23 Ocak 2015
NTV ve NTV Spor ortak canlı yayınına katılan Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, futbolda yeni yabancı kuralından gündüz maçlarına, Olimpiyat Stadı’nın son durumundan diğer statların zemin problemine ve Türkiye’nin olimpiyat adaylığına kadar bir çok konuda önemli değerlendirmelerde bulundu.
Bakan Çağatay Kılıç’ın Spor Aktüel Programında NTV Spor Müdürü Özgür Buzbaş’ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Türkiye Futbol Federasyonu ikinci yarının fikstürünü açıkladı ve içerisinde daha önce bahsi geçen gündüz maçları da var. Gündüz maçları kararını nasıl buldunuz?
Daha önce de dile getirdiğimiz gibi bu konu konuşuldu ve bir takım fikirler ortaya konulmuştu. Bizlerin de yaptığı ortak toplantılarda ‘Bir kez daha denense iyi olmaz mı?’ noktasına gelinmişti. Kulüpler Birliği Toplantısında da bir müzakerede kulüp başkanlarımızın da bu noktada bazı talepleri oldu. Futbol Federasyonumuz da bu noktada bir adım attı. Ümit ediyorum ki hayırlı olur, iyi olur. Maçların gündüz saatleri için özellikle saat 13.00 ve 16.00 olarak belirlenmesi, tüm gün içine yayılmış olan bir spor aktivitesini beraberinde getirecek. Bu projenin içerisinde büyük takımlarımızın da maçları var. Ümit ediyorum ki başarılı olur. Şahsi kanaatim bunun iyi bir ivme kazandıracağı, iyi bir sonuç getireceği. Gündüz yapılan maçlara aileler çocuklarıyla gelir, profil farklılaşır. İnşallah iyi olur ve buradan devam ederiz çünkü dünya futboluna baktığımız zaman birçok ligde büyük maçların gündüz saatlerinde yapıldığını biliyoruz.
İngiltere’de okuduğunuz dönemde gündüz maçlarını takip ettiğinizi bir toplantımızda paylaşmıştınız. Bu bilgileri federasyonla da paylaşıyorsunuz galiba…
Bütün spor camiası ve futbol camiası diğer ülkelerde neler oldu, neler bitti, hangi uygulamalar var, iyi olan ya da kötü olan konusunda birbiriyle temas halinde. Burada da şunu görüyoruz, yapılan Avrupa Ligleri ile ilgili, Latin Amerika Ligler, ile ilgili televizyon yayınlarında gündüz maçlarını görüyoruz. Dolayısıyla şehirlerin ve oradaki spor severlerin yaşayabileceği iyi bir atmosfer olduğunu düşünüyorum. Bizde zaten vardı bu uygulama ama bir dönem uygulanmadı. Bir deneyelim, umuyorum ki iyi olur ve buradan yolumuza devam ederiz. Liglerimizde gün ışığıyla beraber yaşadığımız bir spor atmosferi olur.
“GERÇEK SORUNLARIMIZI ORTAYA KOYMAZSAK, SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNÜ BULAMAYIZ”
Yabancı kontenjanını nasıl takip ettiniz, nasıl buldunuz? Fatih Terim çok uzun bir sunumla hem altyapılardaki sorunları göz önüne aldı hem yapılacaklarla ilgili bir plan ortaya çıkardı. Ne kadar gerçekçi görüyorsunuz? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben görevim gereği birçok spor kulübü başkanı ile de spor camiasının içerisinde aktif olan ve gelişmeleri yakından takip eden kişilerle de görüşüyorum. Yaptığımız toplantılarda kulüplerimizin sorunlarıyla ilgili, farklı düşünceleri aracısız alabildiğimiz toplantılarda, aslında Fatih Hoca’nın dile getirmiş olduğu konular artık açıkça konuşulan konular. Bunla kastettiğim şu; gerçekleri görmemiz lazım. Gerçekleri kabul edip konuşmazsak, gerçek sorunlarımızı ortaya koymazsak sorunların çözümünü bulamayız. Ötele, ötele, ötele, ‘Bugünü geçir yarın başkası düşünsün’ ile yürümüyor.
“KULÜPLERİMİZİN MALİ DURUMLARI SIKINTILI, ÖNCELİKLE BUNU ÇÖZMEMİZ LAZIM”
Ne gördünüz orada?
Bir kere futbol kulüplerimizin mali yapısı sıkıntılı. Bunu açık açık konuşmamız lazım. ‘Bunu çözmeye yönelik ne yapılabilir?’ buna bakmamız lazım. Biz yapmazsak uluslararası anlamda üstümüze doğru geliniyor. UEFA’nın ortaya koyduğu mali fair-play kriterleri çerçevesinde takımlarımıza çok ciddi kısıtlamalar gelecek. O zaman da bu işin uluslararası temsilini düşürdüğünüzde çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalırsınız. Ama her şeyi bir kenara koyalım, uluslararası futbol camiasından gelen kuralları kendimiz yapmalıyız.
İlk katılmış olduğum Kulüpler Birliği Toplantısında biz birçok konuyu bir masanın etrafında, bir aile ortamı içerisinde açık açık konuştuk. Konu nedir, ne yapılması gerekiyor, acı reçetenin ne olduğu ve bununla ilgili ne yapılması gerektiğini çok açık bir şekilde konuştuk. Ben şunu gördüm, kulüp başkanları durumun farkında. Bu süreç nasıl yaşandı, buraya nasıl gelindi biliyorlar. Madem biliniyor, bunların yapılmaması için bilenlerin harekete geçmesi lazım. Burada bizim de üstümüze düşen görevler var. Kulüpler Yasası ile kulüplerin yasal altyapısını oluşturan mevzuatla ilgili çalışmamız var. Şu andaki yapıları ile bu yapacağımız çalışmayla ortaya koyacağımız yapının farklılığı var.
“TÜRKİYE’YE HAS OLAN SIKINTILARIMIZ VAR, BUNLARI AŞACAĞIZ”
Çok radikal değişiklikler getirecek mi?
Bunlara radikal dememize de gerek yok. Gerekli olan bazı değişiklikler var. Gerekliden kastım ne? Var olan yapının yürümediğini görüyoruz, düzgün bir yapıya geçmemiz lazım. Ülkeler açısından baktığınız zaman mali anlamdaki disiplin ve denetim aynı. Ekonominizi doğru yönetmezseniz sıkıntı yaşarsınız. Şirket olarak baktığınızda da şirketinizin gelirleri ve giderleri arasındaki dengeyi doğru kurmazsanız sıkıntı yaşarsanız, kulüplerimizin karşı karşıya kaldığı sıkıntılar bunlar gibi. Ama bunların yaşanmaması için ne yapılması gerekiyorsa bunları yapacağız. Kulüpler Yasası ile ilgili yapılan çalışmayı, bizim getirdiğimiz noktadan ileri taşımak üzere fikir alışverişine başlamış durumdayız. Kulüp temsilcilerimizden aldığımız bilgilerle beraber hazırladığımız bir taslak var ve şimdi bu taslağı daha da iyi hale getirerek, herkesi kucaklayacak bir hale getireceğiz. Belli yerlerde doğru olduğuna inandıklarımızı yapacağız. Tabii ki ortak anlamda birleştiğimiz çok yer var. Taslakta anlaşılan noktalar, anlaşılmayanlardan fazla ve bu bize umut veriyor. Yapmamız gerekeni hep beraber yapacağız. Çünkü başarı sağlayan ülkelerin neler yaptıkları ortada ama başarılı olamayan ülkelerin neden başarısız oldukları da ortada. Türkiye’ye has olan sıkıntılarımız var, bunları aşacağız ve dediğim gibi açık açık konuşacağız. Sorunlarımızı açık ve seçik şekilde dile getirmezsek, çözümü başka yerde arasak ve sorunun temelini doğru yere koymazsak çözümü de bulamayız.
“GİTTİĞİMİZ YOLDA DUVARA VURDUĞUMUZDA HEP BERABER VURACAĞIZ”
Kulüp yöneticileri ile bir araya geldiğinizde nasıl bir tablo görüyorsunuz? Görevinize geldikten sonra hem kulüpler birliği hem federasyonlar hem gençlik merkezleri ile ilgili çok hızlı projeler ürettiniz. Özellikle Kulüpler Birliği ve federasyonlarla görüşürken ne gördünüz?
Bir kere yaptığımız toplantılarda genel anlamdaki hava olumlu bir hava. Toplantıya girdiğiniz zaman sizinle ve birbirleriyle konuşurken atmosferin nasıl olduğu önemlidir. Bu atmosfer iyi bir atmosfer ve sorunların tespiti noktasında, ortak sorunlar tespit edildiği için başkanlar çözümde de ortak bir takım yöntemler istiyorlar. Ama aynı zamanda orada bir araya gelindiği zaman atmosferin olumlu olması bütün tartışmalara yansıyor. Tabii ki fikir ayrılıkları var ama önemli olan orada bir araya gelindiğinde bir başkan, ‘Şu konu hakkında şunu düşünüyorum’ derken diğer başkan, ‘Hayır ben öyle düşünmüyorum’ diye konuşabiliyor. Bunları konuşmak lazım işte, oturup konuşacağız. Bu sistemdeki sıkıntı, arıza, gittiğimiz yolda duvara vurduğumuz zaman hep beraber vuracağız. Bunu hep beraber vurmama yönündeki çözümü bulmamız lazım. İşte bu atmosfer ciddi manada yakalanmaya başlandı. Geçen hafta Antalya’da yaptığımız hakem seminerleri öncesinde yaptığımız toplantı çok önceden planlanmadı ama sevinerek şunu dile getirebilirim ki ‘Bir toplanalım bir daha konuşalım’ dediğimiz zaman hemen hemen tüm kulüpler katılım sağladılar. Oradaki pozitif hava dalga dalga bütün yönetimlere, oradan taraftarlara, futbolculara, sporculara, teknik adamlara, hepsine yansıyor. Hakemlerle ilgili bir seminerdi, oradaki müzakerelerde şunu gördük; bir takım hatalar olabiliyor, hakem de bir insan. Yoğun bir atmosfer içerisinde, stres altında, taraftarların tezahüratları arasında çalışıyorlar. Orada açık açık şunu da söyledim: “Futbolcu kardeşlerimiz de lütfen alınmasınlar ve üstlerine düşen sorumluluklar noktasında iyi düşünsünler. Hakemi aldatmaya yönelik hareketleri yapmayalım. Bu da hakemin işini zorlaştırıyor. Adı hata. Hata olabilir, her insan hata yapabilir ama diyorlar ki ‘kasıtlı hata’ Kasıtlı hata diye bir şey olmaz. Bir işte kasıt varsa orada art niyet vardır. Sen sahaya çıkıp ‘Ben bugün x futbolcuya şunu yapacağım, takımı şöyle sıkıntıya sokacağım’ dersen sen hakem olarak sahaya çıkmıyorsun, o başka bir şey. Ben bunu dile getirdim. Orada kasır var ve sen başka bir unsur olarak müsabakaya dahil oluyorsun. Hakem çıkıp hata yapıyor, bugün sana vurur o hata yarın başkasına vurabilir. Çünkü baktım toplantıda herkes ortak anlamda şunu söylüyor ‘Benim takımımda şu oldu. Bana böyle oldu’ Olabiliyor. Burada önemli olan şu, kasıt olmasın, art niyet olmasın ve beraberce Türk hakemliğini daha da geliştirip hakemlerimizi uluslar arası anlamda nasıl daha görünür kılabiliriz? Bir Cüneyt Çakır kardeşimizin ekibiyle beraber ortaya koyduğu performanstan hepimiz gurur duyduk, mutlu olduk. Orada Türk hakemliğini ve Türk sporunu temsil etti. Milli takımımız yoktu hakemimiz vardı. Bunlar güzel şeyler neden daha fazla olmasın?
“YENİ YABANCI KURALINDA BİRÇOK YENİ YAPI VAR, ÖNCELİKLE GÖZLEMLEMEK LAZIM”
Bunu geliştirdiğimiz zaman başka şeyler de elde edeceğiz. Bazı şeylere bakıyoruz, futbolcu kardeşlerimizin de öz eleştiri yapması gerekiyor. Herkesin pozitif yaklaşması gerekiyor. Zaman zaman bazı pozisyonları görme şansımız oluyor. Bir de şunu söylememiz lazım, şu masa da oturup, arkadaki kocaman ekranda ‘Pozisyonu şöyle alalım böyle alalım’ diye tartışıyor, müzakere ediyor arkadaşlar. Biri kırmızı kart, biri sarı kart diyor, biri penaltı diyor, biri değil diyor. Şimdi biraz evvel bahsettiğimiz stres atmosferinin içerisinde hakemden çok farklı bir performans bekliyorsunuz. Kuşkusuz hakemlerimiz bunu vermeli, zaten ortaya çıkışları ondan dolayı. ‘Ben hakem olacağım maç yöneteceğim’ diyorsa, onun sorumluluğunu da alıyor demektir. Ama hata yapabilme olasılığı var, yok diyemeyiz.
Kontenjanla ilgili fikrinizi tam alamadık. Olumlu buluyor musunuz? Alt yapıdan 2 oyuncu oynatma zorunluluğu var. Bu daha önce olmayan bir durumdu. Bu herhalde artısı gibi ama bazı futbol otoriteleri de yabancı futbolcuların ve menajerlerin çok fazla gelmesi anlamında bu doğru mudur değil midir? Siz nasıl gördünüz?
Burada bir şeyi iyi analiz etmeniz gerekiyor. Verilen bir hak, zorunlu kullanılması gereken bir şey değildir. İsterseniz 11 yabancı oyuncuyla sahaya çıkabilirsiniz, bu bir haktır. Sizin illa da 11 yabancı oyuncuyla sahaya çıkmanız mecburi değildir. Ama altyapıdan kadroda en az iki tane futbolcunun olması şartı, yerli kalecinin olması şartı, bunlar olumlu tarafları bence. Bir de ortaya konan, aralarında kulüplerle, yönetimlerle müzakere ettikleri yeni bir sistem var. Bunu bir görelim. Şüphesiz ki uzun zaman içerisinde yapılan bir çalışma. Avrupa örneklerine baktığınız zaman, Avrupa Birliği ile ilgili olarak baktığınızda yabancı futbolcu olgusu zaten farklı bir noktaya geliyor. Avrupa Birliği içerisinde o tip kısıtlamalar var. Öbür türlü baktığınız zaman bir İtalyan gidip İngiltere Liginde, İngiliz İngiliz Liginden gelip Alman Liginde, bunlar arasında bir şey yok zaten. Dolayısıyla bizim de durumumuza bakarak bunu iyi analiz etmemiz lazım.
“YENİ YABANCI KURALIYLA BİRLİKTE REKABET ARTACAK, KALİTE YÜKSELECEKTİR”
Bir de yerli futbolcuyu daha fazla oynattığınız zaman federasyondan destek alıyorsunuz. Bu da bir teşviktir. Performansı arttırmak istiyoruz öyle değil mi? Biz istiyoruz ki futbolcularımız Avrupa’da Latin Amerika’da, Çin’de, Japonya’da top koştursunlar, ülkemizi temsil etsinler. Bunu sağlamak için rekabet ortamında iyi bir rekabet yapmaları gerekiyor. “Ben rekabet ortamına girmedikten sonra ne olursa olsun bir şekilde oynarım, bir şekilde götürürüm, bu iş yürür” diye düşünürseniz performansınız düşer. Sahadaki ilk 11’e çıkmak için ortaya koyacağınız bir mücadele fiziki anlamda da futbol anlamında da sizi ister istemez daha iyi bir noktaya taşır. Dolayısıyla bunları da değerlendirmemiz gerekir. Yabancılar arasındaki rekabeti de arttırır. Çünkü, tamam belki size daha çok yabancıyla oynama hakkı veriliyor ama iyi performans ortaya koymayan futbolcuyu da ister yerli olsun, ister yabancı olsun hiçbir teknik direktör getirip de sahaya sürecek değildir. Dolayısıyla bu kendi içerisinde de kendini regule edecek olan bazı unsurları bulacaktır diye düşünüyorum.
“OLİMPİYAT STADI, BİR FUTBOL STADI OLARAK YAPILMALI”
Olimpiyat Stadıyla ilgili çok fazla soru var. Özellikle Zemininden Beşiktaş Kulübü şikayet ediyor. Başka zeminlerden şikayet eden futbolcular, geçtiğimiz günlerde Emre Belezoğlu, zeminlerden şikayet etti. Olimpiyat stadıyla ilgili yeni bir projeniz var galiba, Olimpiyat stadı bugünkü haliyle kalacak mı, veya önümüzdeki günlerde olimpiyat stadı ile ilgili ne olacak?
Olimpiyat Stad’ı yapıldığı zaman, futbol stadı olarak yapılmadı. Orada Olimpiyat adaylığımızı değerlendirecek noktada olduğumuz zaman bütün farklı branşları içeren bir kompleks yapı olarak ortaya atıldı. Hatırlıyorsunuz, UEFA Şampiyonlar Ligi Finali de Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynandı. Bildiğiniz gibi tarihi bir maç oldu. Şampiyonlar Ligi Finalleri arasında damgasını vurdu. Hatırlanan, hiç bir zaman unutulmayan hatta misafir ülkenin Başbakanın da Türkiye’de olduğu bir maçtı. O zaman Atatürk Stadı o anlamda bir anbiansı yaşattı. Çünkü alt yapısı ona uygundu.
“OLİMPİYAT STADININ BİR ÇOK EKSİKLİĞİ GİDERİLDİ, ZEMİNİ İÇİN ÇALIŞILIYOR”
Futbol stadı değil Olimpiyat Stadı ve tribünlerin mesafesi, her şeyiyle beraber tamamen futbol için dizayn edilmiş bir stat değil. Bununla beraber ortaya koymuş olduğu bir değer de var. Başka eksiklikleri var, rüzgarla ilgili sıkıntıları vardı. Yapıyla ilgili, geçen sezonlarda bir Beşiktaş maçında taraftarların, daha doğrusu artık onlara taraftar dememek gerekiyor. Tribünden çıkarak sahaya girip, futbolcunun ve oradaki insanların peşine elinde yabancı cisimle gidip onlara zarar vermek isteyen kişilere taraftar denmez. Onlar başka bir şey, onlara taraftar demememiz gerekiyor. O hataya hepimiz düşüyoruz. Bu ayrıma yapmamız gerekiyor. Holigan bunlar, onları istemiyoruz orada. Dolayısıyla bu tip şeyler yaşandı ama birçok eksikliği giderildi. Zeminine gelince, hava şartlarının etkilediği bir yapı. Bir de genel anlamda Türkiye’de ki statlarımızın zeminleriyle ilgili bir çalışma yaptırıyorum. Çünkü sadece ve sadece olimpiyat stadı ile ilgili sıkıntı yaşanmıyor. Başka statlarda da sıkıntılar yaşanıyor.
“SADECE OLİMPİYAT STADI DEĞİL BİR ÇOK STADIN ZEMİNİNDE SORUNLAR VARDI”
Bazıları Kulüplerin, bazıları GSGM’ye bağlı hangisinde daha fazla problem var?
Zaman zaman eskiyen alt yapısından kaynaklanan granaj sistemleri, kiminin yapısı, toprağı, hava şartlarının o anda ki müdahalesi gibi hepsinde bazı sıkıntılar olabiliyor. Daha önce yaşanan bir maçtaki sıkıntı, farklı organizasyonlar yapıldıktan sonra çime verilen zarar, bunların hepsi değerlendirme içerisinde bir faktör. Bunların genel anlamda çim alt yapısında, o zeminle yaşananlarla ilgili bir hem araştırma yaptırıyorum hem de nasıl bunu daha hızlı bir şekilde giderebileceğimiz noktasında çalışıyoruz. Sonuçta şimdi yağmur derseniz Avrupa’nın kuzeyinde çok yağmur yağıyor ama bu tip şeyler yaşanmıyor. Dolayısıyla bunlara baktıracağız. Ve hızlı bir şekilde bunların çözümünü arayacağız. Çözebildiğimiz statlar da oldu, çözemediğimiz yerler de oldu. Biraz sıkıntılı olan yerler ama genel anlamda baktığınızda eskiye nazaran daha iyi, daha da iyi olması gerekiyor. Biz hiçbir sporcu kardeşimizin saha şartları yüzünden her hangi bir şekilde zarar görmesini istemeyiz. Bununla ilgili sorumluluk sahibi olanların da sorumluluklarını yerine getirmesi konusunda uyarılarda bulunuyoruz. Yaptırım gücümüz de var bu noktada. Bu yaptırımla ilgili olarak da değerlendirmelerimizi her zaman yapıyoruz.
“DEVREYE YENİ STATLAR GİRDİĞİNDE EKSİKLİĞİ OLAN STATLARIN MAÇ YÜKÜ AZALACAK”
Şu anda inşaat halinde olan ve devreye girecek olan yeni statlarımız, devreye girince buradaki maç yükü de azalacak, statlarda ki zeminle alakalı olarak. Dediğim gibi bu çalışmayla beraber yurt dışından da bazı uzmanlarla görüşülüp, getirilen ekiplerle beraber yapılacak çalışma sonucunda daha başarılı bir çim yapısıyla, futbol sahası yapısıyla yolumuza devam edeceğimizi düşünüyorum.
Zemin problemi neredeyse hiç değişmiyor. Bu yüzden de şikayet eden önemli futbolcular da var. Önümüzdeki günlerde Emre Belözoğlu buna örnekti. Yakın dönemde Olimpiyat stadının yapısında yakın dönemde bir değişiklik planlıyorsunuz bu sezona mı?
Bu sezona yetişemez herhalde ama farklı müsabakaların yapılabilmesi ve aynı zamanda belli bir tabii Beşiktaş’ın stadının bitişiyle de alakalı bir şey var orada. Olimpiyat stadının etrafında da farklı tesisler var onu da unutmamak gerekiyor. Orada atletizmle alakalı tesislerimiz de var onu bir elden geçireceğiz. Orada bazı sıkıntılarımız var. Uluslararası müsabakaların orada yapılabilmesi için hazırlık alt yapısını geliştireceğiz. Zaten İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu sorumluluğunun içerisinde ama daha farklı bir etraf çalışmasıyla, çevre düzenlemesiyle ve aynı zamanda yapılacak bazı alt yapı çalışmalarıyla çok daha farklı şeylere cevap verebilecek hale getirmek niyetindeyiz.
Sonuçta yapılmış olan bir stadımız biz de eleştiriyoruz bazı noktalarını ama büyük bir stat farklı organizasyonlar yapabilecek bir stat ve çevresiyle düşünmek gerekiyor bunu, atletizmle alakalı olarak da. Elimizdekini en iyi şekilde ve verimli şekilde kullanmamız gerekiyor, bundan dolayı da bu çalışmalar devam edecek.
“TÜRKİYE DÜNYADA SPOR ALT YAPISINA EN ÇOK YATIRIM YAPAN ÜLKE KONUMUNDA”
Futbolun da dışına çıkalım. Çok emek ve para harcanıyor federasyonlara. Açıkçası siz daha önce yine çalıştay gerçekleştirdiniz federasyonları bir araya getirdiniz. 260 milyon dolar yanılmıyorsam Dünya’da 2. Sırada yani ekonomik açıdan federasyonlar her türlü desteği alıyorlar. Karşılığında aldığımız yeterle mi? Hayırsa arttırmak için nasıl bir projesi var Bakanlığınızın?
Antalya’da ki çalıştayın açılış konuşmasında bunu çok açık bir şekilde dile getirdim. Biz şu anda dünyada spor alt yapısına en çok yatırım yapan ülke konumundayız. Spor Federasyonlarımıza verdiğimiz maddi destek bir tarafa aynı zamanda yaptığımız alt yapı yatırımlarına da ciddi mana da dünya da farklı bir viteste ilerleyen farklı bir nokta da ilerleyen ülke konumundayız. Bunun tabi Türkiye’de ki ekonomik yapının çok daha farklı bir yere gelmiş olmasının bundan 12 sene öncesine nazaran çok büyük etkisi var. Cumhurbaşkanımızın çok iyi bir sporsever ve takipçisi olmasının etkisi var. Başbakanımızın o da ciddi bir sporsever takip ediyor bir çok konuyu. Ve tabi bakanlığımızın şu anda koordinasyon göreviyle beraber çok ciddi anlamda Türkiye’de koordine ettiği bir çok ilimizde ve ilçemizde yapılan spor tesisi yatırımlarımız var. Bunlar şu anda Türkiye’de bir numara olma yolunda gidiyor. Bunların içerisinde bazı eksiklikler olanlar var. Onları da gidermek için çok yoğun bir şekilde şu anda çalışıyoruz. Tesisi yapmak bu işin bir ayağı, fakat tesisi yaptıktan sonra o tesisi kullanmamız lazım. Elinizdeki envanteri siz vatandaşlarınıza halkınıza sunmazsanız, kullandırmazsanız o zaman onu yapmanızın çok fazla bir anlamı olmuyor. Dolayısıyla bunu yapmamız gerekiyor. Federasyonlarımızla kulüplerimizle, sporcularımızla beraber bunu yapmamız gerekiyor.
“MEB İLE ÇOK FARKLI BİR KOORDİNASYON NOKTASINA DOĞRU GİDİYORUZ”
Farklı kurumlarımızın spor tesisleri var. Örneğin, Milli Eğitim Bakanlığımız ile çok farklı bir koordinasyon noktasına doğru gidiyoruz. Biz Milli Eğitim Bakanlığımız ile de beraber bu konuları değerlendiriyoruz. Hem sporcu olan öğrencilerimiz ile ilgili olarak hem de Milli Eğitim Bakanlığının uktesinde olan envanterindeki spor tesislerinin bizim Bakanlığımız ve Mili Eğitim Bakanlığının koordinasyonu ile sporcularımız, kulüplerimiz ve federasyonumuzun tarafından kullanılabilmesi için yani atıl kalmaması için çalışıyoruz.
Türkiye'de genç sporcuların okul mu yoksa spor mu tercihi konu olabiliyor. Bu konuda Mili Eğitim Bakanlığı ile yapılan bir çalışma var mı?
Biz en son Mili Eğitim Bakanımız Sayın Nabi Avcı Bey ile konuştuğumuzda şu noktaya geldik, spora ve eğitimine aynı zamanda devam etmek isteyen kardeşlerimiz oluyor. Bu ayrımda biz imkan sunmalıyız onlara. Onlara demeliyiz ki “Spora devam etmek istiyorsan şu yolları takip etmelisin ama eğitimin de eksik kalmayacak.” Burada akademik hayatı üniversite veya eğitim hayatını aksatmayacak şekilde sporunu yapması lazım. İnsanın başına her şey gelebilir ondan sonra elinizin altında bir şey olması lazım. Şu anda yurt dışındaki bazı unsurları ülkemize değerlendirme noktasında çalışmalarımız var.
Amerika'daki gibi üniversitelerin belli sporculara spor bursu vermesi gibi bir sponsorluk sistemi veya bu yönde gelişmesi gibi çalışmalar var. Liseler anlamında yapılan çalışmada Milli Eğitim Bakanlığı ile çalışıyoruz. Kişinin yaşı itibariyle rekabetçi ortam içerisinde spor yapacak kişinin belli bir hazırlık dönemi var. Onu yapabilmesi içinde sporcunun belli bir unsurda rahat antrenman yapabilmesi lazım. Burada tabii derslerini de yapabilmesi için gerekli imkanı verebilmemiz lazım. Hiç şüphesiz velilerin de katkısını alacağız ve istiyoruz. Bazen şu da olabiliyor, velilerimiz çok başarılı bir sporcu olabilecek bir kardeşimize “Evladım mühendislik oku, tıp oku ne yapacaksın sporu” diyor. Oradaki o ayrımı yapabilmemiz lazım hem sporuna devam edebilmeli hem de eğitimini tamamlayabilmeli. Bunlar üzerinde çalışıyoruz. Bu tabii ki Milli Eğitim, Gençlik ve Spor ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile de koordinasyon içerinde yapılmalı. Federasyonlar boyutuna geri gelirsek, verdiğimiz desteğin karşısında aldığımız sonuçlar, bu maddi katkıya daha fazla olmalı.
Bunda şunu da kastetmiyorum, “Ne kadar para verirsen o kadar başarı gelir” demiyorum. Burada paranın miktarı değil, nasıl kullanıldığı önemli. Verdiğimiz paranın kaynağın nasıl bir verim içerisinde kullanılıp kullanılmadığı daha da önemli. Siz verilen kaynağı doğru şekilde kullanırsanız sporcuya, o sporcunun antrenörüne onun sağlığına beslenmesine ortak harcarsanız o zaman başarı getirirsiniz burada Tohm merkezlerimiz devreye girecek.
Bu merkezler de şu anda iyi bir değerlendirme süreci yaşıyoruz. Hangi branş daha iyi noktada verim veriyor? Bunun iyi bir şekilde analizini yapmak adına çalışmalar yürütüyoruz. Bu noktada tesislerimizin de verimli kullanılabilmesi gerekiyor. Bu kadar imkanın sunulduğu yerde iyi bir sistem kurmamız gerekiyor. Başarıların derecesine bakmadan önce sistem doğru yürümüş mü? Ona bakmalıyız. Allah muhafaza sakatlık olur başka bir şey olur ama siz sistemi doğru kurduğunuz zaman bunu anlatma şansınız olur. Önümüzde 2016 Rio De Janerio Olimpiyat Oyunları var.
Milli boksörümüz Adem Kılıççı bugün ringe çıkacak. Ümit ediyorum ki olimpiyat kotasını alır. Kendini rahat hissetsin, iyi bir müsabaka çıkaracağına inanıyorum. Kendisine de başarılar diliyorum. İşte bunun için sistematik düşünmek lazım. Yani bugünü kurtaralım yarına bakarız diye bir şey yok. 2016 olimpiyatları yaklaşıyor. Sistematik geleceği hedeflemeliyiz. Bazı ülkeler 2024 Olimpiyat Oyunları’na hazırlanıyor. Biz de 2020, 2024 Olimpiyat Oyunları için şimdiden çalışmaya başlamalıyız.
Antrenörler noktasında yaptığımız yoğun bir çalışma var. Kaliteyi artıracağız. Bugüne kadar çok iyi bir yol çizilmemiş. O noktada bunu yapacağız, başaracağız inanıyorum. İyi sporcu yetiştirecek olan iyi antrenörlere ihtiyacımız var ki onlarla beraber bu işi yürütelim.
2012 Londra Olimpiyat Oyunları’nda mücadele eden sporcu sayısımız çok konuşuldu. Sizce olimpiyatlara çok sporcuyla mı gitmek önemli yoksa çok başarı elde etmek mi?
Şunu bir kere ortaya koymak gerekiyor, olimpiyata katılım sağlamak önemli bir başarı. Olimpiyatlarda mücadele edeceğimiz sporcu sayısı önemli ama bu sayı kadar elde ettiğimiz başarı da çok büyük önem arz ediyor. Şöyle düşünün; aldığınız madalya sayısı arttıkça kademe kademe yükseliyorsunuz. Olimpiyatlarda başarı sağlayan ülkelerin yaptıklarına baktığınız zaman sistematik şekilde çalışarak bu başarıyı yakaladıklarını görüyorsunuz.
“DOPİNGLE MÜCADELEDE TÜRKİYE ÖRNEK ÜLKE”
Dopingle mücadele konusunda hangi aşamadayız?
Şunu açık şekilde söylemek lazım; dopingle mücadele konusunda şu anda iyi bir aşamadayız. WADA Başkanı İstanbul’daki toplantıda, “Türkiye doğru yolda. Dopingle mücadele edecek ülkeler Türkiye'yi örnek alsın” diyorsa biz demek ki iyi bir yoldayız.
Görev sürenizde n fazla karşılaştığınız konuların en başında özellikle uluslararası alanda Türkiye'nin dopingle olan mücadelesi mi yer aldı?
Katıldığımız uluslararası toplantılarda ve yabancı misafirlerimiz geldiğinde en çok konuşulan konuların başında idi ama 3- 4 ay öncesine kadar. Israrla tüm muhataplarımıza yaptığımız çalışmaları anlattık. “Sıfır tolerans”ı takip ettiğimizi anlattık. Çünkü sorun içerisindeki unsurlardan birisi başarı elde etmek biz halının altına süpürmedik. Hiç bir şeyi neyse yüzleştik. Siyaseten de bu duruşu koyduk ortaya. Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın bu konuda talimatları çok açık. Bu konuda affımız yok. Bu yola tevessül edipte bizim bilgimize gelen konularda her şeyi yapıyoruz . Kurullar da bu adımları atıyor. WADA’nın 2015 yılında yürürlüğe giren yeni Dünya Dopingle Mücadele Kurallarına göre dopinge dair getirdiği cezalar da bu konuda oldukça caydırıcı olacak. Örneğin; daha önce dopingle mücadele kural ihlalinin yapıldığı tarihten itibaren üzerinden 8 yıl geçmesi durumunda herhangi bir işlem yapılamazken şimdi bu süre 10 yıla çıkarıldı. Bu önemli bir gelişme.
Sporcu kardeşlerimize burada teşekkür etmek istiyorum. Aldığımız numunelerde çıkan doping sayısı ciddi oranda düşmüş durumda. Belli bazı branşlarda sıkıntı yaşadık, onları da çözeceğiz fakat bizi en çok mutlu eden şeylerden biri atletizm branşında oldu. Halterde de başarılı gidiyoruz. İcra göreviyle görevlendirilmiş olduğum Gençlik ve Spor Bakanlığı nezdindeki çalışmalarda bu zehire karşı sıfır tolerans noktasında duruyoruz.
Federasyonlarımız ve sporcularımız bu noktadaki duruşumuzu iyi anlaşmış durumda. Bu konudaki çalışmalarımız hiç durmadan devam edecek. Şunu da eklemek gerekiyor. Bir çok ülkenin de bu konuda iyi çalışılması lazım.
Spor sadece spor değildir artık dünyada aynı zamanda bunun bir de endüstri tarafı var. Çok ciddi mali kaynakların ve çok ciddi meblağların konuşulduğu bir alandan bahsediyoruz. Bu arada sizi hataya itmek isteyenler olabilir hata kısa yoldan bazı başarılar elde edebilmek için sizi teşvik edenler olabilir. Doping değil bu arada sektör sadece başarı endeksli olan bir yapıda sizi o başarıda görmek isteyenler yanlış yollarda da sevk edebilir.
Başarı endeksli olan yapıda, sizi o başarıya ulaştırmak için kısa yollardan gitmek isteyenler de olabilir. Bu noktada hep beraber çalışmamız gerekiyor. Sadece Türkiye’nin tek başına yapabileceği bir konu değil. Bizim o anlamda uluslararası alanda spor camiası ile çalışmamız lazım. Örneğin Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanını ziyaret ettik. Bu hususta iyi bir iletişim içindeyiz.
Ayrıca birçok uluslararası federasyon başkanı ile tanıştık ve görüştük. Ülkemizin de çalışmaların içerisinde bulunması için iyi bir noktada ilerliyoruz. El ele yürüyen bir yapının bulunduğunu söyleyebiliriz.
“SPOR DİPLOMASİSİNİ ARTIRMAMIZ GEREKİYOR”
Söz konusu çalışmaların ülke tanıtımına da önemli boyutlarda katkısı oluyor. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapmış olmamız, Basketbol Federasyon Başkanımız ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanımızın uluslararası spor camiasındaki yeri gibi etmenlerin sayısı artacaktır.
Bu noktada artış yaşanması için spor diplomasisinin de artması gerekiyor. Görünürlüğümüz ve temsilcilerimizin artması, ülkemiz sporunu daha iyi bir konuma getirecektir. Yeri geldiği zamanda da hakkımızı arama ve kendi sporcumuzun hakkını savunma noktasında güçlenmemizi sağlayacaktır. Bu noktada, bu birlikteliklerin önemli olduğunu düşünüyorum.
“ROL MODEL SPORCU YETİŞTİREBİLMEK İÇİN MEDYA DESTEĞİ ŞART”
Rol-model sporcu yetiştirme noktasında zorluk çekildiğini görüyoruz. Çeşitli branşlar dışında, hemen her branşta gençleri, o spor yöneltecek sporcu yetiştirme noktasında bulunduğumuz sıkıntılı konumu nasıl yorumluyorsunuz?
Bir kişinin rol-model olması için öncelikle bu iş için gönüllü olması gerekiyor. Spor camiası açısından baktığımızda bu yönde bazı arkadaşlarımız bulunuyor. Ama medya ayağına baktığımızda sıkıntıyla karşılaşıyoruz. Futbol, en görünür olan spor dalımız. Daha sonra da basketbol, voleybol, hentbol ve tenis geliyor. Peki ya diğer branşlar? Onların da görünür olması lazım ki arkadaşlar istesinler.
Bakanlığımızın hayata geçirmiş olduğu Tecrübe Konuşuyor projemiz var. Orada başarı elde etmiş sporcu ve farklı alanda hayat çizgisinden gelen yazar veya müzisyenler var. O isimlerin katılımıyla tecrübe paylaşım programlarımızı yapıyoruz.
Medya açısından baktığımızda karatede Enes Erkan’ın şampiyonluğunu medya ne kadar gördü? Gençlik Olimpiyatları’nda başarılarımıza medya ne kadar yer verdi? Kürekte ilk kez tarihi başarı elde ettiğimizin haberi ne kadar yapıldı? Bu soruların cevaba ulaşması önemli.
Tabi bizim bu başarılar için yapmamız gereken çalışmalarımız var. Ama medyanın da bize destek olması gerekiyor. Genç sporcuları özendirmek gerekiyor. Ümit ediyorum ki diğer medya kanallarımız da bu çalışmalar içerisinde olacaktır ve daha fazla arkadaşımız da çeşitli sporculara özenecektir.
Bizim daha evvel başarı sağlamış kardeşlerimizi hatırlama noktasında güzel bir çalışmamız olmuştu, bunlar devam da edecek. Sporcular başarılarını ekranlarda görünce inanın daha farklı oluyor ve kendilerini motive ediyor.
“GENÇLİK MERKEZLERİMİZİN SAYISI ARTACAK”
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yurdun dört bir yanında hayata geçirdiği Gençlik Merkezleri konusunda elimizde bulunan sayısal veriler nelerdir?
2002 yılında 74 adet Gençlik Merkezi bulunuyordu. Bu rakam 2014 sonu itibariyle 191 oldu. 2015 yılın için inşa çalışması süren 91, 2016 için ise 62 merkezimiz var. Bu sayılar toplamda 344’e yükselecek.
Bu merkezlerimizde üye sayısı 11 bin 600’den 850 bini aşacak bir konuma erişti. Üye kardeşlerimiz, çeşitli faaliyetlere katılıyor. Örneğin yaz ve kış kamplarımız oluyor. Bu kampların da sayısını arttırdığımızı belirtmek isterim. Geçen yıl 30 bin olan katılımcı sayımız, 60 binin üzerine çıkacak. Hedefimiz ise 100 bin gence ulaşmak. Bu kampları oluşturup, gençlerimizin bir arada beraberce olmalarını, spor ve sosyal faaliyetlere katılmalarını amaçlıyoruz.
Diyanet İşleri Başkanlığı ile de gündemimizde olan protokolümüz bulunuyor. Aslında bu konudaki gelişmeleri şöyle tanımlayabiliriz; daha öncesinde genel müdürlüklerimizle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sürdürdüğü çok sayıda proje vardı. Biz bu protokol ile tüm çalışmalarımızı tek çatı altında toparlamayı amaçlıyoruz. Bu çalışmalara katılımın gönüllülük esasına dayandığını hatırlatmakta fayda var.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, YÖK ve Üniversiteler ile çok sayıda çalışmamız var. Ayrıca gençlikle ilgili kaleme alınmış olan birçok makalenin toplandığı bir elektronik portal oluşturuyoruz. Yurtlarımızda ve gençlik merkezlerimizde bulunan kütüphanelerin geliştirilmesi noktasında bir takım çalışmalarımız var. Gençlik merkezlerimizde verdiğimiz hat, Osmanlıca, ebru, farklı müzik aletleri eğitimi gibi eğitimlere farklı konu başlıkları da ekleyeceğiz.
Ayrıca işaret dili konusunda, belli bölgelerde gelen taleplere yanıt veriyoruz. Bu konuda gençlerimize sorduğumda, öğretmenlik okudukları ve engelli vatandaşlarımıza yönelik çalışmalara imza atmak istedikleri yönünde yanıtlar aldım. Şimdi biz bu arkadaşlarımıza gereken desteği sunuyoruz.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın engellilere yönelik olarak sürdürdüğü çalışmalar neler?
Çeşitli branşlara özel olarak engelliler için oluşturduğumuz federasyonlar bulunuyor. Bu noktada ciddi çalışmalar sürdürüyoruz. Birçok farklı branşta engelli atletler, spor yapmak isteyenler için de çalışmalar yapılıyor. 2010 yılında 9 milyon 300 TL idi desteğimiz. Bu rakam 2014’te 15 milyon TL’nin üzerine yükseldi. Yüzde 60’ın üzerinde bir artış oldu. Bu sadece engelli spor federasyonlarına yapılan yardım. Bu desteğin takibinin de yapılması ve kaynakların doğru yerlerde kullanılmasının araştırılması da önemli.
Daha iyi çalışılması için bazı branşlarda çeşitli yenilikler yapılabilir. Örneğin engelli sporcumuz, kendi branşının federasyonunda çalışmalarını sürdürebilir. Bu noktada kulüplerimize de seslenebiliriz; kulüplerimiz illaki kendilerini ayırıp, sadece engelli branşlarında çalışmalar sürdürmesine gerek yok. Hem engeli hem de engelli olmayan sporcuların çalışabilecekleri branşlar sonuç olarak mevcut.
Bu alanda güzel başarılar var. Örneğin Ampute Milli Takımımız dünya üçüncüsü oldu. Çok da üzüldüler, üçüncülüklerinden dolayı. Ama bu çaba ve emek gerçekten çok önemli. Bugüne kadar aldıkları destekten, fazlasını vermek bizim görevimiz.
“ORGANİZASYONLARDA SEÇİCİ DAVRANIYORUZ”
Türkiye, 2014 yılında organizasyonlara ev sahipliği yapma noktasında nasıl bir yılı geride bıraktı?
Ülkemiz artık organizasyonlara ev sahipliği yapma noktasında kendini ispatladı. Sadece spor değil birçok alanda bu başarımız sürüyor. Örneğin; NATO Zirvesi. Üniversitelerarası Oyunlar, Akdeniz Oyunları gibi organizasyonlar bizim için zor olmayan ve alnımızın akıyla içinden çıktığımız organizasyonlar.
Ayrıca her organizasyona ev sahipliği yapmamıza da gerek yok. Artık daha seçici olmalıyız. Çünkü amacımız uluslararası anlamdaki spor müsabakalarında sporcularımızın başarısının artması. Katılım anlamında da aynı şekilde her yere de katılmayabiliriz. Gerçekten tecrübe arttırıcı rolü bulunan ve kota alma noktasındaki organizasyonlara sporcularımızın katılması önemli. Bu süreçte sporcumuzun antrenörü, tıbbi ve psikolojik destekçisi de yanında bulunmalı
Ülkemizde ses getirecek ve tanıtım anlamında rol oynayacak organizasyonlara ev sahipliği yapmamız noktasında çekincemiz yok. Konumuz ve sorunumuz kaynak değil. Uluslararası anlamda çalışmalarımız devam ediyor. Camia ile iyi bir diyalog ortamı içerisindeyiz. Samsun’un ev sahipliği yapacağı 2017 İşitme Engelliler Olimpiyatları var. Yakın zamanda ev sahipliği yaptığımız Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası önemli. Futbol’da Dünya Kupası olabilir.
“OLİMPİYAT ADAYLIĞI HER ZAMAN GÜNDEMİMİZDE”
Peki, Olimpiyat Oyunları’na adaylık noktasında ne gibi gelişmeler olabilir?
Olimpiyat adaylığı bir anda verilen bir karar değil, bu konudaki süreçle ilgili yakın zamanda bir tecrübe yaşadık. Bu tecrübeyi iyi değerlendirmeli ve nasıl bir yol haritası çizeceğimizi Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız ile görüştükten sonra belirleyebiliriz. Çünkü Olimpiyatlar sadece spor organizasyonu değil, farklı bir kararı gerektiren bir konu.
“ÇEKİLEN SPONSORLARIN YERİNE YENİLERİ BULUNABİLİR”
Biraz önce de spora yönelik olarak ayrılan kaynaktan bahsettik. Futbol alanında özellikle son günlerde sponsorların çekildiğini görüyoruz. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu nasıl bir rahatsızlık getirir?
Özeleştiri konusu burada gündeme geliyor. Artık vatandaşlarımız maçı seyretmek istiyor. Sponsorlar da maddi açıdan görünür olmak istiyor. Ama şu da var, farklı sponsorlar da bulunabilir. FIFA’nın da 3 sponsoru sözleşmesini uzatmadığını açıkladı. Yani sadece ülkemizde olmuyor görüldüğü gibi. Ama bu sürecin beraberinde çekilen sponsorların yerine yenileri de bulunur diye düşünüyorum.