E-BİLET OLAYLARI AZALTTI KARABORSAYI BİTİRDİ

25 Ekim 2015

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay seçim çalışmalarını sürdürdüğü Samsun'da Vatan Gazetesi Ankara temsilcisi Murat Çelik'in sorularını yanıtladı.

Bakan Çağatay Kılıç'ın röportajı söyle:

Sandık başına gitmeye sayılı günler kala Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, seçim kampanyasını sürdürdüğü Samsun’da vatan’a konuştu...

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ile memleketi ve seçim bölgesi Samsun’da buluştuk. Yıllarca CHP’den milletvekilliği yapan dedesinin mezarının da bulunduğu köyünden, şehrin farklı mahallelerine, gün boyu birlikte dolaştık Samsun’u. Bakan Kılıç bir yandan direksiyon salladı, bir yandan VATAN’ın sorularını yanıtladı...

CHP’ye Passolig cevabı

Elektronik bilet, 6222 Sayılı Sporda Şiddeti Önleme Yasası’nın bir uygulaması. Uygulamanın şekli ve sorumluluğu da Türkiye Futbol Federasyonu’na ait. Bu düzenleme Meclis’ten geçerken CHP de dahil bütün partiler destek ve onay verdi. Sahaya yabancı madde atmak, toplu halde küfür etmek gibi olaylarda gözle görülür bir düşüş var. Herhalde hepimizin buna karşı olması gerekir. Sayın Kılıçdaroğlu, “İsteyen, istediği sloganı atacak” diyor. Bunun önünde zaten hiçbir engel yok. Ama isteyen istediği gibi küfür edemeyecek. Ve etmemeli. İşte son küçük çocuğumuzun yaşadıklarında gördük. Sayın Kılıçdaroğlu o küçük çocuğun, Berkay’ın babasına ne der acaba küfür vb konularda? Tabii bir de şu var… Kendileri, “Siyaset spora müdahale etmesin, karışmasın” diyor.

Futbol Federasyonu özerk bir yapıya sahip ve biz siyaset olarak müdahale etmiyoruz. Ama kendi vaatleri kendi söyledikleriyle çelişiyor. Elektronik bilet uygulamasını kaldıracaksanız; o zaman siz doğrudan, özerk federasyonun uygulamalarına müdahale edeceksiniz demektir. Elektronik bileti, o tribünlere sporun dışındaki amaçlarla gidenler istemiyor. Tabii bir de karaborsa işlerinden nemalananlar…

Gençler ortak sorumluluk


Spor ile birlikte gençlik de bizim bakanlığımızın görev ve sorumluluk alanında. Genç kardeşlerimizin çocukluk yaşlarından itibaren alacakları eğitim ve öğretim çok önemli ama tabii bu öncelikle ailede başlayan bir süreç. Toplum olarak bu anlamda sorumluluk var üzerimizde. Hepimiz, ebeveyn olarak bizler de çocuklarımızın yetişmesinde, onların belli temel unsurları, örf, adet, gelenekleri öğrenmeleri konusunda sorumluyuz. Burada özellikle, gençlerimizin birbirlerine karşı olan yaklaşımında çok pozitif bir etki yapmamız gerekiyor. Bizim gençlik merkezlerimiz, gençlere yönelik projelerimiz bu amaca hizmet ediyor. Gençlik kamplarındaki kaynaşmalara çok önem veriyoruz. O yüzden yıllarca sadece yaz dönemlerinde açık olan kamplarımızı artık kışın da hizmet verecek noktaya getiriyoruz. Hatta bazı kamplar yılın 365 günü açık olacak. Bakın, birbirlerini tanıyan gençler birbirlerine karşı daha müsamahalı oluyor. Sonra da hayatın bütününe yansıyacak bu doğal olarak.

Uyuşturucu, terör ve Batı

Bu konu sadece polisiye tedbirlerle ele alınamaz ama o boyutu olmadan da olmaz. Bunların Türkiye’ye gelişi, girişi aşamasındaki gümrük ve emniyet tedbirleri, sokakta satıcılara yönelik caydırıcı önlemler vb… Bunların hepsi önemli ve çok çalışıyoruz. Madde bağımlılığı ile mücadele için çok farklı projeler yürütüyoruz. Gençlerimizi, evlatlarımızı eğiten, yetiştiren kadrolara bu konuya özel eğitimler veriyoruz mesela. Yeri gelmişken şu noktaya da değinmem gerekiyor: Terör örgütü, aynı zamanda uyuşturucu kaçakçılığı da yapıyor. Ve terör örgütüne bir şekilde terör örgütü diyemeyenler de bunu hiç konuşmuyor. Üzülerek görüyoruz bunu. Aynı şekilde ona terör örgütü diyemeyen bazı batılı, Avrupalı siyasetçiler, basın yayın organları, kendi ülkelerinde uyuşturucu ticaretiyle mücadele olunca seslerini nasıl yükseltiyorlar, bunu da görüyoruz. Yani PKK, terör örgütü olmanın yanı sıra aynı zamanda silah ve uyuşturucu kaçakçılığı da yapan bir örgüt. Bunu da mı görmüyor o bazıları?


Milli gururda prim tartışması yersiz

Türkiye Futbol Federasyonu’nun, elde edilen başarıyı ödüllendirmek adına vermek istediği bir prim var. Bir de buna karşı dava açan bir avukat var sanırım. Ben burada, sporcularımızın teşvik edilmesini önemsiyorum. Tabii bir de, futbol büyük bir ekonomi… Burada ortaya çıkan gelirlerin ve cironun içinde, dile getirilen rakamlar da elbette farklı noktalarda olacaktır. Belki bunun belli bir çerçeve içine oturtulması konuşulabilir ama bunlar sonraki meseleler. Şimdi önemli olan, hatırlayın, Milli Takımımızın o başarısından sonra hepimizin, millet olarak, yaşadığı mutluluk. Futbolcularımız için de, eminim, biliyorum ki, en önemlisi formalarının göğsünde taşıdıkları o bayrak. Bu anlamda, bu konuyu salt maddi bir boyuta indirgemenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Şu anda bu konuyu tartışmayı da yersiz buluyorum.

Bugün ‘Berkay derbisi’ olsun

Fenerbahçe Galatasaray derbileri, dünyadaki sayılı derbiler arasında gösterilen çok önemli bir spor müsabakası. Ama adı üstünde, bir spor müsabakası. Tabii ki, her ikisi de büyük camialar ve büyük beklentileri var. Her iki taraf da kazanmak istiyor. Derbidir, önem veriyor, bu doğal ama sporu niçin yaptığımızı ve sporun ne anlama geldiğini unutmamamız gerekiyor. Ben şuna inanıyorum; başkanlar burada bir ön alırlar, farklı bir şekilde mesaj verirlerse, camialar da bunun arkasına geçer. Ve şu son olay… Geçen hafta yaşadığımız, maalesef 4 yaşındaki bir yavrumuzun (Berkay) üzüntüsüyle sonuçlanan olaya da en güzel cevap, derbide ortaya konulacak olan centilmenlik olacaktır. Ben bu ümidi taşıyorum.

Neden hedefte HDP var?

Tamamen ortaya koydukları yanlış siyaset sebebiyle. Ülkemizin birliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine karşı takındıkları tutumdan kaynaklanıyor bu. Şimdi siz Türkiye’de siyaset yaptığınızı iddia ediyorsunuz ama gidiyorsunuz yurtdışındaki toplantınızda Türk bayrağına tahammül edemiyorsunuz. Hani siz Türkiye’de siyaset için ve birlik, beraberliğimiz için vardınız? Sizi eleştirmeyeceğiz de kimi eleştireceğiz? Milletvekilleriniz, eş başkanlarınız çıkıp 7 Haziran sonrası açık açık nelerle tehdit ettiler. O açıklamalar duruyor orada. Neler dedikleri ortada. “Silahla siyaset bir arada olmaz” diyorlar ama… Yaptıkları, ortaya koydukları, eylemleri sizce bu sözleri destekliyor mu? Söylemleri, aksiyonları bu sözleri destekliyor mu, hayır. Tabii gidip Avrupa’da, BBC’de, CNN’de konuşmak kolay. Onları söylüyorlar, peki sonra gelip burada ne yapıyorlar? İşte Cizre’de yaptıkları ortada. Ben söylemiyorum, kendileri ortaya koyuyor. Belediyenin iş makineleriyle sokaklara hendekler kazan, oradaki gençlerin ellerine silah verenleri oraya sokan, himaye edenler yine bu partinin belediye başkanı işte. O Belediye Başkanı yurt dışından Türkiye’ye geldi. Aynı Belediye Başkanı orada seçilip bunları yapabilir mi? Herhangi bir Avrupa ülkesinde, bir belediye, iş makinelerini hendek kazmak için bir terör örgütüne kullandırtabilir mi? Nasıl bir cevap alır acaba? İddia ediyorum; bir saat içinde alınır, götürülür ve her türlü yasal işlem de yapılır. Bir daha siyaset de yapamaz.

7 Haziran’da sandıklara sahip çıkamadık

Bizim avantajımız şu. Biz yapabileceklerimizi söylüyoruz ve yapıyoruz. Bunu da kanıtlamış durumdayız. Yani referansımız, yaptıklarımız. Ama 7 Haziran’da biz sandık başında eski performansımızı ortaya koymadık parti olarak. Yani oy sayımı ve tutanakların birleştirilmesi esnasında oylarımıza tam olarak sahip çıkamadık. Bu anlamda daha iyi bir performans göstermeliydik. Bu bir özeleştiri. Demek ki biz, partimizin sorumluluk mevki ve makamlarında olan kişiler olarak, teşkilatımızı yeterince motive edememişiz. Şimdi bunun üzerinde çalışıyoruz ve inanıyorum ki bu defa bu anlamda ciddi bir artış sağlayacağız. Ama bunun haricinde, 7 Haziran’dan bu yana yaşanan gelişmeler üzerine, milletimiz de kimin samimi olarak milli iradeye saygı gösteren şekilde davrandığını, kimin sürekli “Hayır” dediğini, kimin de sürekli topu taca attığını gördü. Bizim inancımız ve tahminimiz, 1 Kasım’da tek başına iktidar olacağımız. Ayrıca, Bakanlar Kurulu’nda, partimizin yetkili organlarında bir takım analizler, iç muhasebeler yapıldı. Yönetimde, sorumluluk makamında olan, göz önünde olan, yerel yönetimlerde, teşkilatta; yaptığımız, yapamadığımız ya da daha iyi yapabileceklerimiz üzerine çok kafa yorduk, yoruyoruz. Eksiklerimizi konuşuyoruz. Neyi, nasıl daha iyi yapabiliriz; bunları biz kendi içimizde konuşuyoruz. Ama bunlar bizim dışarıda paylaşacağımız konular değildir. Bizim mahremimizdir bunlar.

Muhalefet, üslup ve bir anı...

Bir gece Başalan mahallemizdeki bir kahveye girdik, bir çay içelim dedik. Şoför esnafından bir arkadaşımız yarım saat bize çok hoş bir zaman yaşattı. O doğallığı, eleştirisini dile getirirken sergilediği içtenliğiyle öyle etkiledi, öyle mutlu etti ki bizi. Eleştirileri de oldu. Ama eleştiriyi öyle bir yaptı ki, burada üslup çok önemli. Görüyorsunuz ki yüreğinden geliyor ve niyeti, derdi üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Ve o kişi AK Partili de değil. Bakın, siyasi rakiplerimiz bizi eleştirirken kullandıkları üslup o esnaf arkadaşımızın üslubu olsa, bütün eleştirilerinin başımızın üstünde yeri olur.