli maddi işleri yaparak kardeşlerimizin spor tesisini kullanabilmelerini istiyoruz ki bununla birlikte bir de tarama olayımız var.Şimdi biz yapıyoruz o taramayı ileriye yönelik olarak…Gençlerimizin ve çocuklarımızın daha başarılı olabileceklerini bir tarama ile ortaya çıkarmaya çalışıyoruz ki yönlendirmeye ona göre yapın… Türkiye kadar spora kaynak ayırıp ama bunu karşılığındaki madalya sayısının o yatırımın karşılığını vermediği başka bir ülke var mı bilmiyorum…Bunu şu anlamda söylüyorum; 250.000.000 lira üzerinde kaynak ayırıyoruz her yıl spora.Sadece bizim bakanlığımız tarafından federasyonlara aktarılan maddi kaynaktır bu.Dolayısı ile bunun karşılığını almamız gerekirdi ama bugüne kadar kurulan yöntemlerde herhalde eksiklik vardı ki bunu alamadık..Şimdi o yöntemlerdeki değişikliklerle inşallah örneğin sporcularımıza vereceğimiz
“Sporcularımızın başarı için çok daha fazla müsabakaya çıkması gerekiyor”
Sporcularımızın uluslararası anlamda daha fazla müsabaka yapmaları ve o müsabakaları da rakiplerinin olduğu yerlerde gerçekleştirmeleri noktasında çalışmalarımız da devam ediyor.Mesela bunun ilk meyvesini Las Vegas’ta aldık. Rıza Kayaalp kardeşim Kübalı rakibini 3 kez yendi. Taha, zaten maşallah. Allah nazardan saklasın. Önüne kim gelirse tuş ediyor. Şimdi arkadaşlarımız diyor ki; 78 milyonluk bir ülkenin, zengin ülkenin madalya sayısı yeterli değil. Doğru ben de katılıyorum madalya sayısı yeterli değil. Böyle olmamalı. Ama birden bire olmuyor. Bizim altyapı, tesis yatırımlarımızdan sonra diyorlar ki, tesis yapıyorsunuz da bu yeterli mi? Hayır değil. Ama tesis olacak ki siz de sporcunuzu yetiştirebilesiniz.
Yani bu karşılıklı bir ilişki.Şimdi daha fazla nasıl amatörlere, kulüplere eğilebiliriz onun peşindeyiz. Ayrıca şehirlerimizde yaptığımız spor alanları örneğin bakanlığın inşa ettiği atletizm pistlerimiz vatandaşa açık. Vatandaşlarımız orada yürüyüş yapıyor.
Sağlık Bakanlığı’nın 1 milyon bisiklet kampanyası var. Bunların sebebi nedir. Spor kültürü oluşturmak, spor yapan insanın mutluluğu daha fazla oluyor. Bundan dolayı bunlar hep birbirini destekleyen unsurlar. Bu kadar tesis yapılıyor ki nesillerimiz kendini rahat geliştirebilsin.
Bu anlamda antrenörlerle ilgili de çalışmamız var. Sadece sporcu değil, antrenör yetiştirilmesi de önemli. O olmayınca sporcu nasıl yetişecek. Dolayısıyla bunu yapıyoruz. Bunu Milli Eğitim Bakanlığı ile beraber de yapıyoruz. Uluslar arası bazı referans isimlerde de yapıyoruz. Kendi antrenörlerimizi yetiştiriyoruz. Tabi geçmişte yaşadığımız bazı olumsuz şeyler de oldu. Ama biz Türkiye olarak yaşanan olumsuz şeyleri halının altına süpürmedik. Bunlarla yüzleştik. Bu zorluğun sonunda belli bir noktaya varırız diye düşünüyorum.
-AK Parti 7 Haziran’daki gibi aynı milletvekili sayını 1 Kasım da alırsa bu başarı mı yoksa başarısızlık mıdır?
Sayın Başbakanımız Samsun’a gelmeden önce canlı yayındaydı. Orada bu soruyu sordular. Biz 1 Kasım’da tek başına iktidar olmak için yola çıktık. İnşallah bu sonucu alacağız. Onu bekliyoruz. O yüzden diğer konular bizim gündemimizde olmayan şeyler. Biz 1 Kasım’da tek başına iktidar olmak üzere yola çıktık.
-Samsun’da daha fazla oy alacağınızı düşünüyor musunuz?
Ben öyle olacağına inanıyorum.
-Samsun’a hızlı tren ne zaman gelecek?
Bu işlerin belli bir proje çalışması var. Şunu göz ardı etmememiz gerekiyor. Ankara-Konya, Ankara-İstanbul hatları bitmek üzere. Orası bitecek Sivas’a doğru bir uzantısı olacak. Sivas uzantısıyla Samsun’a çıkacak ve aynı zaman dilimi içerisinde değerlendirilecek olan bir çalışma. İstanbul’un çalışmaları bitirilince çalışmalar doğu ve kuzey hattına aktarılacak. Ciddi bir ihale süreci gerektiren durum var, tabii çünkü maliyeti yüksek. Projenin çok ciddi bir ilerleme kaydettiği ve Sivas-Samsun hattı arasındaki koordinasyonun devam ettiğini söyledi, Sayın Bakanımız. Dolayısıyla hedefin, İstanbul hattı bittikten sonra buraya kayacak olan yatırım üzerinde olduğu dile getirildi.
Biz yapacaklarımızı konuşuyoruz ama bazen yaptıklarımızı anlatmamızda fayda var. 2002’de Sayın Cumhurbaşkamız Recep Tayyip Erdoğan bu ülkede 15 bin km duble yol yapacağım dediğinde insanlar bu adam rüya görüyor dedi. Şu anda Ankara’dan İstanbul’a, Samsun’a; Samsun’dan, Sinop’a, Ordu’ya nasıl gidiyorsunuz? Bunları görmek gerekiyor. Tren rayı yapmak yol yapmak gibi değil. Biraz daha teknik detaylar gerektiriyor. Bazen zeminle alakalı beklenmedik şeyler karşımıza çıkabiliyor. Çalışmaların çok detaylı ve ince yapılması gerekiyor. Çünkü hesap bir şaştı mı maliyeti çok farklı olabilir. Tren rayını yapmak inşa etmek biraz vakit alıyor.
-Muhalefetin AK Parti’nin ulaşım alanında yaptığı icraatlarına yönelik eleştirileri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Onlar Ankara – Konya arasını göremezsiniz diyorlardı. Şimdi Ankara – Konya arası gidip geliyorlar. İstanbul’a da gidemezsiniz diyorlardı. Gidiyoruz ama daha da gideceğiz. Denizin altından girip çıkamazsınız da diyorlardı. Kanal Tünel’den çıkamazsınız diyorlardı. Girdik ve çıktık yani. Hakkari’ye inemezsiniz diyorlardı, onu da yaptık. Gerçi yakıp yıkanlar var o ayrı. Ondan sonra biliyorsunuz, televizyonlarda saz çalınıyor, barış türküsü söyleniyor. Ondan sonra bi dünya yakıp yıkıyor. Aile arasında saz çalma ile öyle kişinin çalması arasında dağlar kadar fark var.
“Ben açılış yaptığımda o tesis bitmiş olmalı”
Arkadaşlar bana söylüyorlar, efendim diyorlar; şunlar bunlar hazır, şu tesisin açılışını yapabiliriz. Arkadaşlar iyi çalışıyor, güzel iş çıkarıyorlar ama detay sorunu hastalığım var. Ben açılışı yaptığımın ertesi günü o tesiste müsabaka olacak mı diye soruyorum… Arkadaşlar diyorlardı ki, bu hafta sonu olmazsa sonraki hafta sonu olacak … O zaman açılış bekletilir. Ben açılışı yaptım mı, o tesis bitmiş olmalı. Dolayısıyla Atakum’daki gençlik merkezinde ince teferruatlar var;1 hafta, 10 gün içinde yani seçim yasaklarından önce yetiştirilecektir. Onun ufak tefek eksiklikleri vardı. Onlar bitmek üzere. Ankara’dan gelen arkadaşlar son incelemesini yaptı. Mimarisi ile ilgili birkaç sıkıntı vardı. Onu çözüyor arkadaşlar. İlkadım’a yapacağımızın içerisine mühendislik izin verirse bir sürpriz yerleştireceğiz. Mühendisler çalışıyorlar. Bütün İlkadım’ın üst mahallelerine ve şehrin üst tarafına hitap edebilecek bir şey.
“Muhalefet yaptıklarımızı göremiyor”
Gençlik merkezini daha önce çalıştıran kişi daha önce adaydı, şimdi milletvekili oldu. İnşallah gençlik merkezi olur da, içinde yapılanları görürler de o zaman sorunun cevabını vermeme hiç gerek kalmayacak. Hakikaten ben bazen zihniyet yapısını anlayamıyorum. Mesela Sayın Devlet Bahçeli diyor ki biz seçim beyannamemizi gençlere adadık. Biz seçilme yaşını 18’e indirdiğimizde onun milletvekili sağına soluna oturtmak için 18 yaşındaki çocukları meclise getirdi. Sayın Bahçeli’nin bu anlamdaki yaklaşımını anlayamıyorum. Ama MHP’deki kardeşlerimin iyi anladığını biliyorum. Onlar cevabı 1 Kasım’da verir. Yurtlarımızda internet hizmeti veriyoruz. Hem de 3 yılı aşkındır veriyoruz. O da bir vaat olarak var da... Bazı seçim beyannamelerinde gördük. O 3 yıldır var. Ama ben bunu daha önce de dile getirmiştim. Demek ki görmüyorlar.
-Uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele konusunda yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız?
Geçen yaz bununla alakalı özel bir çalışma yapıldı. Kamplarımızda Yeşilay ile hem bilgilendirme hem de uyarma anlamında yoğun bir çalışmamız var. Sadece olduktan sonra değil, olmadan önce harekete geçmek gerekir. Bazı bağımlılığı yenmiş arkadaşlarla konuşurken öğrendim, uyuşturucu bağımlığı öyle bir şey ki, başladım mı hemen yok olmuyor, ancak kontrol edebiliyoruz. İçimizdeki istek her zaman oluyor. Dolayısıyla öncesinde bu işi başarmamız gerekiyor. Bu anlamda Yeşilay, İçişleri ve Sağlık Bakanlığımız ile koordineli olduk kamplarımızda. Maalesef bu illeti yaşamış, buna bulaşmış ve bırakmış olan gençlerimiz var. Onları kullanmayanlarla tanıştırarak birinci ağızdan yaşanmışlıklarını anlatma noktasında çok ciddi çalışmalar oldu.
“Ailelere çok büyük görev düşüyor”
Hiç kimse ailenin yerini tutamaz. Ailenin gösterebileceği yolu ve desteği devlet veremez. Annenin, babanın, kardeşin göstereceği yakınlık desteği duygusal bağı ancak o aile kurabilir. Dolayısıyla velilere çok büyük görevler düşüyor. Hepimiz burada sorumluluk altındayız. Biz de sonuçta ebeveyiniz. Bunun bilincinde olmamız gerekiyor. ‘Benim evladım yapmaz’ cümlesini asla söylememiz lazım. Yaklaşımız bu olmamalı. Her zaman gözümüz üzerinde olmalı destek verilmeli. Bunu ortaya koymamız ve dikkatli olmamız gerekiyor. Çocukları bağımlılığa bulaşmış ailelerle sohbet ettiğiniz zaman duyduğumuz ilk şey şu oluyor; ‘biz farkında değildik’. Hep şunu dile getiriyorlar; “Bizim evladımızın yapmayacağını düşünüyorduk” bu herhangi birinin evladını olumsuz anlamda göstermek için söylenen bir şey değil. Bu, çevresel faktörler, arkadaşlıklar, bir anlık zayıflıktır. Bizim de sonuç da belli bir aile içerisindeki hayatımızdan sonra yalnız kaldığımız dönemler oldu. Biliyorsunuz ben yurt dışında üniversite tahsilimi yaptım. Orada yalnız olarak yaptım bunu. Ailem yanımda değildi. Temelden aldığınız şey neyse onu, orada uyguluyorsunuz.
“Gençlik merkezlerimizde bilgilendirme yapıyoruz”
Bu hayat için de böyle. Ailenizden aldığınız görgü, bilgi.. bunlar sizi hayat boyu götüren şeyler. Dolayısıyla insanların ailelerinden aldıkları hem eğitim hem görgü çok önemli. Burada anne babalara büyük görevler düşüyor. Gençlerle de bir araya geldiğimiz zaman onlarla konuşurken hakikaten insanın yüreği sızlıyor. O kadar pırıl pırıl çocuklar var ki aralarında. O kadar farklı alanlarda başarı elde edecek gençler var ki.. Nasıl oldu bu diye gerçekten çok hayıflanıyorsunuz. Yüreğiniz sızlıyor. Hepsinin ortak bir özelliği var; yürekleri çok temiz. Sohbet ettiğinizde şunu görüyorsunuz ki aslında içlerinde hiçbir kötü düşünce yok ama belli noktalarda ailelerden, belli noktalarda çevrelerinden gerekli desteği yeterince görememişler. Bu durum onları maalesef bu olumsuzlarla tanıştırmış.
Buna ek olarak şunu söyleyeyim, ciddi anlamda çaba sarf ediyoruz. Gençlik merkezlerimizdeki bilgilendirme konusu inanıyorum ki bu açıdan önemli işlevler görüyor, faydalı oluyor. Verdiğimiz küçük doneler dahi ciddi anlamda geri dönüş veriyor.
“Yurtlarımızda genç ofis kuruyoruz”
Bizim gençlik merkezinde enstrüman çalan bir gençle bir araya geldiğimde çok mutlu oluyorum. Asıl şey tam da bu. Üniversite öğrenimine devam eden bir kardeşimiz, gençlik merkezimizi, dersleri konusunda destek alabileceği bir kapı olarak görüyorsa biz buna mutlu oluyoruz.
Şimdi yurtlarımıza da genç ofis kuruyoruz. Yurttaki kardeşlerimiz, gençlik merkezlerimizle daha yakın temas içerisinde olacak. Bu anlamda güzel şeyler başaracağımıza inanıyorum. Atakum’da bir örneği var. İnşallah farklı ilçelerimizde Türkiye’mizde farklı örnekleri olacak. Hayatın farklı renklerinden her gencimizin bir araya gelebiliyor olması çok güzel. Doğudan, batıdan, kuzeyden ve güneyden her genç, gençlik merkezi üyesi, organize edilen çalışmalarla bir araya gelebiliyor. Çok güzel dostluklar kurulabiliyor.
“Yakılan Sarıkamış Kayak tesisi yeni sezona yetiştirilecek”
Spor tesislerinden bahsetmişken Sarıkamış'taki o güzelim kayak tesisini ateşe verip yakmak büyük bir hainliktir. Gerçekten Türkiye'nin en önemli kayak merkezlerinden biridir Sarıkamış. Çok güzel bir tesistir. Tabi bunlara pabuç bırakmayacağız. Geçen hafta talimatı da verdim. O özel idarenin inşa ettiği bir tesisti. Hemen bizim de vereceğimiz destek ile yeniden daha iyisini inşa edip zorda olsa sezona yetiştirmeye çalışacağız.
“Yurtdışında Cumhurbaşkanını suçlarsan cevabını alırsın”
Yakan yıkan cinayet işleyen, nasıl olur da devlet vatandaşının yapısını korumak için harekete geçtiğinde devleti suçlar. Avrupa'da gidip de bilmem kim barış istiyormuş da Sayın Cumhurbaşkanımız istemiyormuş. El insaf ya artık birazcık vicdan ya…Eleştirmek ayrı bir şey ama neden buna çanak tutanlar var, destekleyenler var. Siz bunlara kızdığınız zaman da diyorlar ki siz, bize niye kızıyorsunuz… arkadaş sen gidip de bir ülkenin yönetiminde olan insanları Cumhurbaşkanını dahil yurt dışında bu şekilde itham edip suçlayabiliyor isen o zaman cevabını alacaksın. Biz görmüyor muyuz, okumuyor muyuz? Gecesini gündüzüne katmış 13 yıl boyunca bu ülkenin ilerlemesi için çabalamış Başbakanlık Cumhurbaşkanlığı yapan bir insana, siz bu tür ithamlarla ne yapmaya çalışıyorsunuz. Biz de bu ülkenin evladıyız, biz de belirli eğitimlerden geçtik. Ben hayatımın yarısını zamana baktığınız zaman tam eşit oldu, yurt dışında geçirdim. Benim çocukluğumda Avrupa'daki Türklerin durumunu çok iyi bilirim, birinci elden yaşadım. Sınırlarda girerken çıkarken neler yaşandığını ben biliyorum. Yurt dışında okurken, benim siyaset hocam Türkiye'nin AB üyeliği meselesi konuşulduğunda, açık açık çıktı söyledi. Yıl 1996 idi. Türkiye'de dedi siviller siyaset yaptığı zaman AB'ye girebilirsiniz dedi. 2004'te o hocaya bir e-posta attım. Üyelik müzakerelerine başladık diye.
“Ördükleri çorap başlarına geçti”
Dile getirmeye çalıştığım şu, yapsanız da eleştiriliyorsunuz, yapmasanız da eleştiriliyorsunuz, hakarete uğruyorsunuz. Şiddet sadece basınla ilgili olarak değil şiddet hiç bir yerde kabul edilemez ki.Böyle bir şey olamaz. Şiddet tasrif edilebilecek bir şey değil ki. Bir basın mensubuna, sporcuya, vatandaşa, siyasetçiye... Bir insana şiddet uygulamak tasnif edilemez olamaz. Fikri anlamda biz anlaşamayabiliriz ama oturur masada konuşuruz. Tabi ki eleştiri de yapılacak. Ancak hakaret yapılırsa bu olmaz.Ben yakın zamanda bunu yaşadım. Benim hakkımda çok ağır bir şekilde bir karalama kampanyası başlattılar. Ördükleri çorap başlarına geçti, kazdıkları kuyuya kendileri düştüler. Ama bunu alıp da incelemeden, doğrulamadan yayınlayanlar oldu. Onlarla da vatandaşlık haklarım doğrultusunda hesaplaşacağım tabi ki, bu da benim hakkım. Benim hakkımı kim koruyacak? Ben siyasetçiyim tamam eleştirileceğim, doğrudur. Ama benim ailem var. Onlar da yaşıyorlar bunu, şimdi bugün siz bizi görüyorsunuz sadece ama bizim yanımızda olan bir ailemiz de var. Bizimle alakalı-eleştiri demiyorum eleştiri ayrı bir şey-, doğru olmadan yazılanlar, çizilenler var. Hakarete uğradığımızda ne olacak? Bu olmaz.Bunu hep beraber aşmamız lazım.Sen eleştirirsen benim de eleştirme hakkım vardır. Ben eleştiriyi almak durumundayım ama katılmadığım noktayı da dile getirmek zorundayım. Bu da benim hakkım.Ama birbirimize karşı hakarethami şeylere girmememiz gerekiyor. O katlanmak zorunda deniyor. Böyle bir şey yok, ben de insanım, eleştiri ayrı bir şey hakaret ayrı bir şey. Bunu açıkça bile dile getirme noktasında hiç bir çekincem yok. Söylediğimle alakalı olarak yazılan dile getirilen şeyler olabilir ama, herkese şunu hatırlatmak istiyorum; ailelerimizle ve ailelerimizden artık bu dünyada olmayan ahirete intikal etmişlerin de ismini ve adını kullanarak eleştiri yapmayın. Bazı arkadaşlar, onlar biliyor, şu an ne dediğimi…Beni eleştirebilirsiniz ama o orada kalsın,
-Milliyetçi Hareket partisinin söylemlerini eleştirdiniz ama milliyetçilere de gül atıyorsunuz… ama söyle bir ayrıntı yok mu ? Sayın Cumhurbaşkanı da kabul ediyor, sayın Bahçeli'yi. Başbakanlığı kabul edip de HDP ile hükümeti kurmuş olsaydı Bu gün Ak Parti kadroları darmadağın olmaz mıydı?
Oradaki argümanı söyle bir soru ile yanıtlayabilirim. Sayın Kılıçdaroğlu'nun hükümet verme gibi bir yetkisi yok. Hükümeti kurma görevini Sayın Cumhurbaşkanı verir, Kılıçdaroğlu vermez. Hani diyorsunuz ya Sayın Bahçeli, Sayın Kılıçdaroğlu'nun gelin hükümeti kuralım çağrısına cevap vermedi. Sayın Kılıçdaroğlunun böyle bir davet yapma yetkisi yok ki zaten.
- Sayın Kılıçdaroğlu'na o yetkiyi vermemesinin sebebi şu çünkü Sayın Bahçeli resmen kırmızı çizgilerini koydu… Bence Cumhurbaşkanımız tarafsız bir şekilde davranıp bu yetkiyi vermeliydi ama benim sorduğum şu orada Bahçeli çok büyük bir devlet adamlığı yaptı Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan da bunu takdir etti.
Peki o devlet adamlığını neden daha sonraki koalisyon ihtimallerinde yapmadı?
-Bence yanlışları da çok ama devlet adamlığı konusunda ciddi bir duruş sergilemiştir.
O konuda size katılamayacağım, Sayın Kılıçdaroğlu'nun yaptığı çağrı zaten yetkisiz bir çağrıydı. Yetkisiz bir çağrıya verilen cevap üzerinden de bu tip bağlantı kurmanın doğru olduğunu düşünmüyorum.
- Şunu demek istiyorum. Cumhurbaşkanımızın o yetkiyi vermemesinin nedeni Bahçeli'nin yaptığı ‘HDP ile içerden ve dışarıdan hükümet kurmam demesidir’. Bu nedenle sayın Cumhurbaşkanı bu yetkiyi vermedi. O zaman verecekti Sayın Cumhurbaşkanı…
Sayın cumhurbaşkanının yetkisini nasıl kullandığı ya da kullanacağı ile ilgili benim bir malumatım yok.
-Bence Sayın Bahçeli'nin Türkiye ile ilgili durumlarda devlet adamlığı duruşu var …ondan sonraki hatalarını tartışıyoruz. Zaten yeri geldiğinde Türkiye söz konusu olduğu zaman mesele PKK terörüne geçit vermeme, onu anlatmaya çalışıyorum…Siz de bu konuda hassas olduğunuz için söyledim.
Sayın Bahçeli'nin ortaya koymuş olduğu 7 Haziran akşamındaki konuşmayı da hatırlıyorum. Ben Sayın Bahçeli'nin ortaya koymuş olduğu duruşu da, anayasal hükümetin ortaya koymuş olduğu duruşu da hatırlıyorum. Ama şunu tekrar söylüyorum Sayın Cumhurbaşkanımız hükümetin kurulması ile ilgili tek yetkili kişidir, yetkisini kullanmıştır. Ben neden ve hangi doğrultuda kullandığını kendisine sormadım. Böyle bir yetkimiz de yok. Sayın Cumhurbaşkanımız böyle takdir etmişlerdir, Sayın Kılıçdaroğlu kendisinde olmayan bir yetki ile bir çağrı yapmıştır.
“Ekip çalışması başarıyı getiriyor”
Biz hep şunu söyledik; 2011’de beri yakinen takip ediyorsunuz ondan önceki dönem o kadar belli değil ama biz yaptığımız çalışmaları parti ahengi içerisinde yapıyoruz.Yaptığımız hizmetler, vatandaşımız için yaptığımız hizmetler…Bunları biz hükümet olarak ve partimizin milletimizden aldığı yetkiyle, milli iradeden aldığı yetkiyle ve o güçle yapıyoruz. Şu anlamda söylüyorum bunu; kolektif bir birliktelik ve beraberlik ürüne olan çalışmalardır bunlar. Tabi ki bireysel çalışmalar da var, kişisel anlamdaki ilişkilerimizle, vatandaşla olan yakın temasımızla da bize gelen şeyler var. Ama hükümet anlamında kolektif çalışma içerisinde bu bir ekip işidir. Sayın Cumhurbaşkanımız 2001’de yola çıkarken hep ekip olarak yola çıkmanın ve beraberliğin önemine vurgu yaptı Başbakanımız daha önce de dile getirdi; bu yapı içerisinde, Ak Parti yapısı içerisinde yıllardır olan bir kişi . Sayın Başbakanımızın özel kalemiydim Dışişleri Başdanışmanıydı biz o zaman da beraber çalıştık ve bugün nasip oldu, kendisi başbakan, ben Gençlik ve Spor Bakanı olarak hükümetimde görevliyim. Yarın başka bir yerde görevimiz olur, orada da görevimizi ihya ederiz.Ekibin birlik ve beraberliği bu başarıyı getiriyor. Ak partiden 2 cumhurbaşkanı, iki tane başbakan az değil. 13 yıl gibi bir çok da uzun olmayan bir süre… Ülkeler tarihi açısından dolayısı ile yakalanan başarıların tekrar yakalanacağının inancı içerisindeyim İnşallah 1 Kasımdan sonra yola devam.
- 7 Haziran seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ak Partinin yaptığı stratejik bir hata var mı, varsa size göre nedir ?
- 7 Haziran seçimlerinde sonra biz de neden yüzde 41’lik bir oy oranını aldığımızın incelemesini, araştırmasını yaptık.Ama şunu baştan söylemem lazım; siyasette ve demokrasilerde seçimin olduğu bir ortamda yüzde 41 çok ciddi bir oy oranıdır bir kere ,onu tespit etmemiz lazım.Bunun tartışması yok.Çünkü bakıyorsunuz muhalefette olan siyasi partilere, aynı oranlardaki oranlarını tutmalarını kendilerine başarı olarak görüyorlar.Bir iktidar olma, sorumluluk alma, yönetme noktasındaki talep, istek orada yok.Biz hep şunu söylüyoruz; bizim amacımız tek başımıza iktidar olmak.Amacımız, düşüncemiz, çalışmalarımız hep bu yöndeydi ama çıkan sonuçta yine Türkiye’nin en önemli sorumluluğunu üstlenmesi gereken, siyasete yön vermesi gereken parti olarak tescillendik. Bunu vatandaşımız milletimiz istedi.
“Biz sandığı iyi okuyabiliyoruz”
Bize verilen yetkiyi ve sandık sonucundan çıkan görevi yerine getirmek için elimizden geleni yaptık. Tabi hiç bir şekilde birliktelik kuramayacağımız durumlar vardı. Bunları da açık açık söyledik. Bunu seçmene olan herhangi bir önyargılı bakış açısıyla söylemiyorum. Açıkça söylüyorum; HDP ile bizim bir koalisyon kurmamız söz konusu değil. Ama bu HDP'ye oy verenlere karşı olan bir durum değil, bu HDP milletvekili olanların tutumlarından kaynaklanan, bakış açılarından, açıklamalarından kaynaklanan ve bu ülke, bu millet için bakışlarından kaynaklanan bir durumdur. İnşallah 1 Kasım'dan sonra da o edindiğimiz tecrübe ile yolumuza devam edeceğiz. Biz daha önce de çok yüksek oy oranına ulaştığımız bir seçimden sonra yerel seçimde ufak bir düşüş yaşayıp daha sonra tekrar bir artışa geçtik. Biz sandığı iyi okuyabiliyoruz. Ama sandığa da sahip çıkmamız gerekli. Samsun'da sandıktaki bazı hatalardan dolayı da sıkıntı yaşadık. Burada teşkilatımızdaki üst yönetim olarak biz de sorumluluk. Orada demek ki bir eksiğimiz oldu. Yaptığımız araştırmalar ve çalışmalar sonucunda, daha iyi bir şekilde çalışma ile sandık bazında başarıya ulaşacağız. Türkiye genelinde de böyle. Daha önce görev yapmış olan milletvekili olsun, yönetimde görev yapmış arkadaşlarımız olsun, bunların bir araya gelmesinin getirdiği bir sinerji/ motivasyon var. Biz ona devam ediyoruz. Daha önceki yıllarda parti yönetiminde görev alan mahalle temsilcisinden sandık görevlisine kadar arkadaşlar bizim yanımıza geliyor, beraber çalışıyoruz. Bunları yapmıyorduk demiyorum ama demek ki onları motive etmek anlamında bir sıkıntımız olmuş. Bu da bizim sorumluluğumuz, bunu gidermemiz gerekiyordu. Bunu da yaptık, yapıyoruz.
“Türkiye’nin yönetimi zaafı kaldırmaz”
Tabi ki özeleştirimizi de yapıyoruz. Biz 8 haziran günü Mkyk'yı toplayarak Sayın Başbakanımızın başkanlığında, ‘ne oldu da böyle bir sonuç çıktı’nın toplantısını yaptık. Başbakanımız açık seçik dile getirdi. Bakın seçimle alakalı olan çalışmalar, hükümet sorumluluğumuzun da eksik olması durumunu çıkarmaz. Seçimle alakalı olarak çalışma yaparken hükümet olarak da yapmamız gereken çalışmaları eksiksiz olarak yaparız. Türkiye'nin yönetimi zaaf kaldırmaz, hükümet görevine devam etmektedir ediyor da, hükümet görevimizi sonuna kadar da sağlıklı bir şekilde yürütüyoruz.
-İnsanlar seçimden tabiri caizse bezmişler ,teşkilatlarınız dahil olmak üzere …Halk kesinlikle huzur istiyor, istikrar istiyor. Ve bunu da belirtiyor. 13 Yıldır iktidarda olan AK Parti için yoruldular deniliyor. Daha farklı isimler aday gösterilemez miydi?
Siyasette yorulmak diye bir şey olmaz. Tamam biz ülke olarak yorulabiliriz bu mümkün. Geçen bir gazetede kimin ne kadar kilo verdiği ya da yol aldığı ile ilgili bir haber vardı. Siyasette yorulma diye bir şey olmaz. Sizin bir aşkınız varsa, davanız varsa o yormaz. Onun peşinde koşarsınız. Rahmetli Büyükbabamın inanın son nefesine kadar, siyasetin ve o vatandaşla bir arada olmanın, hizmet etmeye çalışmanın motivasyonu, o ruhu vardı üzerinde. Yorgunluk yoktu. Bedenen tabi 92 yaşındaydı. Ama ruhu, o içindeki aşkı devam ediyordu. Dolayısıyla yorulmayı bu anlamda önemli görmüyorum. Geçen bir gazetecinin dile getirdiği sözden alıntı yapıyorum. “her gün her şeye olumsuz derseniz sizin de şevkiniz bozulur” Türkiye’de belli bir medya var. Her gün onların tek görevi, kendisine biçtiği misyon mu dersiniz ne derseniz deyin sadece Sayın Cumhurbaşkanımızı eleştirmek kendisine ve ailesine hakaret etmek.
“Birlik ve beraberlik ruhunun faydası var”
AK Parti’ye ve bizlere sürekli bir hakaret etme yarışı içerisindeler. Biz insanız. Bu sizin kafanızda belli noktada ilinti kurduruyor,ama işinize bakıyorsunuz,işinizi yapacaksınız. Dolayısıyla yorulma anlamında değil de ben inanıyorum ki farklı bir motivasyonla yolumuza gidiyoruz. AK Parti olarak baktığımızda birlik ve beraberliğin ciddi anlamda ortaya çıktığı bir süreç içerisindeyiz. Bunu sadece Samsun değil birçok ilde görüyorum. Biz kolektif olarak, bir parti olarak, bir ekip olarak bu başarının altına imza atıyoruz. Bu yüzden birlikteliğin ve beraberliğin ruhunu açıkça ortaya koymakta fayda olduğunu gördük ve onu başarıyoruz.
-Paralel yapı ve cemaatle ilgili düşünceleriniz?
Şimdi bu paralel yapının uğraştığı konuya geldik. Mesela dün bakanlık ile ilgili yaptıkları bir haber var. 1961’den beri olan rakamı almış son 1 yılda yapılmış gibi yazmış. Şimdi ne deyim ki, ben bunlara. Kurguluyorlar, yapıyorlar, ediyorlar. Varsa bir şey açık açık söyle. Benim şahsen basınla bir şeyim yok. Ben korunması gereken kişisel hak ve hukukun önemli olduğunu düşünüyorum. Ben 8,5 yıl Sayın
“Doğru yapmak ve dik durmak önemli”
Cumhurbaşkanımız ile gece gündüz çalıştım. Burada yoğun bir mesai var. Sevinci de hüznü de gördük. Öyle enteresan şeyler olmuştu ki yer yer yapılan hizmetlerin altında bir şey arandı. Bu yapılıyorsa muhakkak bir şey vardır denildi. Yapılması gereken bazı şeylerin yapıldığının kabul edilmesi lazım. Yapmamız gerekiyordu ki yaptık. Hesabı ne ise veririz. Doğru yapmak ve dik durmak önemli. 2004 ve 2005’de Avrupa’da yaşadıklarımızı birebir yaşamış bir insanım. Kimlere nasıl bir duruş sergilendiğini biliyorum. Hani diyorlar ya bazen kapalı kapılar ardında anlaşılmıştır. Şimdi bakın Wikileaks diye bir şey çıktı. Bütün diplomatik yazışmalar bir yerde sızdırıldı. Bizim de belgelerimiz vardı ama biz çok rahatız. İçeride ne konuştuysak, dışarıda da onu konuştuk. İşte algı operasyonu denilen olay var ya. Gece gündüz hizmet etmeye çalışan insanlara kişisel anlamda saldırdığınız zaman o insanlar yaralanmış değil ama üzüntü duyuyorlar diyelim. Çalıştığınız halde hak etmediğiniz tepkilerle karşılaştığınız zaman onun ağırlığını hissediyorsunuz. İşimizi yapacağız,yürüyeceğiz,geri dönemeyiz. Hedefimize kitlenip Türkiyemizi ve yaşantımızı ileriye taşımak için gece gündüz çalışacağız. Sevindiğimiz, üzüldüğümüz anlar olacak. Ama inşallah birlik beraberlik içinde bunu başaracağız. Artı bir de şu var. Samsun’da her zaman siyasi etik konusunda seviye olur. Belli bir seviye içinde götürmüşüzdür siyaseti. Ama verilmesi gereken cevabı da vermekten hiçbir zaman gocunmayız.
-7 Haziran seçimlerinden sonra Şehitler ve olaylar neden arttı ?
Bir anda saz çaldılar, 7 haziran gecesinde. Sonra seçimin ertesinde bir hafta içerisinde bir takım milletvekilleri çıktı, yok sizi buradan kovacağız, keleş alacağız diye açıklamalar yaptılar hatırlayın.Bir seçim oldu, bir sonuç çıktı meclise girdiler ve bir milletvekili olarak yaptıkları açıklamalar asarız, keseriz, vururuz, indiririz …şimdi o milletvekilini ben seçmiyorum yani milletvekili adayı olarak onlar aday göstermiş sonra seçilmiş gelmiş milletvekili olmuş ve böyle konuşuyorlar… ben buna bir şey diyemem ama dedim ya konuşmamda; devlet gücünü ortaya koyma anlamında ne zaman başladı bakın suç olayı, müteakip iki polisimizin uyurken alçakça haince bir şekilde şehit edilmesinden sonra…Şimdi bunlara sebep olana sessiz kalmak gibi bir şansımız yok olamaz.
“Devlet görevlerini yerine getiriyor”
Başta biz ne dedik, konuşmamda dile getirdim belli kurallar çerçevesinde ve belli bir yol çerçevesinde yapılması gereken şeyler yapılmayınca siz de mecburen müdahale etmek durumda kalıyorsunuz. Tabi belli noktalara kadar bir sabır gösterilmedi mi evet gösterildi. Ama bu şu anlama gelmez; devlet kendi görevlerini, istihbari anlamdaki görevlerini yerine getirmedi değil. Nasıl oldu da bir anda o kadar bombalama,Hava Kuvvetlerimizin harekatı bu kadar noktasal olarak nasıl oldu? Elimizdeki bilgi ve istihbaratla oldu. Başka türlü olmaz bu. Demek ki bir şeylerin takibi yapılmış ki bunlar oldu.
“Kusura bakmayın görevinizi yapmıyorsunuz”
Bölgedeki yaşayan vatandaşlarımızla hem HDP'yi, hem terör örgütünü ayrı koymak lazım. Kendi iradesi olmayan bir siyasi partiden, bahsediyoruz. Belediye üzerinden gidecek olursak, Cizre Belediye Başkanı, belediye başkanı olarak görevin nedir,vatandaşına hizmet etmek. Biz burada Smsun’da bir ilçe veya büyükşehir belediyemizin görev alanında olan bir hizmet yapılmadığı zaman ne diyoruz? Belediyeler bunu yapmalısınız yolu, suyu çevre düzenlemesi, sen Cizre Belediyesi olarak bunu yapmıyorsun. Kaynağı başka yere aktarıyorsun, hendek kazıyorsun başka işler yapıyorsun. Kusura bakma sen görevini yapmıyorsun.
“İçişleri Bakanlığı görevini yapıyor”
Bu olacak iş değil. İçişleri Bakanlığı sorumlulukları doğrultusunda görevini yapıyor. Ama devletin otoritesine, kamu düzenine kafa tutmak diye bir şey olamaz. Bazıları bize yurt dışında ne diyor; Türkiye'nin kendilerini koruma hakkı vardır teröre karşı, ama işte dikkatli olmalı. Yani ülkenizde bırak terörü bir ufacık bir yerde bir şey olduğu zaman özel ekiplerle harekete geçiyorsunuz. Londra'da bombalama oldu, otobüsü havaya uçurdular. Bir ay boyunca neredeyse şehri kapattılar. Metro'da masum bir vatandaşı direkt vurup öldürdüler. Şüphelendikleri için yaptılar. İngiltere'de polis silah taşımaz havaalanı polisi silah taşır. Soru sormadan vurma yetkisi var.