18 Ekim 2015
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Ankara’daki bombalı saldırının, ''AK Parti ile ilişkilendirilmesinin abesle iştigal olduğunu'' söyledi. Seçim sürecinin, sakin ve kararlı bir hava içerisinde ilerlediğini belirten Bakan Çağatay Kılıç, “ Bu saldırının seçime bir yansımasının olacağını düşünmüyorum” dedi.
NTV'nin canlı yayın konuğu olan Bakan Kılıç, siyasetten, spora güncel konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bakan Kılıç'a, yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
-Sizce Ankara’daki terör saldırısında güvenlik zafiyeti var mı?
Saldırının üzerinden 1 hafta geçmiş durumda. Öncelikle vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Hastanelerde tedavi görenlere de acil şifalar diliyorum. Böyle bir saldırının sonrasında böylesi konuların gündeme gelmesi doğaldır. Zafiyetin olup olmadığı konusunda bir araştırma komisyonu kurulmuş durumda ve araştırmalar devam ediyor. Gündeme gelen konunun pek mümkün olduğunu zannetmiyorum. Çünkü, bilerek vatandaşlarımızın hayatını kaybetmesine sebep olacak böylesi bir terör saldırısına kimse göz yumamaz. Böylesi bir iddianın da hiç hoş olmadığını düşünüyorum. Yani ‘siz biliyordunuz ama böyle bir olaya müsaade ettiniz’ iddiası olacak şey değil.
-Sizce bu saldırının asıl hedefi, amacı neydi?
-Türkiye’nin birliğine beraberliğine, vatandaşlarımızın huzur ortamına yapılmış bir saldırıdır. Her zaman dile getiriyoruz; terörün dini, dili, milleti olmaz. Terör terördür. Bu herhangi bir gruba, kesime yönelik değildir. Türkiye’ye karşı yapılmıştır. Amaç da şu, Türkiye’nin içerisinde bir huzursuzluk çıkarmak. Vatandaşlarımızın birbirlerine olan sevgi ve muhabbetini bölmeye çalışmak. Acaba ‘milleti birbirine düşürme olabilir mi.’ Bunu ortaya koymaya çalıştılar. Ama bunun cevabını milletimiz en güzel şekilde verdi. Zaten tarihimizden, değerlerimizden, kültürümüzden gelen ortak mirasla ülkemizin, milletimizin buna müsaade etmeyeceğini biliyoruz.
-Saldırıyı gerçekleştiren kişilerin siyasi kimlikleri üzerinden de tartışmalar yapıldı. A Milli Futbol Takımı’nın Konya’da oynadığı Türkiye – İzlanda maçı öncesindeki saygı duruşunda yaşananlarla ilgili tartışma yaşandı. ‘Halk artık, yasta ve kederde birleşemiyor’ yorumlarına katılıyor musunuz?
-Ben buna katılmıyorum. Vefat eden vatandaşlarımızın bu kadar çok olduğu bir terör saldırısından sonra tabi belli ölçüde bazı tepkiler olacaktır. Toplumun çoğunluğu neye yöneliyor, bunu görmek gerekir. Şunu açık bir şekilde gördük ki; bu saldırı karşısında özellikle siyaset ve siyaset kurumu hepsi bir ama çoğunluk hepsi karşısında yer aldılar. Bu önemli. Sivil Toplum Örgütleri de saldırı karşısında durumlarını açık şekilde ortaya koydu. Bu saldırının tüm Türkiye’ye yapıldığı açık bir şekilde ortaya kondu. Hep diyoruz ya siyasiler sorumlu davranmalı, verdikleri demeçlerle de herkesi sükunete davet etmeli. Sayın Selahattin Demirtaş’ın saldırıdan sonraki açıklamalarına baktığınızda sükunete davet mi vardı yoksa başka şeyler mi dile getirildi. Özellikle yapılan konuşmaların bazılarında bir şekilde bazı şeylerin ortaya farklı noktalara getirilmesinin sebebine gidebilecek şeyler söylendi. Ama genele baktığımızda bu olmadı.
-“Konya’da milli maçta münferit bir şey yaşandı”
-Tabii Konya’daki milli maçta, duyguların çok yüksek olduğu bir andan bahsediyoruz. Genel anlamda güzel bir atmosfer yaşandı ama, orada bazı münferit şeylerin yaşanması olabilir. Ama oradaki genele bakacaksınız. Vatandaşlarımızın genel anlamda ortaya koyduğu duruşa bakacaksınız. Maç esnasındaki atmosfere bakacaksınız. Sonrasındaki yaşananlara bakacaksınız. 78 milyon vatandaşımızın içerisinde herkes aynı şekilde düşünmek zorunda değildir. Farklı düşüncede olanlar olabilir. Ama genel anlamda baktığınızda terör saldırısı karşısında hepimizin duruşu ortadadır. Sonrasında yapılan bazı olumsuz açıklamalara karşı da o tepkiler ortaya konmuş olabilir. Bunu da iyi düşünmek gerekir.
-Bu terör saldırısı 1 Kasım seçimlerini nasıl etkiler? 1 Kasım sonuçları eğer 7 Haziran gibi olursa, koalisyon ihtimalini nasıl görüyorsunuz? Tek başına iktidar öngörüyor musunuz?
-Bu başlamış olan sürecin kuralları bellidir. Spor tabiri ile bunu Sayın Cumhurbaşkanımız çok dile getirirdi, ‘maç başladıktan sonra kurallar değişmez.’ Kişisel anlamda ve parti politikası olarak Sayın Merkel şunu hep söylemiştir, “parti olarak Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak değiliz.” Ama Almanya'nın hükümet ve devlet politikası açısından ortaya koymuş olduğu Türkiye'nin de AB' ye tam üyelik hedefi ile yaptığı müzakereleri bu anlamda destekliyoruz. Şunu da görmek lazım gerçekten Türkiye ve Avrupa arasında ki ilişkiler çok eski yıllara dayanıyor. Avrupa'nın içerisinde bazı unsurlar, bazı siyasetçiler Türkiye'nin AB'nin bir parçası olmadığını dile getirdiler ama biz onların nasıl bir siyaset izlediklerini ve sonuçlarının ne olduğunu gördük.
-“2 buçuk milyona yakın Suriyeli misafir ediyor olmamız, ne denli güçlü bir yapıya sahip olduğumuzu ortaya koyuyor”
-Özellikle şunun sınavından iyi geçmesi gerekiyor Avrupa göçmenler ile sığınmacılar ile ilgili olarak, Suriye'den Avrupa'ya gitmeye çalışan insanlar ile ilgili yapılan bazı açıklamalar üzüntü verici. Avrupa içerindeki ayrımcı ve daha ırkçı söylemlerin yükseliyor olması kaygı verici ve üzüntü verici. Bunların önünde hep birlikte durmamız lazım, bunların olmaması için çalışmamız gerekiyor. Avrupalı siyasetçilere büyük görevler düşüyor. Bazı siyasetçilerin farklı dine mensup olan sığınmacıların ülkelerinde bulunması konusunda çekincelerini dile getirmeleri doğru bir şey değil. Çünkü bir insanın yerinden yurdundan edilmesi durumunda onun sığınabileceği bir kapı olarak gittiği yerde onun kapıdan kovmanız yanlış bir şey. İnancı ne olursa olsun bizim Türkiye'de artık 2 buçuk milyona yakın Suriyeli misafir ediyor olmamız, ne denli güçlü bir yapıya sahip olduğumuzu ortay koyuyor. Bunu da gerçekten artık dostlarımız tarafından görüldüğünü biliyoruz. Bu anlamda hakkımızın teslim edildiğini biliyoruz. Bilmekle de kalmamalıyız artık bunu görmeliyiz.
- Görüşmede Almanya'daki Türklerin durumuna dair başlıklar gündeme gelir mi Türkiye'nin Merkel'e mesajları ne olacak ?
-Ajanda da biliyoruz ki ana konu göçmenler ile ilgili olan Suriye'de sığınmacı olarak Avrupa'ya gitmek isteyenler olacak. Ama mutlaka görüşmede Almanya- Türkiye ilişkileri gündeme geldiğinde oradaki vatandaşlarımızın da bir takım beklentileri var. Örneğin Almanya çifte vatandaşlık konusunda bir adım attı. Olumlu yöne doğru ilerleyen bir süreç var ama istenen noktada değiliz. Almanya artık şunu görmeli, Almanya'da göçmen kökenli vatandaşların sayısı artıyor ve artacak. Almanya'daki nüfus durumuna baktığımızda demografik olarak bu bir gerçek. AB' de ve Almanya'da artık farklı unsurlardan gelmiş olan insanların sayısı gittikçe artmaya devam edecek. Bununla artık toplumunuzun bir parçası olduğunu görmeniz gerekiyor. Bunu kabul etmeniz gerekiyor. Bunun karşısında artık daha dikkatli olmanız gerekiyor. Benim Almanya'da artık entegrasyondan söz ediliyor olması beni şaşırtıyor, elli yılı geçmiş olan bir durum söz konusu.
Dün Almanya'daydım artık öyle bir noktadaki Alman toplumunun aslı unsurları oradakiler. 90 bine yakın işletmeniz var ve 55 milyar avro'ya yakın bir cirodan bahsediyoruz. Oradaki Türkiye kökenli vatandaşlarımızın ekonomiye katkıları böyleyken, sosyal yapıya bu kadar katkı varken artık entegre oldunuz mu olmadınız mı sorusundan ziyade biz geleceğe nasıl daha iyi yürürüzü konuşmamız gerekir. Bugün Alman Milli Takımının oyuncuları içerisinde Türkiye kökenli oyuncular var ve bunlar çok ciddi katkı sağlıyorlar. Sporla alakalı olarak gündeme getirmek gerekirse. Sadece orada değil siyasette varlar ve günlük hayatın içerisinde.
Çok ciddi bir yere sahipler farklı unsurdaki Almanya'daki siyasetçilerin de ırkçı anlamda siyaset yapanların da karşısında durulması gerekiyor. Hiç kimse köklerinizden kopmanızı isteyemez. Çünkü her insanın hem ruhu inancı gereği hem ailesi gereği bir kökü vardır. Bundan da kopmasını kimse isteyemez, ikamet ettiği ülkede katkıda bulunması istenebilir ve bu doğaldır da. Almanya'da yaşayan vatandaşlarımızın Almancayı öğrenmesi gerekir ki artık 4 nesile geldik. Bu anlamda çok ciddi sıkıntılar yok. Ama oraya gelmiş ve yıllar yılı katkıda bulunmuş ve artık emekliliğini yaşayacak hayatının son baharını Almanya'da getiren vatandaşlarımıza da artık daha anlayışlı olunması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü onlar gençliklerini o ülkeye çalışarak verdiler ülkeye katkı sağladılar.
- Türkiye Suriyeli sığınmacılar konusunda Avrupa'ya karşı elini hiç olmadığı kadar güçlendirdi diyebilir miyiz ?
-Türkiye'nin zaten eli güçlüydü, ama dönemsel anlamda bazı olaylar gündeme gelebilir ve çözülmesi gereken bazı konular gündeme geldiğinde sizin de gündeme getireceğiniz farklı şeyler olabilir. Türkiye'nin eli her zaman güçlüydü AB'ye karşı. Türkiye içerisinde özellikle hükümetimizi ve AK Parti'yi Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne karşı yeterince hızlı hareket etmemekle itham edenler var fakat bazı konular gündeme geldiğinde ilerlemenin bu kadar hızlanmış olmasında tek taraflı bir durumun olmadığını görmeleri gerekiyor.
-Gençlere yönelik taahhütler bu defa seçim beyannamelerin ön plana çıkıyor. Gençler için nelere öncelik verdiniz, bundan sonraki adımlar nelerdir?
-Sayın Bahçeli seçim beyannamesini açıklarken gençlere ithaf ettik diyor ama biz seçilme yaşını 18’e indirmek için teklifleri gündeme getirirken, Meclis’te Milliyetçi Hareket Partisi’nin bir milletvekili sağına ve soluna 18 yaşındaki gençleri kabineye aldı. Onlarla ilgili yaptığı konuşmayı ve nasıl rencide etiğini hepimiz hatırlıyoruz. Biz sadece sözle değil özündeki hakları ve gençlere verdiğimiz desteği dile getiriyoruz. Türkiye’deki ekonomik ve sosyal gelişimden en çok pay alacak olan gençlerdir. Bu zaten doğal denge içerisinde yürüyecek olan bir karşılıklı iletişim. Gençlerimizin bugünden kendilerini geliştirip geleceğe yürümeleri çok önemlidir. Onların hem eğitimi ile hem de sosyal alanda kendilerini geliştirmeleri ile ilgili çok imkanlar veriyoruz. Biz bunları vereceğiz demiyoruz, verdik zaten. Daha fazlasını da ortaya koyacağız.
-“Önümüzdeki yıl toplam barınma sayımızın 600 bine ulaşmasını hedefliyoruz”
-Sportif anlamda tesislere baktığımız zaman çok korkunç bir artış var. Bu yeterli değil. Sporda sadece tesis yapmak yetmez. Spordaki gelişimi, insanlarımızı ve gençlerimizi geliştirmek için antrenörlerimizi de ortaya çıkarmamız ve onları geliştirmemiz gerekiyor.
Eğitimle alakalı baktığımız zamansa bakanlığımıza bağlı olan Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndaki barınma imkanını ciddi anlamda artırmış bulunmaktayız. Önümüzdeki bir yıl içerisinde de toplam sayımızın 600 bine ulaşmasını hedefliyoruz. Zaten seçim beyannamemizde bu var. Gençlere verdiğimiz eğitim anlamında da kredi ve burs desteklerimiz var.
-Kaç öğrenci yaralanacak bu kredi ve burslardan?
-Bir buçuk milyon öğrenci şu anda kredi ve burslardan faydalanıyor. Bu sene tekrar başvurular alınıyor. objektif bir değerlendirme sistemimiz var ve bu sistem, gelir durumunu tamamen kontrol edip farklı kurumlarla bilgileri doğrulayarak, 13 farklı sistem içerisinde yapılan doğrulama sonucunda, kredi ve burs ortaya koyulacak. Bu seneki kredi ve burs oranımız 330 TL ama her sene takvim başında bu artıyor. Bunun yanında yurtlarımızda verdiğimiz 8 TL beslenme desteği var. 2002’de bu aylık 11 TL idi ama şu anda günlük 8 TL.
Bunlar ekonomik olan desteklerdi ama asıl desteğimiz sosyal anlamda kendilerini geliştirmek için olmalı. Örneğin Türkiye’deki her ilde bir üniversite olması kendilerine eğitim anlamında verilen bir destek. Meslek eğitimi önündeki engellerin kardırılmış olması ama aynı zamanda iş dünyasında istihdam ortaya koyacak olan sektörlerle gençlerimizin bir arada olmalarının önünü açıyoruz. Özellikle daha erken yaşlarda iş dünyasıyla bir araya gelmelerini sağlamak üzere projelerimiz var. Ortaya koyduğumuz istihdam destekleri var. İşe başlayan bir gencin priminin devlet tarafından bir yıl ödenmesi gibi desteklemeler söz konusu. En önemlisi özgüvenini geliştirmiş gençlerimiz olmasıdır. Zaten kendilerinin geleceğe daha sağlam adımlarla yürüyeceğini ve Türkiyemizi daha farklı noktalara taşıyacağını düşünüyoruz.
-Passolig’in kaldırılması vaatleri ve talepleri var ama siz bu konunun güvenlik boyutuna dikkat çekiyorsunuz. Passolig’in kaldırılmasının bir alternatifi olabilir mi? Sakıncaları neler olabilir?
-Elektronik bilet ile Passolig’i birbirinden ayırmak gerekiyor. Elektronik bilet kanunla ortaya koyulmuş olan gerekliliktir ve Meclis’ten geçtiğinde altında tüm partilerin imzası var. Passolig uygulamasının sorumluluğu Türkiye Futbol Federasyonu’nun elinde. Statlarımızda yaşadığımız bazı sorunların önünü ciddi anlamda almış durumdayız. Bazıları bunun seyirci sayısındaki düşüşten dolayı olduğunu söyleyecek ama geçen seneki seyirci sayısı ile bu senekine baktığını zaman ciddi bir artış var. Bu seyir zevkiyle alakalı olan bir şey. Takımınız çok daha farklı bir oyun ortaya koyduğunda maçı izlemeye gidiyorsunuz. Elektronik bilet almak için sizden istenilen bilgilerle uçak bileti almaya gittiğinizde istenen bilgiler hemen hemen aynı. Orada bir vatandaşlık numarası verme konusu gündeme geliyor. Ama statlara gidip de herhangi bir şekilde şiddetle veya olumsuz bir durumla iç içe olmayan hiç kimsenin de bundan bir çekincesi olamaz. Artık aile seyircisinin daha fazla statlara gittiğini görüyoruz. Olaylardaki düşüş çok önemli. Özellikle sahaya yönelik müdahaleler, tribünlerden yabancı maddelerin atılmasında çok ciddi düzelmeler var.
-“Sahada görev yapanlara bir şey olduğu zaman bunun hesabını vermek çok zor olur”
Eleştiri getirenlerin bazısı hep aynı yerden bakıyor, tribünlerden atılan maddelerin sporculara denk gelme noktasına değiniyorlar. Ama sadece sporculardan bahsetmiyoruz, orada basın mensupları da var, orada top toplayan çocuklar da var, orada emniyet güçlerimizden görev yapanlar var. Onlara bir şey olduğu zaman bunun hesabını vermek çok zor olur. Dolayısıyla bir vaadi gündeme getirirken arkasında ne olduğunu iyi düşünmek lazım. Neyin ortaya konup konmadığını iyi araştırmak gerekir. Çünkü kanuni bir zorunluluk olarak ortaya koyulmuş olan ve 2013 yılının Temmuz ayından beri uygulanan bir şey bu. Bu sistemi eleştirirken neyi getirip neyi götürdüğünü ve kimin yaptığına iyi bakmak lazım. Federasyon özerktir ve siyasetin doğrudan müdahale söz konusu değildir.