GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ MEDYA TEMSİLCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ

11 Mart 2015

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, medya organlarının Ankara temsilcileri ile kahvaltıda bir araya geldi. Bakan Çağatay Kılıç’ın gençlik,spor ve siyaset gündemine ilişkin yaptığı açıklamalar şöyle:

Tabi her konuyu konuşabiliriz ama ben ağırlıklı olarak gençlik çalışmalarımızla ilgili sizlerle bazı bilgileri paylaşmak istedim. Çünkü Bakanlığın hem isminin önünde gençlik ve spor var, hem de ben gençlikle ilgili yaptığımız çalışmaların da zaten doğrudan hem sporu etkilediğini, hem spordaki çalışmaların gençliği etkilediğini düşünüyorum. Ama gençliğin çalışmaları üzerine oturup da konuşmuyoruz. Konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Biliyorum şimdi spor tarafına çok ağırlık baskın düşüncesi olan arkadaşlar, şu anda dün kulüpler birliğinin yaptığı açıklamayla ilgili  böyle gözümün içine bakarak benden bir şey duymak istiyorlar. KKTC Başbakan Yardımcısı Serdar Bey dün buradaydı. Kıbrıs'ta federasyonun yaptığı açıklamalar serdar beyi çok üzmüş. Bunu da açık açık söyledi. Tabi orada FIFA kuralları var, uluslar arası diplomasinin kuralları var. Spor tarafında olan arkadaşlarımız bilir. Onlara uymak durumundasınız. Ama onun bilgisi dahilinde, onun kuralları çerçevesinde ne yapabiliriz ne edebiliriz, bu zaten çalışıldı federasyon bir adım attı. Bizim zaten şu anda yurtdışında irtibat ofisimiz olarak da Kıbrıs'ta ilk kurduğumuz ofis hayata geçiyor. O çalışmalarla beraber çok daha rahat bu işleri götüreceğiz.. Neyse çözülüyor iş, öyle görülüyor. Serdar Bey mutlu bir şekilde ayrıldı. Ondan dolayı da inanıyorum ki çok yakın zaman da bu iş çözülür. Zaten çözüldü aslında. 

Kulüpler birliği açıklaması
Avrupa'da zaten birçok ülkede var, bu tip bir yapı. Yani daha önce de incelemiştim, bakmıştım bazı şeylere. Kulüplerin de kendi aralarında böyle bir çalışması olduğunu, talebi olduğunu biliyorum. Dolayısıyla hani başarılı olmuş modelleri incelemekte ve onları uygulayabiliyorsak uygulamakta da bir sıkıntı olmadığını düşünüyorum. Zaten Göksel Bey de dün yaptığı açıklamada dile getirdi; önce bize gelecekler, konuşacağız sonra Başbakanımıza ve Cumhurbaşkanımıza konuyu genel anlamda anlatacağız. Çünkü çok ciddi bir değişim söz konusu. Finansman anlamında yayın gelirlerinin değerlendirilmesi. Ama sadece o da değil genel anlamdaki bazı finansman değişiklikleri de içeren konu olduğu için. bunların genel anlamda bir değerlendirilmesi gerekir. Çünkü zaten hep şunu söylemiştim. 2014'te dünya şampiyonu olan Almanya 2004'te bu çalışmaya başlamış. Bu 10 senede ne yapmış incelememiz gerekiyor. Ben açıkçası detaylar üzerinde çalışılıp ondan sonra kendi aralarındaki birliktelikle sonuca vardıracaklarını düşünüyorum. Ama şunu da biliyorum. İngiltere'deki modelde de bu var. tamamen ayrı bir yapı kurup bütün gelirlerin orada toplanması ve ondan sonra dağıtılması. Burada şu soru geliyor akla; "ligden düşme olursa ne oluyor?" Onu otomatiğe bağlamışlar her hangi bir şekilde 1.ligden 2.lige düşme durumu olursa otomatik olarak 2.ligden 1.lige gelen takım hiçbir işleme gerek kalmaksızın o sistemin içerisine dahil oluyor.Düşen takım da sistemin dışına çıkıyor. Tahmin ediyorum ki bizim kulüplerimiz ve federasyonumuz bu noktada bir çalışma yapacak. hayırlısı olsun yürüyen bir süreç. 
Soru: Bu çalışmaları yaparken sizinle koordinasyon içerisinde olmadılar mı, sizinle bu işleri paylaşarak yapmadılar mı ki size arz etmek üzere geleceklerini söylediniz?
Kulüpler birliği toplantısında bunun üzerinde nasıl farklı çalışmalar yapılabilir diye bir değerlendirme yapıldı zaten, benim olduğum toplantıda. Ben de orada dedim ki,  arkadaşlar kendi aralarında bir değerlendirmelerini yapsınlar. Olabilirlik, olamamazlılık noktasında veya nasıl bir şey olur farklı yöntem kullanılabilir noktasında. Dolayısıyla bizimle bir görüşmeleri oldu. Zaten toplantılara katılmaktaki niyetimiz de oydu. Hatırlarsanız ben Kulüpler Birliği toplantılarından sonra yaptığım açıklamalarda toplantıya katılımın sadece ve sadece benim onların ne yaptıklarını görmem açısından değil hem aynı zamanda birbirimizi tanıma hem de bana da söylemek istedikleri veya benden talep edecekleri konularda görüş alış-verişinde bulunmaktı. Çünkü sonuçta siyasi ve hukuki olarak yapılması gerekenler yani kanun anlamında gereken değişiklikler olursa birinci ağızdan bize söylemeleriydi. 
Soru: e bilet uygulaması nedeniyle tribünlerin boş kaldığı iddiası var?
Fenerbahçe-Galatasaray maçında çok ciddi bir bilet satışı yapıldı. Seyrettiğim maçlardaki tribünlerden sahaya yönelik hareketlere baktığımızda geçmişle kıyaslanmayacak derecede azaldı. Şu son Fenerbahçe-Galatasaray maçında mesela, bir tane pet bardak su atıldı bir de korner atışında iki tane su atıldı. Bunlar da belli atanlar da belli  ona göre ceza alacaklar. Sahaya atılan yabancı cisim yüzünden futbolcular kadar basın mensupları, emniyet güçleri ve top toplayıcı çocuklar tehlike altında. Oradan bir madde attığınız zaman foto muhabire, top toplayıcı çocuğa ya da görevini yapan birilerine gelecek. Dolayısıyla bunu engellemek gerekiyor o anlamda ben başarılı bir grafik çizdiğini düşünüyorum. Sayılara baktığımız zaman da ciddi bir artış var. 
Ama bir şeyi doğru görmemiz gerekiyor. Geçmiş dönemdeki statların seyirci ortalamalarına baktığımız zaman rakamlar çok çok farklı değil. Bunu da açık yüreklilikle söylememiz gerekiyor. Eskiden bir bakıyorsunuz statta 10 bin kişi görünüyor. Ama  satılan bilet sayısına bakıyorsun yarı yarıya. Yani bedava verilen biletler, kayda girilmeyen biletler gibi. Şimdi öyle bir şey yok, ekonomik açıdan baktığınız zaman kulüplerin de çok ciddi anlamda buradan gelirleri var. Hem de bu gelirler doğrudan kasalarına giriyor.
Soru: Devlet yurtlarında son durum nedir? Ne kadar kapasite artışı oldu?
Bir kere şunu söylememiz lazım çok ciddi bir artış söz konusu KYK kapasitesinde. Şu anda geldiğimiz rakam 400 bin civarı. Eylül 2013'te 285 bin  yatak sayısına sahiptik. 2002'deki KYK kapasitesi 185 bindi. Son 1 yılda 110 bin civarı artış söz konusu. Bu artış devam ediyor. Bu yıl içinde  ise 65 binlik  bir kapasite artışı sağlayacağız. Ayrıca devam eden yatırımlarımızla  tamamlandığında  yurt kapasitemiz  550 – 560 bine çıkacak. Tabi şunu öngörmek gerekiyor, belli şehirler var ki  orada kapasite artırımı talebi daha fazla. Örneğin Karabük, Zonguldak. Arazi açısından çok geniş olmayan iller. Yer bulmakta sıkıntı çekiliyor, fakat öğrenci talebi de fazla. Dolayısıyla oradaki yatırımlar çok çok daha fazla size geri dönüşüm getiriyor. Ama şu var; bir ilimizde 1500 kişilik bir yurdumuzu kiraladık ve bu sene öğrencisini aldı, şu anda dolu. O ilde geçen sene dışarıdan ev tutan öğrencilerin ödediği kira 850 lira ile 900 lira arasındaymış.Bu sene dışarıda kiralar 400-450 lira  arasında. Yurdumuzun oradaki kapasitesi artınca doğal olarak öğrenciler bizi tercih ediyor. 
Burada bazı spekülatif şeyler söyleniyor. Mesela Türkiye'deki öğrenci sayısını olduğu gibi alıp dile getiriyorlar ama Türkiye'deki üniversite öğrencisi sayısının hepsi bizim Kredi ve Yurtlar Kurumu'nda kalmak üzere başvuru yapmıyor. Kimisi Açıköğretim'de okuyor, kimisi ailesinin yanında, kimisi akrabasıyla beraber kalıyor. Ama bize yapılan başvuruların şöyle bir özelliği oldu.Bu sene başvuruların karşılanma oranı Yüzde 53. Bu oran yüzde 25-26'lardan buralara geldi, bir anda. Beyan esaslı giden bir sistem var. Beyan esaslıdan kastım, öğrenci Kredi Yurtlar Kurumu'na başvurusunu yapıyor ve gelirini aile durumunu beyan ederek buna göre bir sıralamaya giriyor. Önceden  beyan esaslı olduğu için ve daha sonra kontrol edilmediğinden bazı aksaklıklar olabiliyordu. Bizim bu sene yaptığımız çalışma sonucunda geçen yazdan itibaren 11 kurumla verilen bilgiler doğrulandı ve sıralama ona göre yapıldı. Beyanda bir eksiklik yaptıysanız o düzeltildi. Fazlalık yaptıysanız o da indirildi. Olaya iki tarafından da bakıyorum. Sadece az beyan edip de aslında daha fazla geliri olan öğrenciyi söylemiyorum. Aynı zamanda beyanında yanlışlıkla fazla bir beyan yapmış olan aslında o geliri olmayanın da düzeltme imkânımız oldu. Akabinde sıralama ona göre oluştu. Dolayısıyla başvuru sayısındaki karşılama oranı arttı. Sistem bunu taramaya başlayınca şunu fark ettik. 35 bin başvuru yurdun olmadığı yerde olmuş. Yani o başvurduğunuz yerde yurt yok. Ama ben burada yurda girmek istiyorum diyor. Hiç bakmıyor bile orada KYK var mı yok mu diye. Ben yurtlarda kalacağım diye başvuru yapıyor. Başka bir istatistik çok ilginçti dikkatimi o çekti;  Kesin kayıt hakkı  elde ettiğinizde  gidip kaydınızı yaptırıyor musunuz yaptırmıyor musunuz? Orada enteresan bir şeye rastladık. Başvurulardan kesin yurt hakkı kazananların içerisinde azımsanmayacak bir sayı başvuru yapmadı. Yani gelip o hakkını kullanmadı. Artık başka yere mi yerleşti, fikrini mi değiştirdi, yani şu da var ben ne olursa KYK’ya başvurumu yapayım o bir tarafta dursun o arada başka yerlere bakayım   diye mi düşündü..Sistem otomatik olmadığı için eskiden bu birazcık gecikmelere yol açıyordu ama şu anda tamamen bilgisayar ortamında takip edildiğinden dolayı 5 gün kayıt hakkı var, bu süre içinde  kaydını yaptırmadığı anda hakkı gidiyor. Ve hemen arkadaki ilk yedeklerden o sıralamanın tazelenmesi yapılıyor. Ama buradaki başvuruyu kullanmama oranının fazla olduğunu gördüm. Bu da iki şeyi gösteriyor; bu dediğim hani ne olursa olsun ben başvuruyu yapayım. O arada çıkarsa çıksın, ikincisi de sanki kurumu zora sokmaya çalışanlar varmış gibi geldi bana. Yani başvuru sayısı yüksek olsun karşılama oranı düşük kalsın. Ama bizim  İstanbul’da 500 bin öğrenci var ama KYK’nın eski kapasitesi 13 bin 500 civarında ve bunlar hep ranza ağırlıklı olan baza sisteminin olmadığı yurtlardı. Bizim şu anda hayata geçirdiğimiz sadece 1 proje 3500 kişilik bir yurt. Cevizlibağ’daki Atatürk Öğrenci yurdu. Bir de Maltepe’de bir yurt aldık. Yaklaşık 4 bin 200 civarında öğrenci kapasitesi olacak. Şu anda yüzde 60 inşaatı bitti. Anadolu yakasının ciddi anlamda yükünü alacak. Bunu da 2 hafta öncesine kadar anlaşmasını imzaladık ve kurumumuza aldık. 
Şu anda  kapasite olarak 400 bin civarındayız. 2015 eylül ayında 470 bin civarında kapasiteye ulaşmış olacağız. Biz bu dönem bu kadar yoğun taleplerin içerisinde hem bir taraftan talep karşılamaya çaba sarf ettik ama bir taraftan da kapatılması gereken yurtları kapattık. Yani artık cevap vermeyen başka sıkıntıları olan yurtları kapattık. 
Soru: Üniversitelerin yurt kapasitesi ne kadar?
Genel anlamda bilmiyorum ama Hacettepe’nin 7 bin 500 kişilik bir yurt çalışması olduğunu biliyorum. 3 bini bu sene devreye girecekti. O da mesele çok ciddi bir rahatlama getirecektir Ankara’ya, bizi de kendilerini de rahatlatacak. 
Bizim yurtlarımızda kalma oranı yükseldi çünkü yurtlarımızın standartları yükseldi. Onu da göz ardı etmememiz gerekiyor. Bütün bu kapasite artırımını yaparken yeni giren yurtlar da ranzalı değil. Onlar bazalı 3 veya 4 kişilik odalar. Kapasitenin yanı sıra standartlarda da çok ciddi yükselme var. Ranzalı olan yurtlarımız var ama onları da zaman içerisinde yavaş yavaş devreden çıkararak bazalı sisteme döndüreceğiz. Bu da yeni yurtla açıldıkça olacak. Bir de üniversiteler de bu anlamda kendi açılarından çalışmalara yürütüyor. 
Bir de tabii YÖK ile ilgi bir çalışma var. Üniversitelerimiz öğrenci sayılarını arttırma konusunda hareket ediyorlar.Doğrudur ama planlı ve programlı bizimle beraber yaptıkları takdirde biz de oradaki yurt anlamındaki ihtiyacı giderme ve karşılama oranımızı yükseltebiliriz. Bir yurdu yapmak en az bir sene sürüyor. Dolayısıyla mayıs ayından itibaren Kredi ve yurtlar kurumu kendi yurdunu kendine yaptırma imkanına kavuşacak. Şu anda biz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve TOKİ veya diğer kuruluşlar marifetiyle yurtlarımızı yaptırıyoruz. 
Kesin kayıt yaptırmaya hakkı kazanan öğrenci sayısı 232 bin öğrenci. Gelip kaydını yaptıran 120 bin öğrenci yaptırmayan öğrenci ise 112 bin. Bu 2014 ve 2015 öğretim yılına ait rakamlar. Bu rakamlar bazı söylenen şeylerle uyuşmuyor. 13 ilimizde şu anda yedek listemiz yok. Bu şu anlamda geliyor KYK’ya başvuru yapmış herkes karşılandı. Bu 13 yıl sayısı ilerleyen yıllarda daha fazla olacak. 
Soru: Efendim bu kayıt yaptırmayan 112 binin organize hareket şeklinde şüphe diyebilir miyiz?
Olabilir. Ben açıkçası şunu düşüyorum. Bakın bazı olaylarla karşılaştık. Geçen sene, 1 sene önceki zamanlarda. Topluca bir yerden gelip de yurda girmeye çalışanlar konusunda talepler oldu. Biz hep beraber geliyoruz ve gidiyoruz diyenler oldu. Yurt ihtiyacı olan birisi bunu yapmaz. Her ne olursa olsun ben yurda girmek istiyorum diyen girer. Bazı yerlerde de başvuruların yüksek olması ve karşılanma oranlarının düşürülmeye çalışılması da mümkündür. Yurdu olmayan yerde yurda başvurma çok ilginç bir şey açıkçası. 
Soru: paralel yapımı bu?
Paralel yapı canım... Özel yurtların denetimi bize bağlı değil. Ama şimdi bizim mecliste komisyondan geçirdiğimiz yasa değişikliğimiz var. Şu anda meclis genel kurulunda torba yasadaki maddelerden bir kaç tanesi o. KYK bölge müdürlüğü üzerine bir yapıydı. 1961’de kurulduğunda bölge müdürlükleriyle kurulmuş.20 tane bölge müdürlüğümüz vardı, biz bunları kaldırıyoruz ve il müdürlüğüne çeviriyoruz. KYK’nın her ilden sorumlu bir il müdürü olacak. Mesela Erzurum bölge müdürü 100 -150 km Iğdır veya Kars’tan da sorumlu, Erzurum’dan da sorumlu. Bir sıkıntı olduğu zaman onu gidermemiz o mesafede kolay değil. Artan kapasiteye de yönetmek de zor. Dolayısıyla bunları biz il müdürlüklerine çevirdiğimizde çok daha ciddi anlamda bir çalışma içerisinde olacağız.
Özel yurtların denetimi şu anda Milli Eğitim Bakanlığı’nda. KYK yurt anlamındaki çalışmaları iyi bildiği için ve bölge müdürlüklerini kaldırıp il müdürlüklerine geçtiğimiz zaman çok daha rahat bu çalışmaları yapabileceğiz diye düşünüyorum. Milli eğitim bakanımızla konuşup bir ihtimal özel yurtların denetimini de biz KYK’ya alabiliriz. 
Soru:Cemaat ya da paralel yapının yurtlarında son bir yılda azalma oldu mu diye bir istatistik var mı?
Evet düştü. Tabii Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yaptığımız bir çalışma bu. Türkiye’de şu anda 200 bin civarında özel yurt kapasitesi var. Bu şu anlama geliyor. Milli eğitim bakanlığına Türkiye’deki bütün özel yurtların toplam kapasitesi 200 bin. Bunun geçen seneki doluluk oranı yüzde 57 yani 100 bin. Bunlar Mili Eğitim Bakanlığı’ndan aldığım veriler. Bu yurtların aşağı yukarı 40-45 bin civarının paralel yapını yurdu olduğunu düşünüyor milli eğitim bakanlığı. Bu tabii 2014 ile olan rakam. Geçen seneki paralele yurtların fiyatlarıyla bu senenin arasında fark var. 
Soru: Nasıl ucuzlamış mı?
Ucuzlamış. Çok ciddi düşüş var. Yüzde 50-60 civarında bir düşüş var. Fiyat anlamında söylüyorum. Bu da bana şunu gösteriyor giden sayısında azalma var.
Soru:Size olan taleple ilgili bir karşılaştırma yapacaktınız? 
Bize olan başvurudaki artışla buradaki fiyat düşüşünü bir araya getirdiğiniz zaman tablo ortaya çıkıyor. Çünkü ben kendi başvurumu biliyorum. Milli Eğitim Bakanlığı fiyatları biliyor. Ben de duyumlarımı alıyorum. Buna baktığımda zaten resim ortaya çıkıyor. Bir de gelenlerin durumuna bakıyorsun, oradan daha önce çıkanlar var. Geçen sene martta, nisanda mayısta, 2013-2014 öğretim döneminde bu meşhur beddua seanslarından dolayı ayrılanlar var. Bir de onları koyduğun zaman işe... 
Soru:Bu arada talebin düşmesini bir başlıkla nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnsanlar oraya gitmiyor, çünkü gençlere siz öğretimde, yükseköğretimde şu imkanı vermek durumundasınız; iyi bir barınma yeri, o barınma imkanını sağladığınız yerde de hem kendilerini geliştirebilecekleri bir takım imkanlar hem de destek verebileceğimiz imkanlar… Ama şu anlamda değil, yani devletin içerisinde sizi gelecekte farklı noktada kullanacak bir paralel yapı kurma olarak değerlendirme değil. Çünkü bu yapılıyor.Benim gördüğüm o. Neden bir yurdun içerisinde birisi gelip size bir beddua yaptırır?. Bunu istemiyor ki öğrenci, bunu gençler istemiyor ki..
Soru: Beddua seansları mı yapılmış?
Tabii paralellerin yurtlarında bunlar yapıldı. Bunların bilgileri hepsi var. 
Soru: Sayın bakanım 112 bin kayıt yaptırmayan organize yapıdan bahsediyorsunuz?
Yok  112 binin hepsi değil. Onun içerisinde ben zaten yurda gitmeyeceğim ama başvurumu yapayım da ne olur ne olmaz diyenler var. Baktığınız zaman karşınızdaki yapı, sizinle öyle bir enteresan uğraşı içerisinde ki, bunların da bu rakam içerisinde olabileceğini düşünüyorsunuz yani. 
Ben gazetelere baktığım zaman, hangi basın yayın organını bir haber yaptığı zaman arkasında ne düşünebildiğini tahmin edebiliyorum. Yurtlarla ilgili şöyle bir haber yaptığınız zaman korkunç bir sıkıntı var,karşılama oranları çok düşük öğrenciler perişan, gidemiyor. Ben de diyorum ki burada doğru bir araştırma yapılmamış çünkü o arkadaş bana sormamış. Ben her türlü bilgiyi paylaşmaya hazırım. Yeter ki gel sor. Eksikliğimizi de söylerim. Bakın açık açık söylüyorum, bazı yurtlarımızın standardı düşük. Böyle olmaması gerekiyor ama bunları belli bir noktaya taşımak zaman alıyor. Bütün öğrencilere şu anda yurt karşılama imkanım var mı yok. Bunu da açık söylüyorum. Kapasitemiz hızlı bir şekilde artıyor. Ama şunu derseniz yanlış olur; ‘yandılar bittiler, hiçbir şekilde karşılanmıyor, herkes sokakta’ derseniz bu doğru değil. 3.5 milyon öğrenci bize  başvuru yapmıyor,480 bin öğrenci  başvuruda bulunuyor. Bir haber de yapılacaktır doğaldır ama haberi yaparken sormak da bence işin bir paçasıdır. 
Soru: Yurtlarda Değerler eğitimi vermeyi düşünüyor musunuz? 
Değerler eğitimi kapsamında Diyanet İşleri Başkanlığıyla yaptığımız anlaşmayla, talep doğrultusunda bizim yurtlarımızdaki gençler, mesela gençlik merkezlerindeki kursları talep ediyorlar. Örneğin yurtta da Kur’an-ı kerim  öğrenmek isteyenler oluyor. Bu taleplerin karşılanması için belli protokoller gerekiyor. Bu doğrultuda Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı’yla ilgili de protokolümüz var, yine öğrencilerin talebi doğrultusunda. İş anlamında istekleri olan öğrencilerimiz var ve biz bu doğrultuda TOBB ile çalışıyoruz. Mesela kimisi gezmek istiyor ve o anlamda onları da destekliyoruz. Yurtlara çok ciddi anlamda bir kütüphane çalışmasına da başladık. Kütüphanelerimiz aynı zamanda sadece yurt sistemi içerisinde olabilecek olan bir elektronik altyapıyla geliştiriliyor.
Mesela üniversitelerin kendi aralarında yaptıkları müsabakaların finallerini  büyük bir stadyumda, spor salonunda yapılmasını istiyorum. Bu onlar için ciddi bir değişiklik. Şimdi 40 -50 gencimizle her hafta buluşuyoruz. İstediklerini soruyorlar ve istediklerini konuşuyoruz. Bakanlıkların onlara ulaşılmaz gibi geldiğini dile getirdiler ama öyle olmadığını görüyorlar. Bu proje birebir iletişim kurma açısından da iyi bir proje oldu. Çok ilginç sorular ve sohbetler oluyor.  Gençlerimizin özgüveni çok yüksek.Ben arkadaşlarımızın kendilerini geliştirici daha fazla talepte bulunmalarını istiyorum. 
Mesela bu sohbetlerde  onlara Türkiye’de seçilme yaşını soruyorum ‘25’ diyorlar ama ne zaman olduğunu sorduğumda kimisi bilemiyor. Elimizdeki şeylerin zaten var olduğunu düşünüyoruz ama aslında çok mücadeleler sonucunda kazanıldı. Mesela şimdi şunu diyoruz “Neden 18 yaşında seçilmesin? ” Biz, “18 yaşında seçebiliyorsan, 18 yaşında da seçilebilmelisin” diyoruz. Reşit diyorsun, her türlü sorumluluğu veriyorsun o zaman temsil etme sorumluluğunu da bilsin. Bu tüm meclisin 18 yaşında gençlerle dolacağı anlamına gelmiyor. Ama bazı muhalefet milletvekillerinin bu konuda yaklaşımı üzücü oldu. Çoluk çocuk diyerek adlandırılıp bir de mecliste yapılan basın toplantısını hatırlıyorsunuz. Ayrıca Sayın Kılıçdaroğlu enteresan bir açıklama yaptı ama: “CHP olarak iktidar olursak Gençlik ve Spor Bakanlığı içinde 40 yaş üstü çalışan olmayacak” şeklinde. Burada iki önemli püf nokta var. Birincisi; “İktidar olursak”, ikincisi; “Kanunumuz var, sistemimiz var, yaşa göre yerleştirme yapılamıyor”
Soru: Değerler eğitiminin yanı sıra kültürel anlamda ve entelektüel anlamda gençlere yönelik ne gibi çalışmalarınız var?
Beni en çok üzen işlerden bir tanesi şu; sosyal medya, sanal ortam, internet, bunlar gelişimimizin geleceğe yürüyüşümüzün parçası ama 140 karakterlik bir mesajdaki her şeyin doğru olduğuna inanmak ve gerisine inanmamak benim için sıkıntılı bir şey. Bu sorgulamayı getirmez, düşünmeyi getirmez. Bizim istediğimiz şey düşünen, sorgulayan, araştıran bir gençlik ve bir gelecek diyoruz ama 140 karakterdeki her şeye inanmak doğru değil. Şimdiki çocuklarımız için internet çok doğal. Ama bu yüzde 100 doğru olması değil. Çünkü bunun içerisindeki bizim medeniyetlerimizden getirdiğimiz bilgi birikiminin aracı olarak aktarılması, bu alet bir aracı, bu gerçek değil. 
Örneğin bir mesajda kullandığınız dil ile yüz yüze olan iletişimdeki dil çok farklı. Yüz yüze olduğunuz zaman vücut lisansınızı da buna ekleyerek çok farklı ifade edebilirisiniz. Yazdığınız şey sizin gibi bir insana gidiyor, mesajınızı elektronik olarak okuyor ama onu değerlendirdiği zaman hisleriyle cevap veriyor. Bunu ‘elektronik cihaza yazıyorum’ diye düşünürseniz yanlıştır. Bu tip algıları ve gerçeklikleri anlatmamız gerekiyor. Birbirimizi dinlemeyiz. Birbirimizi dinlemediğimizde anlamayız. Birbirimize değer vermemiz için de anlamız gerekiyor.
Bizim bir Çanakkale Projemiz var ve biz çok önemsiyoruz. Hem çok güzel bir birliktelik oluyor, şehirde herkes katılmak istiyor. Aynı zamanda şehirler de Çanakkale’ye gidemeyenler var. Onları taşıma imkanımız da olmadığı için programla onların ayaklarına götürüyoruz.
2002 yılında bizim 74 tane gençlik merkezimiz vardı. Şu anda bu sayı 194’ yükseldi. Bu sayıyı 2015’te 88, 2016’da 62  olmak üzere   toplam 344’e çıkarmayı hedefliyoruz. Gençlik merkezleri çok ciddi anlamda çalışmalara imza atıyor. Gençlik merkezlerimizin Türkiye genelinde 1 milyonu aşan bir üye sayısı var. Şehirdeki çok farklı tecrübeden gelen çocuklar bir araya gelerek farklı programlar yapıyorlar. El sanatları, Osmanlıca gibi kurslar alıyorlar. Bu yıl 30 bin gencin Osmanlıca kursuna katılımı hedefleniyor. 
Ayrıca gençlerimiz sınav sonrasında  kalemleri, silgileri toplayarak 3 milyon kırtasiye malzemesini Anadolu’nun farklı yerlerinde ihtiyacı olanlara dağıttılar. Yine gençlik merkezlerindeki gençler bir araya gelerek 9 ton atık pil topladılar.
Tecrübe konuşuyor diye bir programımız var. Her bir programa alanında öne çıkmış kişiler katılıyor. Gençlerimizle iki üç saat tecrübelerini paylaşıyor ve sohbet ediyorlar. Gençlerimiz bazı şeyleri ulaşılamaz gibi görüyor ama değil. Bunu onlara göstermek için ve onlara bir farklılık getirmek için yapılıyor. Bazı arkadaşlar gelecekle ilgili düşünürken karşısındaki tecrübe sayesinde kendine yol çizebiliyor.
Bizim geçen sene toplam 14 tane kampımız vardı. Bunların 4 tanesi deniz, 9 tanesi doğa kampıydı. Kamplarda 32 bini aşkın genç geçtiğimiz yaz bir araya geldi. Bunu artırmayı hedefliyoruz.
Bu, şunu da getirecek; çok farklı illerden gençler bir araya geliyor ve günümüzde yaşanan bazı sıkıntıların da aşılmasına çok ciddi katkı sağlayacak. Kars’tan Antep’ten gelen kardeşlerimiz, İzmir’den Trabzon’dan gelen kardeşimizle aynı kampta zaman geçiriyor ve hiç de farklı dünyalar olmadığını görüyor. Çünkü aynı şeyleri hayal ettiklerini görüyorlar.
Muş’ta yaptığımız Malazgirt programının ardından bazı gençlerimizi Ankara’ya ve İstanbul’a götürdük ve birçoğu Muş’tan ilk kez çıkıyordu. Bir tanesi en büyük hayalinin İstanbul Boğazı’ndan geçmek olduğunu söylemişti bunu gerçekleştirdik. Ben de bir programım için İstanbul’daydık ve tesadüfü bir şekilde karşılaştık. Kimisi beni tanıdı, ben onları tanıdım ve sohbet ettik. Çocukların gözlerinde o kadar büyük bir mutluluk vardı ki, aslında biz çok büyük bir şey yapmadık.
Yurtdışı ile ilgili olarak ise hayatlarında hiç Türkiye’ye gelmeyen gençlerimiz var. Ben de Almanya’da doğdum ve büyüdüm ama dönemeyen 3. Ve 4. Nesil arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımızı Dışişleri Bakanlığımızla birlikte bulup, gelmek isteyenleri yaz kamplarına alarak, buradaki kardeşlerimizle buluşturacağız. Aynı zamanda Avrupa’ya ve Balkanlar’a projelerimizle giden gençler var. Balkanlara götüreceğimiz gençlerimiz olacak ve oralardaki izlerimizi görmek gençlerimiz için çok farklı bir şey olacak.
Soru: Hakan Fidan’ın bir kez daha MİT’e gelip gitmesi konusundaki kanaatiniz nedir? 
Cumhurbaşkanımızın bu konudaki açıklamaları belli. Başbakanımız  da dün itibari ile Hakan Fidan Bey tekrar MİT Müsteşarlığı’na atadı. Bence bu konu bitmiştir.
Soru:-Siyasi kimliğinin deşifre olması konusunda eleştiriler yapılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Siyaset kurumu, seçimler aracılığıyla vatandaşın karşısına çıkar. Bir siyasi parti olarak da siz dersiniz ki: “Biz  bu program çerçevesinde bu ekibimizle ülke yönetmeye talibiz”…Göreve gelirsiniz ya da gelmezsiniz…. Gelirseniz eğer güvendiğiniz insanlarla yöneteceksiniz. Dolayısıyla kritik noktalardaki yönetim içerisinde güvendiğiniz insanlarla çalışmanız gerekir. MİT de bunlardan bir tanesi. Hakan Fidan Bey’in Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız neznindeki güveni açısından bir şey yok ki; ona güveniyorlar ve bu işi yapacağını düşünüyorlar. MİT gibi bir kurumda sizin beraber çalışamayacağınız biriyle görev yapamazsınız ki. Tarafsızlığına neden gölge düşürsün. Memur anlamında görevinden seçim için istifa eden birçok kişi daha sonra adaylıkları olmazsa görevlerine geri dönüyorlar. 
Soru:-Sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bu, kriz yaratıyor mu?
Ben yıllar yılı siyasetin içerisindeki yapıda farklı görevlerde bulundum ve şunu gördüm, bir dönem sanki 11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül ile o zamanki Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan arasında bir şey varmış gibi ortaya konulmak istendi. Şimdi de Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu ile 12. Cumhurbaşkanımız arasında bir şey varmış gibi yapılmak isteniyor. Bu ortamı bozmak isteyenlerin kullandığı bir şey sanırım. Ama görüyoruz ki gayet memnun bir şekilde yönetime devam ediliyor. Demek ki sorun yok.
Sizden tek ricam, özellikle spor tarafına biraz yönelmeniz. Marifet iltifata tabidir. Şampiyonluk kolay elde edilmiyor. Ciddi anlamda bir emek var, onların da biraz daha görünür olması konusunda sizden ciddi rica ediyorum. Futbol dışında kalan kardeşlerimizi de biraz ön plana çıkaralım ve görünür kılalım.