BAKAN ÇAĞATAY KILIÇ AKS TV'DE GÜNDEMİ DEĞERLENDİRDİ

28 Haziran 2016

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin'e yazdığı mektupta "özür" dilemediğini belirterek, “Hayatını kaybeden pilotun ailesine başsağlığı dilenmiştir. Bu anlamda ortaya konan insani bir yaklaşım vardır" dedi.

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin'e yazdığı mektupta "özür" dilemediğini belirterek, “Hayatını kaybeden pilotun ailesine başsağlığı dilenmiştir. Bu anlamda ortaya konan insani bir yaklaşım vardır" dedi. Bakan Çağatay Kılıç, İsrail ile ilişkilerin normale döndürülmesi için yapılan diplomatik girişimlerle ilgili değerlendirme yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun tutumunu eleştirerek, “Önce 7 seçimi kaybetmiş birisi olarak oturduğu koltuğa bakması lazım. O kendi partisinin iç işlerindeki duruma baksın önce. Sonra uluslar arası gelişmelerle ilgili görüşlerini dile getirme noktasında olabilir."diye konuştu.
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, AKS TV'nin canlı yayınında Genel Yayın Koordinatörü Fatih Korkmaz'ın konuğu oldu. Bakan Çağatay Kılıç'ın, sorulara verdiği cevaplar şöyle:
Ankara bugün çok hareketliydi. İsrail ve Rusya ile barış havası esti. Dünya gündemi açısından da önemli gelişmeler var. İngiltere’de referandum yapıldı ve AB’den ayrılma sonucu çıktı. Avrupa’da dünyada neler oluyor?
Hem dünya hem ülkemiz yoğun bir gündem içerisinde. Birleşik Krallığı’nın Avrupa Birliği ile ilgili olarak yaptığı bir referandum söz konusuydu. İngiliz halkı Birleşik Krallığı’nın AB’den ayrılması yönünde bir irade ortaya koydu. Referandum sonucunun hayırlı olmasını diliyoruz, onların kararıdır. Avrupa’daki çalkantıları da gördünüz. Bu noktada şunu da dile getirmek gerekiyor. Avrupa Birliği’nin değerleri içerisinde yapılan çalışmalarda görüyoruz ki; Avrupa Birliği’nin ortaya çıktığı değerlerinde uzaklaşma olduğu zaman sıkıntı ortaya çıkıyor. Bunu Sayın Başbakanımız da dile getirdi. Avrupa Birliği, birleştirici, bütünleştirici olarak düşünüldüğünde ki; farklı kademeleri var. Büyük Britanya kurucu değil, sonradan üye olan bir ülkelerden birisi. Üyelik süreci içerisinde de tartışmalar olmuştur, çıkalım mı, kalalım mı şeklinde. Benim üniversite eğitimim sırasında da sürekli ortaya konan tartışmalardan birisi buydu. Böyle bir karar verdiler. Şimdi kurucu üyeler referandum sonrası bir araya geldiler. Bir çıkış stratejisinin ortaya konması, Avrupa Birliği anlaşmasının 50. maddesinin hayata geçirilmesi. Almanya Şansölyesi Merkel, 50 madde kabul edildikten sonra müzakerelerin hayata geçirileceğini belirtti. Biliyorsunuz Avrupa Birliği’nden çıkış ile ilgili olan madde 50. maddedir. Bunu Büyük Britanya’nın kabul etmesi gerekiyor, ona hareket edilecektir. İskoçya’da şimdi ciddi bir bağımsızlık mücadelesi başladı. Daha önce İngiltere ile Britanya’da kalma noktasında karar verilmiştik ama kalmayı biz de istiyoruz gibi bir istek var. Şimdi İrlanda’da bu tip bir müzakere söz konusu. Avrupa’nın diğer ülkelerinde de müzakereler oluyor. Bizim Avrupa Birliği üyelik stratejimizde herhangi bir şekilde girişim kaydetmedik. İslamofobik bir yaklaşım içerisinde ülkemize bakan, bizimle ve bölgemizle ilgili çok olumlu düşünceler içerisinde olmayan, siyasetle bizim işimiz yok. Bu anlamda şunu da söylemek gerekir. Referandum süresince İngiltere’de kullanılan islamofobik, Türkiye’ye karşı olan olumsuzluk demeyeyim de bu düşüncenin kesinlikle değişmesi gerektiğini haykırıyoruz. İngiltere Başbakanı Cameron’un Türkiye 3 bin yılına kadar Avrupa Birliği’ne üye olamaz sözü aslında iç siyaset malzemesi olarak ortaya konmuş bir sözdür. Ama Türkiye gibi bir ülkenin bu tip konu ile ilgili olarak kullanılmasının da hiç doğru olmadığını zaten referandum sonuçları ortaya koydu. İngiltere Başbakanı Cameron ülkesinin Avrupa Birliği’nde kalmasından yanaydı. O böyle düşündüğü için bunun propagandasını yaptı. Bu düşüncesi kabul görmediği için Başbakanlıktan ayrılma kararı aldı. Türkiye’de malum 7 seçim kaybettiği halde koltuğunda oturan genel başkanlar var. Bunu söyleyince de bozuluyorlar. Bu bir gerçek, bu bir vaka. Siyasette başarı seçimi kazanmaktır. Seçimi kazanamadığınız zaman gereğini yapmanız gerekir. Avrupa’da böyle yapılıyor. Bir strateji ortaya konulacak. Burada farklı ekonomik modeller üzerinde konuşulabilir. Norveç, İsviçre modeli var… Bunların hepsi şu anda yaşanan modeller. Avrupa Birliği üyeliği ve Avrupa Ekonomik Topluluğu konusu var. Malum Britanya Euro bölgesinin bir parçası değildi. Ama ekonomik açından mutlaka etkileneceği ortadadır.
“NETANYAHU BİZZAT ARAYIP SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZDAN ÖZÜR DİLEDİ”
Rusya ile İlişkiler… Sayın Cumhurbaşkanımızın Putin ile bir telefon görüşmesi olacak. Çok hızlı bir gelişme oluyor.
İsrail konusunu konuşacak olursak, bu 6 yıldır süren bir süreç. İsrail güvenlik güçlerinin Mavi Marmara baskını yapıp orada vatandaşlarımız şehit etmesinden sonraki duruşumuz çok net. Sayın Cumhurbaşkanımızın o zaman Başbakan olarak ve partimizin duruşu çok net. Burada konuyu farklı noktalara çekmek isteyenler mutlaka olacaktır. Özür dilensin dendi, özür dilendi. Bu ABD Başkanı Obama’nın şartıydı. Telefon görüşmesinde biliyorsunuz Netanyahu bizzat arayıp Sayın Cumhurbaşkanımızdan özür diledi.
“GAZZE’DE BUGÜNE KADAR AMBARGO VARDI. AMA BİZ O AMBARGOYU DELİYORUZ”
Bugün CHP Meclis Grup Toplantısı’nı dinledim Sayın Kılıçdaroğlu, yazılı bir özür yok diyor. Bunu eleştiriyor. Buna bir cevabınız olur mu?
İsrail Devletinin Başbakanı, ABD Başkanının yanında telefon açıyor, o zaman Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakandı, Başbakanımızdan bu konuda özür diliyor. İsrail Devletinin Başbakanı bunu dünyaya yazılı olarak duyuruyor. Türkiye olarak da biz bu özrü kabul ettiğimizi duyurduk. Bu yazılıdır. Bu İsrail  Başbakanının ağzından çıkmış bir iradedir. Bu irade beyanıdır ve yazılı olarak da bildirilmiştir. Sayın Kılıçdaroğlu bunu eleştirirken, 7 seçimi kaybedip oturduğu koltuğa bakması lazım önce. O kendi partisinin iç işlerindeki duruma baksın önce. Sonra uluslar arası gelişmelerle ilgili görüşlerini dile getirme noktasında olabilir. Çünkü kendisinin diplomasi anlayışında katil Esad ile beraber, biliyorsunuz partisinin üyeleri gidip ziyaret ettiler, görüştüler. Bunda da ‘siz zamanında görüştünüz’ diye eleştiri yapıyorlar. Doğrudur. Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde Suriye ile çok farklı ilişkiler diplomatik ilişkiler içerisinde olundu. Ama o zaman halkına karşı bombalar  kullanmıyordu. Bunları doğru değerlendirmek gerekiyor. İsrail’e ikinci şartımız; Mavi Marmara’da şehit olanlara tazminat ödenmesiydi. Bu uluslar arası ilişkiler çerçevesinde yapılması gereken diplomatik bir girişimdir bu. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız açıkladılar; bayram öncesi Gazze’ye yardımda bulunabiliriz. Bugüne kadar ambargo vardı. Ama biz o ambargoyu deliyoruz. Gazze’nin yeniden imarı ile devreye gireceğiz. Aslında burada bir tek açıklama bütün her şeyi özetliyor. Filistin’da, Gazze’de, Batı Şeria’da mücadeleyi veren Filistinli kardeşlerimiz.. Burada kim var; El Fetih var, Hamas var. Siyasi anlamda oradaki sözcüleri. El Fetih var ve Hamas bu anlaşmanın doğru olduğunu ve Türkiye’ye teşekkür ettiklerini açıklıyor. Bu işe taraf olanlar bunu açıkladıktan sonra bunun dışında bir şey söylenmesine gerek yok.
“SÖZ KONUSU OLAN BİR ÖZÜR DEĞİLDİR. HAYATINI KAYBEDEN PİLOTUN AİLESİNE BAŞSAĞLIĞI DİLENMİŞTİR”
Filistin’deki yetkililerle sürekli irtibat halinde gerçekleşen bir süreç mi bu?
Mutlaka olaya dâhil olan bütün taraflarla görüşmek diplomasinin içinde olağan şeylerdir. Şunu dile getirmemiz gerekir; İsrail Kabinesi içerisinde Türkiye istediği her şeyi aldı diye eleştiride bulunanlar var. İsrail Hükümetini çok ağır eleştirmekteler. Uluslar arası kurallar çerçevesinde İsrail Hükümeti bu antlaşmayı Türkiye ile yapmak zorunda yolunu seçmiştir. Türkiye’de kendi duruşunu ve kurallarını ortaya koymuştur. Rusya ile ilgli konuya gelince. Yabancı basın kaynaklarını da dün kendim inceledim. Sayın başbakanımız da açıkladı. Burada söz konusu olan bir özür değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin’e yazmış olduğu bir mektup var. Burada yaşanan vakadan dolayı üzüntüler dile getirilmiştir. Hayatını kaybeden pilotun ailesine başsağlığı dilenmiştir. Bizim kendi angajman kurallarımızı uygulamaktan dolayı bu mektup yazılmamıştır. Ortaya yaşanmış bir olay vardır. Bu anlamda ortaya konan insani bir yaklaşım vardır. Rusya ile hiçbir zaman kötü ilişkiler içine girmek gibi bir isteğimiz olmadı. Ortaya konmuş kurallar vardı ve bu kurallar çerçevesinde hareket edildi. Bundan sonra karşılıklı olarak atılması gereken adımlar var. Bunun adı diplomasidir. Bu diplomasi çerçevesinde de uluslar arası kurallar içerisinde Türkiye’nin kendi kuralları ve duruşu ile atacağı adımları vardır. Bu adımlar atılmıştır. Bu şekilde yolumuza devam edeceğiz.
“BAŞKANLIK SİTEMİ BİR REJİM TARTIŞMASI DEĞİLDİR”
Bu gelişmelerin İsrail’deki yansımalarına baktığımızda; Cumhurbaşkanı Erdoğan istediğini aldı ve milletinin onurunu korudu şeklinde oldu. Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı olduğu bir dönemdeyiz. Buradan başkanlık sitemine gelmek istiyorum. Özlellikle Sayın Başbakan Binali Yıldırım’da başkanlık sistemini sürekli olarak gündeme getiriyor. Başkanlık sistemini tartışmayı ne kadar devam edeceğiz, ne kadar zamanda geçeriz veya nasıl bir takvim bizleri beklemektedir?
Türkiye’de başkanlık sistemini dile getiren Ak Parti olmamıştır. Daha önceki dönemlerde de bu tartışmalar yaşanmıştır. Türk siyasetinin duayenleri bu konuyu sürekli olarak tartışmışlardır. Bir kere bir konuyu tartışmaktan çekinmememiz gerekmektedir. Eğer bir şeyi tartışamazsak, bir konuyu değerlendiremezsek o zaman değişimi nasıl gerçekleştireceğiz? Başkanlık sitemi ile ilgili yapılan bir yanlış vardır. Kasıtlı bir algı operasyonu diyorum ben buna. Başkanlık sitemi bir rejim tartışması değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhuriyet olarak rejimi değişmeyecektir. Sosyal, demokratik, laik bir hukuk devleti olması yapısı üzerinde bir değişiklik tartışması yoktur. Biz diyoruz ki; yönetim sisteminde yani hükümet sisteminde bir farklılığa ihtiyaç vardır. Anayasa içerisindeki Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetiminde bir değişikliğe ihtiyaç vardır. Yani parlamenter sistem yerine başkanlık sistemine ihtiyaç duyulduğunu savunuyoruz. Sizin aksi yönde bir görüşünüz varsa buyurun gelin müzakere edelim diyoruz. Bizlerle müzakere yapması gereken siyasiler sadece ve sadece “istemezük” diyorlar. Bu doğru bir şey değildir. Gençlerde bunu tartışacaklar, müzakere edecekler. Biz şuanda Gençlik Merkezlerimizde de her konu üzerinde olduğu gibi yönetim modelleri, demokrasi, eğitim gibi konularda da müzakereler yapılmaktadır. Farklı fikirlerin ortaya konulması ve bilgi alışverişinin uyum içerisinde müzakere edilmesi kadar güzel başka bir şey olabilir mi? Başkanlık sistemi ile ilgili Sayın Başbakanımızın ortaya koymuş olduğu duruş ile kısa bir süre içerisinde çok hızlı bir ivme kazanılmıştır. Biz değişimi demokratik bir şekilde partimizin yapmış olduğu olağan üstü kongre ile gerçekleştirdik. Sayın Başkanımız Binali Yıldırım çok hılı bir tempo ile Türkiye’nin tüm sorunları ile ilgilenmektedirler. Yapılması gereken tüm adımlar bir önce atılmaktadırlar. Kendisi de bizler de partimizde başkanlık sisteminin ve yeni bir anayasanın gerekliliğini en üst noktada görmekteyiz. Yeni anayasa çalışmalarımız belli bir noktaya gelmiş durumda. Bunun için siyaset kurumlarının gerçekten bir önce hareket etmesi gerekmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın başbakanımızın siyaset kurumlarını harekete geçirmek için elimizden geldiğince çalışacağımızı dile getirmişlerdir. Bu olmadığında ise bu konuda millete gideriz.
“MİLLETİMİZ SEÇİM DEĞİL, İŞ İSTEMEKTEDİR”
Siyasi kurumlar çok değişken dönemlerden geçmektedir. MHP ‘nin geçtiği bir dönem söz konusu. CHP’nin bazı konularda tavrı belli. AK Parti ise başkanlık sistemini arzu etmektedir. Parti olarak bunu millete getirme çalışmalarınız mutlaka vardır. Bizler bir siyasi partiyiz. Sayın Başbakanımız kendisine gelen bir soru üzerine erken seçimle ilgili bir konuyu dile getirdi. ‘Milletimiz bir seçim değil, iş istemektedir’ dedi. Bizler Türkiye’deki tüm dengeleri gözeterek yolumuza devam ediyoruz. Bu partimizin üst kurullarının müzakere edeceği ve vereceği karardır. Bizler icrada omluğumuz için görevimiz; Sayın Başbakanımızın bizlere vermiş oldukları görevleri yerine getirmek ve onların icrasını takip etmektir. Sayın Başbakanımız kendisi de çok icracı bir bakanlık döneminden buraya gelmiştir. Kendisi her zaman ‘laf değil iş yapma zamanıdır’ demektedir. Muhalefet çok konuşuyor ama bizler burada konuşmak için değil iş yapmak için bulunuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın da sürekli olarak bizlere bu konuda talimatları vardır. Bu noktada Ak Partinin geleneği çalışmak üzerine kuruludur. Bizler günlük yapmamız gereken işlerin yanı sıra hepimizin siyasetçi olası nedeniyle de milletimize vermiş olduğumuz sözler konusunda da her türlü hazırlığımızı yapmaktayız. Şu sıralar Türk siyaseti çok yoğun bir dönemden geçmektedir. Gelişmelerin sonucunu göreceğiz. Mecliste 1 Temmuz da tatile girecekti ama çalışmalarına devam edecek. Hızlı gündem içerisinde bizim duruşumuz ortadadır. Bizim kararlılığımız açıktır. Biz bu yolda yürümeye devam edeceğiz.
“ULUSLARARASI ŞAMPİYONALARA KATILMAK BÜYÜK BİR BAŞARIDIR”
Euro 2016 ve Futbol Milli Takımımız konusuna gelmek istiyorum. Sosyal medya ortamlarında milli takımımıza karşı yoğun bir eleştiri söz konusu oldu. Yoğun temponuzdan fırsat buldukça maçları da takip ediyorsunuzdur. Genel olarak Euro 2016 nasıl değerlendiriyorsunuz, Favoriniz var mı?
Fırsat buldukça maçların özetlerini izlemeye çalışıyorum. Bizim favorimiz milli takımımızdır. Şu an itibari ile de artık sadece izleyici durumundayız. Bu noktada bizim herhangi bir önceliğimiz söz konusu değildir. Sportif anlamda güzel maçlar oluyor. Milli takımızın üç maçında da orada bulunduk. Uluslararası şampiyonalara katılmak büyük bir başarıdır. Bu konuyu eleştirenler var. Biz şimdi böyle konuyoruz. Sayın bakan böyle konuşuyor ama şampiyona devam etseydik fena olmazdı diyenler olacaktır. Evet, devam etseydik fena olmazdı. Elenmeyi hiçbirimiz istemezdik. Üst turlara çıkalım, finale gidelim diye zaten bir hedef koyuyoruz. Elemelerden gelip şampiyonaya katılmak da bir başarıdır. Guruptan bir üst tura çıkmak başka bir başarıdır. Çeyrek, yarı final ve finale gitmek ayrı başarılardır. Büyük takımlar hep böyle ilerlerler. Bizim bu şampiyona 2008’den sonra katıldığımız şampiyonadır. Orada bayrağımız dalgalanmıştır. Milli takımımız ve ülke sporumuz orada yerini almıştır. Artik ileriye bakmamız gerekmektedir. Şimdi Dünya Şampiyonası için elemeler başlayacaktır. Bu anlamda yapacaklarımız var. Basketbol Milli Takımımız olimpiyat oyunlarına kota almak için Filipinlere gitti. Sadece futbolu da konuşmamamız gerekmektedir. Futbol Milli Takımımızın İspanya maçı öncesi bizler Kadın Basketbol Milli Takımımızın olimpiyat kotası alması için çıktığı maça giderek destek olduk. Sürekli bir sportif faaliyet var. Futbol tabii ki bunun en çok görünen yüzü ama diğer branşları da ihmal etmemek gerekmektedir. Euro 2016’daki durumla ilgili federasyonumuz bir değerlendirme yapıyordur. Onları zamanı gelince konuşuruz. Tabii biz Fransa’ya gittiğimizde sadece milli takımımıza destek olmadık. Fransa’da yapılan sportif alt yapı çalışmalarını yerinde inceledik. İnanın Türkiye çok büyük bir atılım içerisinde.
“BİR MİLLİ FUTBOLCU KOLAY YETİŞMİYOR”
Euro 2016 karşılaşmalarında gol kaçıran futbolcularımız oldu. Belki o gün performansı yerinde değildi. Bu yüzden eleştiri alan futbolcular daha sonra Çek Cumhuriyeti karşılaşmasında farklı bir performans ortaya koydular. Dünya’da kabul görmüş yıldız futbolcularda bazen penaltı kaçırabiliyorlar. Lionel Messi örneğinde olduğu gibi. Portekiz maçını takip etme imkânımız da oldu. Portekiz Milli Takımında da Cristiano Ronaldo oynuyor. Günümüzde, Lionel Messi ile Cristiano Ronaldo futbol konusunda dünyanın en iyisi olarak otoriteler tarafından kabul görüyorlar. Onlarında kötü performans sergiledikleri karşılaşmalar olabiliyor. Duygusalız. Kendi takımımızla alakalı olarak daha fazla başarı istiyoruz. Bu doğaldır. Ama tepkilerimizi dile getirirken daha dikkatli olmalıyız. Bir milli futbolcu kolay yetişmiyor. Arda Turan, kolay yetişebilen bir değer değildir. Ortaya konulan performanstan memnun kalınmayabilir. Milli maç oynanırken tribünden bir futbolcuyu yuhalamak doğru değil. Sosyal medyada kullanılan bazı kelimeler asla tasvip edilemez. Fatih Hocanın kızına yapılmış bazı hakaretler var. Ben kendileri ile de görüştüm gerçekten çok üzgünler. Bizde zaman zaman hakaretler ile karşılaşıyoruz. Bunu dile getirdiğimiz zaman bize siz siyasetçisiniz eleştiriye kaldırmanız gerekiyor. Bizler eleştiriye kaldırırız fakat hakareti kaldıramayız. Bizde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız ve bu konuda gerektiği zamanlarda hukuki haklarımızı kullanırız. Fatih Hoca’da kızı ve eşi de bu konuda hukuki haklarını kullanarak, haklarını arayacaklardır. Euro 2016’da hatırlarsanız meşale olayları söz konusu oldu. Bazı maçlarda meşaleler atıldı sahaya. UEFA yetkilisi bu olaydan sonra, sahaya meşale yakıp atanlar hakkında, aynen şu kelimeleri kullandı. ‘Bunlar futbol teröristidir’ dedi.  
“RİO 2016 EN ÇOK BRANŞ İLE KATILDIĞIMIZ OLİMPİYAT OYUNLARI OLACAK”
2016 Rio Olimpik ve Paralimpik Oyunları ile ilgili hazırlık ne durumda. Bu konuda kamuoyunu bilgilendirir misiniz?
Rio 2016 Tarihimizde en çok branş ile katıldığımız Olimpiyat Oyunları olacak. Kota alan sporcu sayımız şu 99. Kesinleşmesini beklediğimiz bazı yarışlar, müsabakalar var. Onunla beraber 100’ün üzerine çıkacağız inşallah. İlk kez katıldığımız branşlar var. Paralimpik’te de sporcu sayısında en üst noktadayız. Hazırlıklar devam ediyor. Bazı olumsuzluklar da yaşanmıyor değil. 2008 pekin Olimpiyatlarında yarışan bir sporcumuzun numunesi ile ilgili bir sıkıntı oldu. Güncel değil tabi ama o günkü olay bugüne yansıyor. Bu noktada bizim duruşumuz belli. Madalya sayısı açısından baktığımızda ilginç bir takım şeyler bekliyoruz. Burada tabi bizim bir beklentimiz var. Güreşte Taha, Rıza, Elif’ten beklentimiz var. Başka sürprizler olabilir.  Yüzmede Viktoria Zeynep’ten ümitliyiz. Tekvandoda Servet gibi başarı getirebilecek sporcularımız var. Halterde, Judo’da beklentimiz var. Atletimizde beklediğimiz bazı beklediğimiz sonuçlar mevzubahis. Biliyorsunuz Rus atletler ve bazı ülkeler farklı branşlarda dopingle eksik mücadeleden dolayı Olimpiyatlardan men edildiler. Türkiye’de 2012’den sonra çok ciddi anlamda yüzleşme ve mücadele dönemine girildi. Doping ile karşılaştığımız konuyu hasıraltı etmedik, yüzleştik. Şu anda ülkemiz kara listede değil. Bu konuda kesinlikle tavizimiz yok. Uluslar arası kurallar çerçevesinde hareket ediyoruz. Bizim yaptığımız bilinçlendirme iye sporcularımız, antrenörlerimiz bu konuda daha iyi bir seviyede.
“SAMSUN’DA 500 MİLYON LİRAYA YAKIN SPORTİF ANLAMDA DEVAM EDEN İNŞAATLAR VAR”
2017’de Samsun’da İşitme Engelliler Olimpiyatları düzenlenecek. Sizin büyük katkınız ile Samsun Şehri bu hakkı kazandı. Tesisler büyük ölçüde bitti. Bilboardlar da tanıtımları görüyoruz…
Samsun’da düzenlediğimiz basın toplantısı ile bu yaz yapacağımız önemli organizasyonları duyurmuş olduk. 16-24 Temmuz’da İşitme Engellilerde 5 branşta 3 Dünya şampiyonası olacak. Play voleybolu, masa tenisi, judo, karate ve tekvando branşlarında düzenlenecek. Ayrıca aynı dönemde 17-21 Temmuz tarihlerinde Dünya İşitme Engelliler Federasyonunun Delegasyon Başkanları Toplantısı olacak. Buradaki toplantıda, İşitme Engelliler Olimpiyatları’nda kullanacak tesisler incelenecek. Aynı zamanda 18 Temmuz 2016 Pazartesi günü ‘365 Gün kala’ etkinliği gerçekleştirilecek. Saat 20:17’de yani 2017 yılına atıfta bulunacak şekilde ‘365 Gün’e kala’ saatimiz başlamış olacak. Bunun hazırlıkları devam ediyor. Tabi bu 23. İşitme Engelliler Olimpiyatları’na hazırlık mahiyetinde olacak. Tesis konusunda ciddi atılım içerisindeyiz. Devam eden 3 tane tesisimiz var. Atıcılık, okçuluk, buz pateni pistimizin inşaatı devam ediyor. İlkadımdaki atletizm pistimiz yenilendi. Onun da son aşamasına gelindi. Stadımız malum devam ediyor. Arkadan öne doğru paneller gelmeye başladı. Çatısı bitti. Vinçler çıktı. Zemin çalışmalarına yavaş yavaş başlıyoruz. Son iki ay içerisinde Samsun’da yoğun bir yağış oldu. O da biraz etkiledi. Ama devam eden bir süreçle iş yürüyor. Golf sahasını Büyükşehir Belediye Başkanlığımız ile birlikte Samsun’a kazandırdık. Burada bir takım eleştiriler oldu. Su tüketimi ile ilgili doğru olmayan bir takım bilgiler gündeme geldi. Bu kendi kendini idame eden bir tesis. Yani suyunu kendi içerisinde kullanan aynı zamanda güneş enerjisi ile alakalı olarak kazanım elde edip bazı şeyleri karşılayabilen bir tesis olacak. Samsun, ulusal ve uluslar arası anlamda da önemli bir noktaya gelecek. Bu tesis Karadeniz’in kıyısında olan ilk tesis. Çünkü Samsun’da yapılan bu tesis bildiğim kadarıyla Karadeniz’in kıyısında olan ilk tesis. Turizmi de canlandıracak olan ve tabii şu an da Samsun’da 500 milyon liraya yakın sportif devam eden inşaatlar var. Bu anlamda Samsun’umuza çok ciddi yatırımlar devam ediyor.
“SAMSUN HİKAYESİ OLAN BİR ŞEHİR”
Bu organizasyonlar da Samsun’umuzu hareketlendirecek. Diğer konularla ilgili olarak da Samsun’un diğer yatırımlarıyla ilgili yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Bakanlarımızla, bakanlıklardaki birçok çalışmayı da yakından takip ediyoruz. Birçok tesisi de hayata geçirmiştik. Bununla beraber ileriye dönük olarak yapılacak olan tarımsal anlamdaki çalışmalarla ilgili olarak da turizm çalışmaları, eğitim çalışmaları bunların hepsini takip ediyoruz. Ciddi bir okullaşma oranı oldu. Yeniden okulların inşaatlarıyla alakalı. Milli Eğitim Bakanlığımız da sağ olsun gerçekten bizim taleplerimizi gerçekleştirmek için büyük bir çaba sarf ediyor. Aynı zamanda Samsun’a kazandırdığımız bizim de bazı yatırımlarımız ve okullarımız oldu. Aynı zamanda kara yolları yatırımları, tarım yatırımları, sanayi konusundaki çalışmalar var. Tabii bunların hepsi yapılırken Samsun’daki hayat kalitesinin yükselmesi çalışmalarımızın başında gelen en önemli unsur. Burada hiçbir zaman Samsun;’da herhangi bir şekilde vatandaşlarımızın olumsuzlukla karşılaşmasını istemeyiz. Yani burada kastım şu; yeni yapılan birtakım yatırımların, tesislerin, sanayilerin Samsun’un hayat kalitesiyle ilgili pozitif katkıda bulunması gerekir. Bunların da takibini mülki ve yerel yönetimlerle yapıyoruz. Samsun hikayesi olan bir şehir. Çok anlatılacak şeyi var, çok ciddi bir gelişimi var. Bazıları Samsun’da her şeyin olumsuz olduğunu konuşmak istiyorlar ben onlardan değilim. Ben her zaman bardağın dolu tarafını görmeye çalışırım. Dünyanın her yerinde yaptığınız çalışmalarda eksiklikler olabilir. Onları gidermektir önemli olan. Örneğin geçmişte hava kirliliğiyle ilgili bir şey yaşadık. Hiç kimse bunu kabul etmez. Burada vatandaşlarımızın sağlığı söz konusu. Bunun takibini o dönem içerisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız ile mülki idareler ile yaptık. Bu zaten şeffaf bir süreç. Sanki gizlenen bir şeyler varmış gibi buna yaklaşmamak lazım. Biliyorsunuz hava ölçümleri bakanlığın internet sitelerinde 24 saat yayınlanıyor. Yani burada bir şey saklamanız mümkün değil.
“SAMSUN’U TÜRKİYE’YE VE DÜNYAYA DAHA FAZLA TANITMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”
Türkiyemizin ve Samsunumuzun kalkınmasını en iyi şekilde yapabilmek için gece gündüz biz buradayız. Milletvekillerimiz, yerel yönetimlerimizle beraber bunun için buradayız. Samsun’a katkı sağlayacak herkesin bizim başımızın üstünde yer var. Samsun’a yeter ki destek olunsun. Samsun için bir şey yapılsın. Herkesin Samsun’un tanıtımına katkıda bulunulması için ben bir çağrıda bulunuyorum. Gurbette olanlar tatil döneminde özellikle gelsinler, Samsun’u memleketlerini ziyaret etsinler. Samsun’da mutlaka bir evleri, yatırımları olsun. Kökümüzün olduğu yeri, nereden geldiğimizi, ailemizi hatırlatmak anlamında bu önemlidir. Biliyorsunuz benim eşim de Samsun’lu. Biz de sürekli Samsun’da bulunuyoruz. Çocuklarımıza nerelerden geldiklerini hatırlatıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan Samsunlu hemşehrilerim fırsat buldukça mutlaka gelip memleketlerini görsünler. Çocuklarına Samsun’un değerini anlatsınlar.  Bu anlamda onlardan özel ricada bulunuyorum. Farklı sektörlerde Samsun’da ciddi ilerlemeler söz konusu. Özellikle uluslar arası yatırımların Samsun’a gelmesi noktasında bir çabamız var. Yakın zamanda bir açılış yaparak Türkiye’deki yabancı misyon şeflerinin yani büyükelçiler, başkonsolosların, diplomatik çalışanların Samsun’a gelip golf oynamaları, burada konaklamaları noktasında bir çalışma içerisindeyiz.  Yani Samsun’u Türkiye’ye ve dünyaya daha fazla tanıtmak için çalışıyoruz.
"YAPILAN TÜM ÇALIŞMALAR GENÇLERİMİZ İÇİNDİR"
Sizin döneminizde Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda çok büyük bir değişim var. Çok büyük bir tesisleşme atılımı var. Yurtlarda 5 yıldızlı otellerin hizmetini verebilecek kadar alt yapı yatırımları söz konusu. Gençlik Kapmları ve Kredi ve Yurtlar Kurumu ile ilgili olarak son dönemde yapmış olduğunuz değişimler nelerdir?
Gençlik Kampları konusunda çok yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Geçen yıl 65 bin civarında kardeşimiz Gençlik Kamplarımızdan faydalandı. Bu yılda bu sayıyı daha da arttırarak devam ettirmek istiyoruz. Bu noktada ‘Şehirler ve Kültürler’ Projemiz var. Şehirler arasında seyahat ederek ziyaretlerde bulunuyorlar. Bu kardeşlerimizin kültürlerine destek verebilecek kitaplarımız hazır. Aynı zamanda ciddi anlamda yatırımlarımız da söz konusu. Samsunla alakalı olarak bir rakam verilmesi gerekirse; göreve geldiğimiz 2013 yılı sonu itibari ile Samsun’daki yurt yatak sayımız 6700 civarındaydı. Bu rakam 2002 yılında 4200 civarındayken günümüzde ise 12500 civarındadır. Şu anda Kredi ve Yurtlarımızda kapasitemiz 515 bin sayısını geçmiş durumdadır. Biz artık yurtlarımızda sadece barınma imkanı değil aynı zamanda sosyal aktivite ve gençlerimizin üniversitedeki eğitimlerine de katkı anlamında da imkanlar sunmaktayız. Özellikle gönüllülük faaliyetlerine büyük önem veriyoruz. Gönüllüğü hayata geçirmemiz gerekmektedir. Gençlerimizin gönüllülük projeleri içerisinde yer almalarını istiyoruz. Bunu hayata geçirdiğimizde ülkemizin farklı şehirlerinden gençlerimiz bir araya gelebiliyor. Kamplarımızda ciddi anlamda bunların alt yapılarını oluşturuyoruz. Samsun’un yanı sıra Türkiye’nin genelinde de bu konuda güzel çalışmalar var. Bunlar artarak devam edecek. Gençlik Merkezlerimizde üye sayılarımız 3 milyonu geçti. Yapımı devam eden Gençlik Merkezlerimizde hizmete girdiğinde sayıları 330’u geçecek. Gençlik Merkezlerimiz her türlü kültürel ve sosyal aktivitelerin yapıldığı yerlerdir. Halk Eğitim Merkezleri ile ortaklaşa yapmış olduğumuz çalışmalarımız var. Kredi ve Yurtlar Kurumumuzun kapasitesi yeni eğitim-öğretim döneminde 550 bini geçecek. Burada önemli olan özellikle genç kardeşlerimizin sportif ve gençlik tesislerimizdeki imkanları mutlaka sonuna kadar kullanmaları gerekmektedir. Yapılan tüm çalışmalar gençlerimiz içindir. Sadece alt yapıyı yapmakla olmaz, biliyoruz. Ama tesis olmadan da olmaz. Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığımız protokol ile de artık tesisler okul saatleri dışımda kapalı kalmayacaktır.