‘’TÜRKİYE ARTIK MANŞETLERLE YÖNLENDİRİLEN BİR ÜLKE DEĞİL’’

23 Mayıs 2015

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç Samsun’da yayın yapan Haberaks TV’nin konuğu oldu. Spordan gençliğe, seçim çalışmalarından AK Parti icraatlarına kadar birçok konuda açıklama yapan Bakan Çağatay Kılıç, muhalefet partilerini de tutarsız vaatlerinden dolayı eleştirdi.

 Bakan Çağatay Kılıç’ın Haberaks Haberler Müdürü Erdem Erol’un canlı yayında sorularına verdiği cevaplar şöyle:

-Sayın Bakanım Samsun sizi rahmetli dedenizden tanıyor. CHP’nin5 dönem milletvekilliği ve senatörlüğünü yapmıştı. Çok sevilen bir isim ve Samsun’da gezmediği ilçe ve köy yoktur. Tabii ilk isminiz 2011 yılında aday olarak geçtiğinde CHP’lilerden serzenişler geliyordu. Aradan 4 yıl geçti. Bakanlık yaptınız şimdilerde durum nedir. CHP’liler nasıl karşılıyor. Bir de CHP’li bir aileden neden AK Parti?

Rahmetli büyükbabama Rabbimden tekrar rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun inşallah. Tabii 2011 seçimlerinde, o zaman hayattaydı ve benim ondan önce Sayın Cumhurbaşkanımızla Başbakanlık döneminden gelen bir birlikteliğimiz vardı. O zaman özel kalemi olarak görev yaptım. Sonra 2011’de de Samsun milletvekili olarak Samsunumuzu mecliste temsil etme onurunu yaşadım. Aslında daha önce başlamış olan bu birlikteliğin tabiri caizse 2011’de farklı bir yolla geçişi oldu. O dönem yaptığımız çalışmalarda bana gerçekten farklı bir şekilde destek vermişti büyükbabam. Tabii yaşının ilerlemiş olmasından dolayı aktif olarak Samsun’da benimle birlikte olamamıştı o dönemde. Sürekli arkadaşlarını, dostlarını arayarak bizler için destek istemişti. Tabii zaman zaman farklı siyasi partide oluşumuzdan dolayı tatlı bir serzenişle karşılaşıyorduk. Bunu dile getirenler oluyordu. Tabii şunu da unutmamak gerekir. Sayın Cumhurbaşkanımız o dönemde Başbakan ve Genel Başkanımız olarak 2011 yılında biz Samsun’a yola çıkarken bana kullandığı bir tabir olmuştu, ‘’Git deden gibi ol’’ demişti. Rahmetli büyükbabam tabii hiçbir fark gözetmeksizin vatandaşlarımızın arasında, siyasi anlamdaki tercihleri konusunda fark gözetmeksizin yardımcı olmaya, herhangi bir şekilde bir dertleri varsa onları çözmek için çalışarak onların gönlünde taht kurmuş bir insandı. Büyükbabam zaten kişiliği ile ön plana çıkmış ve yaptığı o anlamda yakın çalışma ile bu noktaya gelmişti. Biz de o düstur üzere hem Cumhurbaşkanımızdan o zamanki 8 yılı aşkın süre içinde gördüğümüzü, aileden aldığımız bilgi ve görgü ile yolumuza devam ediyoruz. Ben şu an için açıkçası herhangi bir tepki ile karşılaşmadım. Şu anlamda söylemiyorum bunu, dediğim gibi tatlı serzenişler her zaman oluyor. Ama bizim için her zaman siyasette olan çalışmamızın içerinde vatandaşla olan ilişkinin içerisindeki yaklaşımımız ortadadır. Bizim bir ayrımımız söz konusu olamaz, bizim için 78 milyon vatandaşımızın hepsi değerli ve birdir. Ama siyasi parti faaliyetlerine baktığımız zaman tabii ki bir parti bağlı bağlılığımız ve inandığımız değerler var. İnandığımız değerler ve bunlar doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şunu dile getirmem gerekir ki bizim AK Parti olarak vatandaşlarımızın gelecekleri ilgili çalışıyoruz. Onların hayatlarının daha iyi olabilmesi ve refah düzeyinin yükselmesi için yapmış olduğumuz çalışmalar, vatandaşımızın gönlüne giren çalışmalar, söylemlerimiz yaptıklarımız ve yapmayı vaat ettiklerimiz ile bu yolda yürüdüğümüz için bu anlamda herhangi bir farklılık olduğunu düşünmüyorum. Aileden gelen alışkanlık ve devam edecek olan duruş; her zaman vatandaşımızın arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin hizmete devam etmektir. Bu bizim AK Parti olarak da bakış açımız olduğu için bu noktada herhangi bir fark olacağını düşünmüyoruz.  Asıl olan hizmettir.

Bakanlığınızın ilan edilme sürecine dönecek olursak 17 – 25 Aralık operasyonu ve yenilenen hükümet kabindesiniz Gençlik ve Spor Bakanı oldunuz. Operasyon ile de bağlantılı olarak yurtlar tabii o dönemde o yapının sahip olduğu yurtlardan da tepki koyarak ayrılan veya hükümet politikası olarak ayrılın daveti yapılan binlerce öğrenci.. yurtlar da size bağlı. Bakanlık koltuğuna oturur oturmaz kapınızda binlerce öğrenci gördünüz nasıl geçti o dönem?

17-25 Aralık darbe girişimlerinden sonra bunun sosyal boyutu ile olan yansımasıydı bizim bakanlığımızın görev alanı içinde olan bölümü. Çünkü farklı bakanlıkların bunla ilgili olarak yaşadıkları farklı durum ve tecrübeler oldu. Sosyal anlamdaki etkisi yurtlarla ortaya çıktı. Bu dönem içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın, tabi o zaman Başbakan olarak 30 Mart yerel seçimleri öncesi yaptığı bir çağrı oldu. Basına da yansıyan beddua seansları ve özellikle de Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsıyla da alakalı olumsuz propagandaya maruz kalan gençlerimizin, oradan çıkmak isteyenlerin devlet yurtlarına gelmeleri noktasında bir çağrısı oldu. Tabi bu noktada bizim Kredi ve Yurtlar Kurumunun geçen sene 2014 Mart ve Şubat ayı itibari ile kapasitelerdeki müsait olan yerleri biz doğrudan gelmek isteyen kardeşlerimize açtık. Tabi sunu göz önünde bulundurmak gerekiyor. Birçok kardeşimizin Kredi ve Yurtlar kurumuna yaptığı başvuruda yer bulamamasından dolayı bu farklı özel anlamdaki yurtlara gittiğini biliyoruz. Bizim birinci önceliğimiz o anda bu başvurusunu yapmış alınmamış kardeşlerimizden gelmek isteyenleri yurtlarımıza yerleştirmek oldu. Daha sora hızlı bir çalışmayla yurtlardaki kapasitelerimizi artırmak için bir çalışmamız oldu. Şu anda geldiğimiz noktada yurt kapasitemiz 400 bine yaklaşmış durumda. O zaman 300 bin civarıydı. İnşaatı devam eden ve devreye girecek yurtlarımızla beraber 460 -465 bin kapasitesine ulaşacağız.  Bunun yanında 2016-2017 için planlanmış olan yatırımlarımız da devam ediyor. Örneğin Samsun’daki üniversite kampüsümüz içerisindeki 2 bin kişilik yurdumuz bitmek üzere. Ümit ediyorum ki, bu eğitim öğretim yılında onu da hizmete alacağız. Buradaki asıl çalışma tüm Türkiye’de genel anlamda yaptığımız projeksiyonla beraber öğrencilerimizin yurt ihtiyaçlarını bu anlamda gidermek. KYK’da kalan öğrencilerimizin şöyle de bir avantajı oluyor. Biz beslenme yardımı da veriyoruz. 2002 öncesi beslenme yardımı 11 TL idi. Bizim şu an da verdiğimiz beslenme yardımı; sabah 2.5 TL, akşam 5.5 TL olmak üzere  aylık 240 TL beslenme yardımı veriyoruz.  Sadece KKY’da kalan öğrencilerimiz için değil, diğer üniversite öğrencilerimize de kredi ve burs imkanı sağlıyoruz. Öğrencilerimize, lisans için 330, lisansüstü için 660 ve doktora için de 990 TL burs ve kredi veriyoruz. Bunun sayısı 2002 yılında 450 bin civarında iken şu anda 1 milyon 400 bine gelmiş durumda. Bu çalışmalar içerisinde baktığımızda çok ciddi bir dönüşüm yaşıyoruz. Tabii şunu da dile getirmemiz gerekiyor, Kredi Yurtlar Kurumumuzdaki yeni devreye giren yurtlarımızın hepsi 1- 3 veya 4 kişilik odalar şeklinde dizayn ediliyor. Eski yurtlarımızda hızlı bir şekilde buna doğru dönüyor. Koğuş ve ranza sisteminden ayrılarak duşu, lavabosu, dolabı içerisinde olan belli bir seviyenin ulaşılmış olduğu tarzda barınma imkânının veriyoruz. Tabii çok ciddi anlamda bize olan bir teveccüh var. Bizim yurtlarımızda vermeye çalıştığımız öncelikli olarak barınma ihtiyacı, öğrencinin kendini güvende hissedebileceği dersi ile meşgul olabileceği ve kişisel anlamda kendisinin gelişimine imkân sağlayabileceği bir ortam. Tamamen gönüllülük esasına dayalı olarak Gençlik ve Spor Bakanlığı olduğumuz için gençlere çok ciddi destekler verebiliyoruz. Eğitim desteği, kariyer desteği, farklı kurslar var. Bunun içerisinde dil kursu da var, müzik kursu da var. Dersler konusunda yardımcı olabilecek kurslar mevcut. Aynı zamanda kendini manevi anlamda da geliştirmek isteyen öğrencilere Kuran-ı kerim kursu ile Osmanlıca dil eğitimi gibi  imkanlar da sunuyoruz. Hepsi gönüllülük esasın dayalı. Şimdi yeni devreye soktuğumuz bir şey de,  kariyer planlamaçalışmaları.Malum üniversite öğrencileri hayata hazırlık yapıyorlar. Özellikle özel sektör ile TOBB ile yaptığımız bir çalışma var.Kariyer danışmanlığıtarzında.Onlara bir imkan sunuyoruz  ve bunu geliştireceğiz.Aynı zamanda da kamu kurumlarında görev yapan arkadaşlarımız ile görüşerek onlar ile bir anlamda kariyer paylaşımı, hayata hazırlama noktasında bir destek vereceğiz. Üniversite bu noktada sorumluluğu olan bir kurum ama bizde neresinden nasıl destek verebilir isek o desteği vermekle yükümlüyüz.

-Sayın Bakanım tabi seçim atmosferi muhalefet liderleri de çıkıyor konuşuyor. CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun sizinle ilgili bölümü söylüyorum,’’bir yılda yurt sorunu kalmayacak.’ ben Kredi ve Yurtlar Kurumunda kalmak istiyorum’ diyen herkesi yurtlarımızda barındıracağız’’ diye bir vaadi var. Mümkün müdür nasıl bakıyorsunuz olaya?

 

Sayın Kılıçdaroğlu Genel Başkan ve kendisinin yanında çalışan arkadaşların kendisine vermiş olduğu bilgi notu ve brifinglerle çeşitli konularda bilgilendiriliyor. Belki kendisi de bazı araştırmaları yapıyordur onu bilemiyorum. Bizim şu anda ulaştığımız kapasiteden bahsettim. Şunu iyi bilmemiz gerekiyor. Bizim bir yıl içerisindei yaptığımız yatırımlar ile yurt kapasitesini artırdığımız ve getirdiğimiz nokta çok ciddi anlamda öğrencilerimizin taleplerini karşılayacak durumda.Siz 3-4 kişinin kalabileceği yere 20 kişi yerleştirmek gibi bir şeye girerseniz o zaman belki bu yola gidebilirsiniz. O noktada da gelen öğrenci oradan ayrılır. Fiziki imkânların nasıl olduğunu iyi bilmek lazım.Bir şey vaat ederken de bunun altını iyi araştırıp konuşmak lazım.Biz şu anda yapacağız edeceğiz ile konuşmuyoruz.Ben diyorum; biz şu anda bunu yaptık. 460 bin kapasite… bu sene inşallah bunu göreceğiz üniversite öğrencilerinin bu noktadaki taleplerinin karşılığını verecek. Ben şu anda haritayı ezbere bildiğim için rahatlıkla onu söyleyebiliyorum. Birkaç ilimiz kaldı, tam karşılama anlamında sıkıntı yaşayabileceğimiz. Ama onun dışında başvurudur bizim için önemli olan,KYK’ya başvuran öğrencilerin ne kadarını yerleştirebiliyoruz, budur bizim için önemli olan. Birkaç ilin sıkıntılarını da önümüzdeki senelerde çözmüş olacağız. İnşaatlar takdir edersiniz ki belli bir süre alıyor. Onlar devreye girdiğinde ki bunların bazıları 2016’da ama çoğu bu sene devreye girecek zaten bunlar gerçekleşmiş olacak. Belki bazı arkadaşlar bu noktadaki çalışmalarımızı inceleyerek, böyle bir bilgi hazırladılar yani bizim yapmış olduklarımızı dile getirmiş oldular.

Şunu da söylemek gerekir, biz meclisteki çalışmalarımızı esnasında, plan ve bütçe komisyonumuzda yaptığımız çalışmalarda belli bir bütçe talep ediyoruz kurumlarımız için.Bu noktada yaptığımız çalışmalarda gerçekte muhalefetteki milletvekili arkadaşlarımız da bana şunu açıkça dile getirdiler,‘’Biz size destek olmaya hazırız çünkü bu; geleceğimiz ile ilgili evlatlarımız ile gençlerimiz ile alakalı bir şey’ ’dediler. Bizde bu anlamdaki çalışmalarımızı hızlı bir şekilde sürdürüyoruz.

Tabii üniversite öğrencilerini KYK gibi devletin yurtlarında olması geçmişte yaşanan birçok olumsuzluğu da engelleyecektir. Aileler en azından çocuklarını kime teslim ettiklerinden emin olacaktır. Hazır siyasete girmişken diğer partilerin seçim bildirgelerini incelediniz mi nasıl buluyorsunuz?

Belli noktalarını inceledim. Özellikle görev alanımızdaki konular üzerinde durduk, onlar baktım. Tabi genel anlamda dile getirilen çok ciddi bir takım vaatler söz konusu oluyor. Benim gördüğüm seçim vaatleri içerisinde özellikle göze çarpan bazı şeyler var. O da birçok konunun zaten 2002 bu yana gelen AK Parti iktidarları döneminde yapılmış konular olduğudur. Bunlara örnek vermek gerekirse Bizim gelir seviyesi daha düşük olan vatandaşlarımıza sağladığımız yardımlar konusundaki yaptıklarımız ortadadır. Örneğin evde bakım hizmeti anlamında yaptığımız bir çalışma var biliyorsunuz. Bu çok ciddi anlamda bir noktaya gelmiş vaziyette ama bu –cek, -cak değil şu anda var olan bir vaziyette. Aynı zamanda ulaşım altyapısı olarak baktığımızda zaten hazırlanmış bir altyapı ve ulaşım ağı mevcut. Bugün yaptığımız açılış bunun bir örneği. Bunlar zaten hayatta olan projeler. Fakat dün Sayın Başbakanımız ile Tokat, Amasya ve Sinop illerindeydim. Orada Sayın Başbakanımızın dile getirdiği bir konu var, bence asıl burada dikkat edilmesi gereken bir nokta bu. Biliyorsunuz Sayın Başbakanımızın yıllar evvel kaleme aldığı Stratejik Derinlik isimli bir kitabı var. Burada da birçok konular değinilmek ile beraber özellikle Türkiye’nin gelecek perspektifi vizyonu ile ilgili bir takım tespitler ve düşünceleri mevcuttu. Sayın Kılıçdaroğlu mega proje diye, büyük proje olarak adlandırdığı şeyleri açıkladı. Vatandaşlarımızın takip etme fırsatı olmuştur. Başbakanımız dedi ki, siz intihal yaptınız. İntihal de daha önce yazılmış bir eserden izinsiz olarak kullanılan bilgidir. Sayın Başbakanımızın yazmış olduğu kitabın arka bölümünde merkez ülke kavramı zaten mevcut. Yani hayal edilen şeyler ortaya konulan şeylerle örtüşmüyor. Biz zaten bunları yaptık gerçekleştiriyoruz. Maliye bakanımız da çok önemli bir takım tespitlerde bulundu. CHP’nin, MHP’nin ve  HDP’nin ortaya koymuş olduğu vaatleri ile ilgili. Projeksiyonlarını ve düşüncelerini ortaya koydukları zaman çok farklı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Bir şeyi çok iyi anlamamız gerekiyor. Türkiye 2002’de 5 yıllığına iktidar gelmiş bir koalisyonun, 3.5 yılda yönetilemez hale gelerek kaçması ile 2002 seçimlerine gitti. Bunu hatırlamamız ve iyi bilmemiz lazım.Deprem yaşandı. Bu depremin altında o zamanki hükümet kaldı. Bizim dönemimizde de bazı depremler yaşandı. Cumhurbaşkanımız Başbakanlık dönemindeki Bingöl depremini hatırlıyorum. O gece Bingöl’deydi ve yeni bir Bingöl inşa edildi. Van depremi yaşandı.Yeni bir Van inşa edildi. Rabbim hiçbir şekilde bu açıları göstermesin ama burada önemli olan devletin böyle bir durumda vereceği reflekstir. Biz bu refleksleri en üst seviyede verdik ve vatandaşımızın yanında olduk. Hani bir sloganımız var ya; Onlar konuşur Ak Parti yapar. İşte buradan geliyor.Şimdi bu minvalde baktığınız zaman 2002’deki Türkiye’nin ekonomik altyapısıma, gelir dağılımına baktığınızda bugün geldiğimiz noktadan çok farklı bir yerdeyiz.Ben geçen gün bir vatandaşımız ile sohbet ederken, tabi sohbet ederken de bizlere örneklemeler yapıyor vatandaşlar, ‘doğrudur ve doğaldır’ soruyor ne yapacaksınız diye. Dedi ki; öyle diyorlar böyle diyorlar… Peki dedim ki siz buna inanıyor musunuz? Dedi ki Sayın Bakanım onlar söylüyor biz inanmıyoruz,  yine sizin yapacağınızı biliyoruz ama ben yine de bir sormak istiyorum. Yani vatandaşımız görüyor bunu, kimin neyi yapıp yapamayacağı ortada. Refah seviyesi yükseldikçe zaten bunun tabana yayılması ile biz genel anlamda zaten Türkiye’nin tümünü kalkındırıyoruz. 2500-2600 dolar kişi başı milli gelir varken şu anda 10.500 dolara gelmiş durumdayız ve 2023 hedefimiz var. Cumhuriyetimizin 100 yılında Türkiye’yi ilk on büyük ekonomi arasına taşıma hedefimiz var. Bir şeyi çok kolay unutuyoruz. Görüyoruz ama önemini kavrayamıyoruz. Türkiye şu anda G-20’nin dönem başkanı. Bu böyle basit bir şey değil, Türkiye dünyanın ilk 20 ekonomisinin başkanlığını yapıyor. Bu yaz G-20 zirvesi Türkiye’de olacak. Şu anda Türkiye’nin yönetiminde dünyanın ekonomisi. Bunları 15 sene önce söyleselerdi inanmazdınız. Bugün başbakanımız da dile getirdi. Hızlı tren projeleri önüne konulduğunda ni o zamanki koalisyon hükümetinin bakanlarından birisi bunu bizim çocuklarımız değil torunlarımız göremez diye bir açıklaması olmuştu. Biz şu anda hızlı tren projesini son hızla yürütüyoruz. Ankara-Samsun arası hızlı tren projesi için çalışıyoruz şu anda. Biz artık Ankara ile Samsun’u hızlı trenle birbirine bağlamak için biz çalışma yapıyoruz. Bu projeler devreye giriyor. Ankara- Konya Ankara-İstanbul devreye girmiş durumda. Biz bunları yapıyoruz zaten. Simdi düşünün Samsun’dan yola çıkıyorsunuz Sarpa kadar sahil yolundan gidiyorsunuz. 2002’ de yüzde 35 bitmişti. Bolu tüneli bir zamanlar patates deposu yapılmak üzere konuşuluyordu yine o koalisyon hükümeti zamanında.

Hızlı tren dediniz, otoban dediniz… Samsun ne zaman?

İşte Samsun Ankara arası olan proje hattın üzerine çalışmalar başladı.  Ben daha önce hükümet üyelerimizle ulaştırma bakanlığımızla görüşürken ne durumda diye sorduğumda artık projelerin çalışmaları bitti bundan sonra uygulama ile ilgili çalışmalar yapıyoruz diyorlar. Ve ümit ediyoruz ki çok yakın bir zamanda artık bunun inşa aşamasına geliyoruz. Artık Ankara-Samsun arasını biz hızlı tren ile bağlayacağız.Bunun ile beraber biz yük taşımacılığının yapılacağı hatları da rehabilite ediyoruz. Onların da arasındaki mesafeyi yaklaşık 170 kilometre ki bu kısaltma ile aslında bin kilometrelik bir tasarrufta bulunacağız. Çünkü şu anda biliyorsunuz Sivas üzerinden dolaşarak geliyor. Bunu doğrudan aşağı indirerek yapacağız. Biz ortaya proje koyduğumuzda çok farklı şeyleri ortay koyuyoruz vizyonumuz ile duruşumuz ile. Biz bazı şeyleri kolay unutuyoruz.  Bu normaldir insan gündelik hayatın içindeki rahatlıklara alıştığı zaman. Ki Hükümetin görevidir. İnsanlara bunu taşımak. Biz bazı şeyleri unutuyoruz. Şimdi bazıları diyor ki niye yaptıklarınızdan bu kadar bahsediyorsunuz artık yapacaklarınızdan bahsedin. Biz yaptıklarımızı söylemeliyiz ki  yapacaklarımızı söyleyelim. Bu bizim görevimiz. Türkiye cumhuriyeti devletinin hükümetiyiz. AK Parti şu anda hükümet. 7 Haziran’dan sonra da biz bu yürüyüşümüze vatandaşlarımızla milletimizle devam edeceğiz. Biz şunu söylüyoruz biz görevimizi yaptık siz niye yapamadınız?.Bu ülkenin ekonomisi yönetmek için illa yurtdışından ithal bakan mı getirmek gerekiyordu. İşte buyurun biz kendi ekonomimizin yönetimini kendimiz yapıyoruz bizim IMF’ye şu anda borcumuz yok ama iktidar olduğumuzda 20 milyar doların üzerine bir borçla devralmıştık. Kim bıraktı borcu?.Şimdi ülke ekonomisi yönetmeye talip olanların içerisinde bulunduğu koalisyon hükümeti bıraktı.

20 milyar dolarda ülkenin ulaştığı cari işlem rakamı olarak ne kadar küçük bir rakam gibi görünüyor değil mi?

Geçmiş dönemlerdeki manşetleri bir gazete haline getirmiş Ak Parti gençlik kolları güzel bir çalışma yapmış. Oradaki manşetlerden her şey okunuyor. En çok dikkatimi çeken manşetlerden bir tanesi şu oldu. Biz de unutmuşuz bazı şeyleri 1999 depreminden sonra Bill Cilonton Türkiye’ye geldiğinde Süleyman Demirel o zaman cumhurbaşkanı. 1 milyar dolar Exim Banka kredi getireceğim size diye müjde olarak veriliyordu bir milyar dolar. Şu anda Türkiye cumhuriyeti devleti IMF’ye diyor ki 5 milyar dolar kredi açabilirim sana.Nereden nereye geldik. Bunları hatırlattığımız zamanda kimse kusura bakmasın niye bunları hatırlatıyorsunuz demeyecek.

 

IMF’ye borçları tamamladık biz ödedik derken Türkiye’nin 230 milyar dolar borcu olduğu önünüze getiriliyor zaman zaman tamam IMF’ye borç bitti ama 230 milyar dolarda hala yurtdışı borçlar var deniliyor.

 

Bunu dile getiriyorlar peki Türkiye’nin bütçesini ekonomisinin büyüklüğünü niye dile getirmiyorlar o zaman? 230 milyar dolar bir borçtan bahsediyorlar Türkiye’nin şu andaki gayri safi milli hasılası ne 900 milyar dolar. Dile getirilen dış borç biz iktidar olduğumuz zaman Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasıydı. Türkiye 2002’ de 34 milyar dolar civarında bir ihracat yapıyordu. Bugün 150 milyar doları aşmış durumda. Peki borçları dile getiriyorlar Amerika Birleşik Devletlerinin dış borcu ne kadar İngiltere’nin dış borcu nedir. Karşılaştırmaları doğru yapmalıyız. Özel sektör ve kamu borcu cari açık noktasında neredeyiz? Bu anlamda yönetimde bizim duruşumuz ortadadır, elde ettiğimiz gelirler ortadadır. Bir de etrafınızı da düşüneceksiniz, şu anda Türkiye’nin etrafındaki birçok ülkede yönetilemez durumda olan bir takım devletler var. Bu bizim ihracat anlamında bazı sıkıntılar getirebiliyor. Sıkıntıdan kastım şu; iş adamımız ihracat yapacağı zaman daha fazla efor sarf etmek durumunda kalıyor. Biz onun için etrafımızdaki bu sıkıntıları gidermeliyiz, gidermemiz lazım. Bu noktada düşündüğümüz zaman Türkiye’nin nereden nereye geldiğini çok açık görüyoruz.  Şu anda Türkiye’ de hiç kimse Türkiye’nin gelecekle alakalı yönetimsel bir kaygısını taşımıyor. Ama 2000’de, 2001’ de bir gecede elli milyar dolar kaybetti bu ülke. Bir gece de dolayısı ile bunları hatırlayacağız. O zamanki enflasyon rakamlarına bakın, bugünkü enflasyon rakamlarına bakın. Dediğim gibi bazı şeyler unutuluyor. Unutulsun da şu anlamda unutulsun diye dile getiriyorum; öyle olmayalım anlamında. Ama nereden nereye geldiğimizi iyi hatırlayalım, ilaç kuyruklarını iyi hatırlayalım. Kuyruk da bir anlamda önemli değil gittiğinizde ilacı bulamadığınız zamanı hatırlayalım. Bunların hepsi yaşandı. Yani biraz evvel, yıllar evvelki siyasetlerden, yaşananlardan bahsettik. Manşetle hükümet indirilip hükümet getiriliyordu. Bunların hiçbirisi doğru şeyler değil, bunlar olmamalı Türkiye’de. Altı ayda bir, bir yılda bir hükümet değişiklikleri oluyordu.  İstikrarın ‘’i’’ sinden söz edemezdiniz. Şu anda bakıyorsunuz ki seçilmiş olduğu dönemi sonuna kadar getiren bir parlamento var. Yani 24. Dönem milletvekilleri seçimi ne zaman yapıldı, 2011 de yapıldı. Biz 2015’teyiz.  4 yıllığına seçildi, 4 yıl tamamlandı. Ondan önce 2007’den 2011’e, ondan önce 2002’den ‘2007’ye…Altı ayda bir, yılda bir değişen değil. Bir manşet daha gördüm o gazete içerisinde. Şimdi bakanlıklarla ilgili tabi bazı sözler ediliyor, 38 tane bakan.. 38 bakan ne demektir?. Ve bunlar farklı farklı partilerden. Bunu nasıl yöneteceksiniz. İtalya’nın aldığı kararı biliyorsunuz değil mi? koalisyonu yasakladı. Yani şu anlamda söylüyorum bunu, Türkiye’de öyle bir şey olması anlamında söylemiyorum, kimse yanlış anlamasın beni. Zaten biz 30 Mart’ta bir koalisyona karşı bir seçime girdik, nasıl bir sonuç aldığımız ortada. 10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanımızın karşına bir çatı kondu. Ama çatının altı yoktu.

 

İstikrar için Başkanlık sistemi üzerinde çok duruldu partinizin seçim bildirgesinde de var bu, Başkanlık sisteminin dışında iki turlu seçimde istikrar için uygulanabilir bir yöntem, Neden iki turlu seçim değil de Başkanlık sistemi?

 

2011’i hatırlayalım, 2011 seçimlerine giderken, ne demiştik biz yeni bir Anayasa yapacağız. Bütün siyasi partilerde evet yeni Anayasa yapmamız lazım dedi mi, dedi, peki. Biz 2011 seçimlerinden iktidar olarak çıktıktan sonra görevi Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman Başbakan olarak aldıktan sonra yapılan ilk işlerden birisi, mecliste yeni bir anayasayı yazma komisyonu kuruldu ve hiç bir orana bakılmaksızın bütün siyasi partiler arasında eşit temsil yapıldı. Ne oldu peki? Masadan kim kaçtı? Kim terk etti masayı? Biz etmedik, biz sonuna kadar yeni bir anayasanın yazılması ve yapılmasıyla ilgili  vatandaşımıza olan vaadimizi yerine getirmek anlamında çaba sarf ettik. Biz zaten idari sistemi konuşurken, Başkanlık sistemini dile getiriyorduk. Bugün Başbakanımız da dile getiriyor, Cumhurbaşkanımız da.. Yeni bir anayasanın yazılması ve o sistemin o şekilde oluşturulmasıyla ilgili olarak bunu dile getiriyoruz,artısıyla eksisiyle.. Bir de tabi şimdi parlamenter sistemi bu kadar savunuyorlar. Bir anda çıktılar savunmaya başladı bazıları. Ama ben şunu soruyorum; Parlamenter sistem tehdit altına girdiğinde nerdeydiniz? Tehdit tek yerden mi geldi? 27 Nisan e bildirisi ortaya çıktığında parlamenter sistem tehdit edilmedi mi?  Edildi... Nerdeydiniz?  Yoktunuz… Bir anda yok oldunuz. Peki kapatma davasıyla Ak Parti’ye açılan kapatma davasıyla parlamenter sistem tehdit edilirken, seçimden birinci parti olarak çıkmış o zaman için yüzde 48’e yakın oy almış iktidar partisi kapatılmaya çalışılırken gazete manşetleriyle... İşte şimdi internet var, artık google’dan arama yaparak ortaya çıkartılan gazete manşetleriyle iktidar partisi seçim sandığından başarıyla birinci parti olarak çıkmış olan milli iradeyi temsil görevini ve yetkisini almış olan siyasi parti kapatılmaya çalışılırken neredeydiniz?  O zaman niye parlamenter sistemi savunmadınız? Biz mecliste siyasi parti olarak siyasi parti kapatmayı ortadan kaldırmak için referanduma gidip anayasa değişikliği yaparken kim hayır oyu verdi,kim evet oyu verdi? O maddenin o referandum içerisinde olmamasından kim sorumludur? AK Parti değildir. Bunların hepsini hatırlatırız, yani parlamenter sistemi korumak sadece bir şey söylemekle olmaz. Darbeler olduğu zaman parlamenter sistem tehdit altına alınmış olmuyor mu? Parlamento sistemi içerisindeki yaşananların bir kenara konması ve askeri bir vesayetin gelmesi bu parlamento sistemini tehdit etmek değil midir? Nereden çıkıyor bunlar? Biz milli iradenin temsilinden bahsediyoruz. Milli iradenin sandığa yansımış olan milli iradenin temsilinde ve ülkenin kendini geliştirmesinin ve ileriye gitmesinden bahsediyoruz. Bunu da yeni bir anayasanın içerisinde her türlü kurumuyla yapısıyla ortaya koymak için yola çıkıyoruz. Onun için diyoruz ki yeni anayasayı yaparak, bu değişiklikleri yapmak istiyoruz.  Bu kadar basittir.

 

Bugün törene katılmıştınız Fatih Projesi kapsamında lise öğrencilerine tablet dağıtılmıştı, üniversite öğrencileri soruyor, sadece 9. Sınıflara mı kalacak üniversite öğrencilerine de lap top vermeyecek misiniz?

 

Nereden nereye? Kitaplar zor bulunurken biz bütün ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin kitaplarını masaya koyan iktidarız. 2010 yılından beri Sayın Cumhurbaşkanımızın himayesinde ve önderliğinde çıkmış olan Fatih projesiyle artık tablet bilgisayar veriyoruz, öğrencilerimize orda kendilerini geliştirsinler diye. Şimdi üniversite öğrencilerimiz artık bu taleplerle geliyorlar bize. Biz bundan mutlu oluyoruz. Tabi bunun üzerinde çalışmak lazım, üniversite anlamında baktığınızda farklı bir eğitim kulvarıdır, ama buradaki güzellik şu; ben Samsundan katıldığım Fatih tablet projesi töreninde  yanımdaki iki öğrenciye dedim ki siz konuşmak ister misiniz? İki kız öğrenci biz anlatmak isteriz Fatih projesini dedi. Ben çok ilgiliyim ve projenin ne olduğunu çok iyi biliyorum ve elektronik anlamdaki bu portalın sunumunu yapabilirim dedi. Buyurun dedim ben konuşmayacağım siz anlatacaksınız, o ortaokul öğrencisi iki kardeşimiz çıktılar ve Fatih projesinin ne olduğunu tıkır tıkır anlattılar. O elimizdeki portalla, elektronik cihazla ne yapabileceğimizi, hepsini anlattılar. Bizim istediğimiz bu.Biz bunun peşindeyiz.O gençlerimizin, o kardeşlerimizin ufkunu açabilirsek biz o zaman başarıya ulaşacağız. Çünkü geleceğimiz onlara bağlı; ama bugünden verdiğimiz eğitimle bağlı onlara. Biz gencimize, öğrencimize kendilerini geliştirmek için imkan verebilirsek o zaman başarıya ulaşacağız, Onun için Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük bütçesi Milli Eğitimindir. Hükümet olarak biz üç iktidar dönemimizde sınıf sayımızı iki buçuk kat arttırmış durumdayız. Bunlar kolay olmadı. Sınıf  mevcutlarını düşürebilmek kolay değil. Bakın ben çok iyi hatırlarım, o zaman 2006, 2007 yıllarında özel kalemdim Siirt’e gitmiştik. Orada  okul ziyareti yaparken bir ilkokul öğrencisi geldi, Cumhurbaşkanımıza dedi ki ben sizden bir şey isteyeceğim ama bilmiyorum bana verebilir misiniz, bunu yapabilir misiniz? Cumhurbaşkanımız tabi buyur dedi. Ben gayri ihtiyari olarak herhalde eğitime destek anlamında  çanta gibi bir şey isteyecek sandım. Bana bir tane diz üstü bilgisayar alabilir misiniz? dedi. Bu öğrenci daha ilkokul beşinci sınıftaydı ve biz o zaman o okulda yüksek hızlı internet bilgisayar sınıfını açıyorduk. Tabi çocuğun, bizden talebi bu oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman Başbakan olarak dedi ki bütün bu herşeyi giderelim, kardeşimiz böyle birşey istemiş onun ufkunu açacak bu şeyi yapalım kendisine. işte ondan sonra geldik bugünlere 700 bin öğrenciye tablet dağıtıyoruz. Bu noktaya geldik.Onları bunun üzerinden eğitiyoruz, akıllı tahtalarla eğitim yapıyoruz. Bunlar hiçbir zaman kolay olan şeyler değildir. Doğrudur yapılması gereken şeyler ama, işte yapan da marifette iltifata tabidir. İltifat kelimesini hatırlamak anlamında kullanıyorum. Yapılanların unutulmaması anlamında.

İzleyicilerimizden biri twitter üzerinden şu soruyu sormuşlar Sayın Bakanım:

 “Sayın bakanım asgari ücretten alınan vergi kaldırılacak mı?”

 Sayın Maliye Bakanımız bu durumu dile getirdiler. Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in bu konudaki açıklamalarını takip etmemizde fayda olduğunu düşünüyorum.

Bu seçimde asgari ücret açık arttırmada, emekliler açık artırmada bu sebeple izleyicilerimizde daha çok bu konular hakkında soru soruyorlar.

Sürekli olarak arazide vatandaşlarımızla iç içe olduğumuz için ben görüyorum. Vatandaşımız kimin sözlerinde samimi olduğunu çok iyi bilir. Bazıları bana şunu soruyor: Bu, yıllardır istikrarla devam eden başarınızın sırrı nedir? Birçok şey sayabiliriz aslında; çok çalışmak, planlı programlı ve disiplinli çalışmak, sevda, projeleri sürekli takip etmek…Ama asıl en önemli katkı samimiyet.

Programın başında rahmetli büyükbabamla ilgili bir hatıradan bahsetmiştik. Onun da en büyük özelliği samimiyetiydi. Yani vatandaşımız kimin samimi olup kimin olmadığını çok iyi anlıyor. Ben vatandaşlarımızla sohbet ederken bunu açıkça görebiliyorum. Bazı şeyler dile getiriliyor ama neyin gerçekçi olup olmadığını, kimin samimi olduğunu kimin olmadığını halkımız çok rahat bir şekilde anlıyor. Kimlerin sadece göz boyamak için bazı şeyleri söylediklerini çok iyi biliyorlar.  Bizim Türkiye’de çok fazla tecrübelerimiz var. Bütçe disiplinimiz iyi olmazsa ve bunu terk ederseniz neler olabileceğini 90’lı yıllarda gördük. Vatandaşımız bunları hatırlıyor. Dediğiniz gibi açık artırma yapılıyor ama bunun etkilerinin neler olduğu iyi düşünülmeli. Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek, Bakanlar Kurulunda çok güzel bir sunum yaptı. Bir şeyi söylerken neyi vaat ettiğinizi, bu vaadi gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğinizi iyi bileceksiniz. Yaptığınız vaatler tüm dengeleri bozacaksa sizin makro ekonomik dengeleriniz bozulduğu anda, gelecekle alakalı çalışmalarınızda insanlar size güvenmez. Bugün Türkiye bir çapa gibi bölgesinde, bir güven limanı. Ekonomimiz büyüdükçe, tabana yayılma ile refah seviyemiz artıyor. Emekli vatandaşlarımızla ilgili geldiğimiz noktayı vatandaşlarımız iyi düşünsün.

Geçen emekli bir abimiz dedi ki: emekli maaşlarına biraz daha bir şeyler yapsanız … Durumunuz ne dedim; kendisi bir rakam telaffuz etti. Bundan öncesi neydi dedim… Orasını karıştırma. Biz önceden maaşı alabilecek miyiz diye düşünürdük. Ben öbürüne zaten bakmıyorum. Biraz daha yapabilirseniz sevinirim diye söylüyorum cevabını verdi. Vatandaş görüyor, anlıyor. Zamanında anahtarlar verildi, erken emeklilikler yapıldı ve daha sonra bütçe dengelerine ne olduğunu hepimiz gördük. Akıllı olacağız, dikkatli olacağız ve yapabileceğimizin en fazlasını yapacağız. Tabii ki yapacağız, biz vatandaşımıza daha fazlasını vermek istiyoruz. Bu da bizim görevimiz.

Bu konuda ben de bir eleştiride bulunmuştum. Siz bir rakam verirsiniz ama ülkedeki enflasyonu yüzde 50 yükselttiğiniz zaman bin TL’lik maaş bir anda bin 500 TL olur. Önemli olan ölçüt koymak. Ölçüt olmadığı zaman vaatler farklı yerlere gidiyor. Biraz önce ‘Vatandaş bunlara inanmıyor’ dediniz. 2011 seçimlerinde 61.86 oyla 6 milletvekili ile gitmiştiniz Ankara’ya.. Bugün ne gözüküyor?

Ben öncelikle diğer vekil adaylarımıza teşekkür etmek istiyorum. Benim dışımdaki 8 adayımız, toplamda 9 aday harıl harıl arazideyiz. Ben birinci sıradan aday olarak arazideyim, dokuzuncu sıradaki Adem kardeşimiz de arazide. Hepimiz aynı şekilde çalışıyoruz. Teşkilatımızın bize çizdiği programlar çerçevesinde, sabahtan akşama kadar disiplin içerisinde programlarımızı yapıyoruz. Biz de ayrı gayrı yok. Ben de birinci sıradan aday olarak, bakan olarak Seçim Koordinsayon Merkezinin bana çizdiği programa uymakla yükümlüyüm, dokuzuncu sıradaki Adem kardeşimiz de. 2011 seçimlerinde 61.9 oyla, 6 milletvekili ile Ankara’ya gittik.Tabii ki bunu artırmak istiyoruz. Bütün kardeşlerimize milletvekili olarak Ankara’da Samsun’u temsil etme gururunu yaşatmak istiyoruz. Bizim herhangi bir şekilde bir düşüş düşünmemizi bırakın, milletvekili sayımızı arttırabilecek noktada olduğumuzu görüyoruz. Yani Allah’ın izniyle 7'yi bulduk. Biraz önce de söylediğim gibi ‘samimiyet’. Tabii ki her siyasi partinin bir söylemi, vaadi, arazide arkadaşlar olabilir. Biz 9 kişi olarak arazideyiz ama ben  Cumhuriyet Halk Partisi’nin 9 adayını görmedim. Milliyetçi Hareket Partisi’nin 9 adayını görmedim. Saadet Partisi’nin ki onlar Büyük Birlik Partisi ile koalisyon olarak seçime giriyorlar, onları görmedim. HDP’yi görmedim. Bizdeki anlayış farklılığı işte bu.Biz samimi olarak çalışıyoruz ve samimi olarak da çalışmaya devam edeceğiz. Bunda da vatandaşımızın bize olan yaklaşımını görüyoruz.

Biraz evvel ara verdiğimizde internete bakma fırsatım oldu, BBC Türkçe servisinden muhabir bir hanımefendi Samsun’da biraz dolaşmış ve bir takım gözlemler yapmış, bir takım haberler dile getirmiş. Ben buradan kendisine açık bir davet yapıyorum. Madem Samsun’da bu tip bir çalışma yapıyor, buyursun bizim seçim çalışmalarımıza da katılsın, bize de eşlik etsin ve bizim her alandaki çalışmalarımızı gözlemlesin. Biz arazideyken bize oy vermeyecek olan, başka siyasi partiye gönül vermiş olan kardeşlerimizle de karşılaşıyoruz. Biz onlarla da sohbet ediyoruz. Eleştirisi olanlar oluyor ve biz onlarla da konuşuyoruz, onlar da bize olan eleştirilerini dile getiriyorlar ama AK Parti’ye desteğini açıkça dile getirenlerin de ne sayıda olduğunu ve nasıl dile getirdiklerini de bu hanımefendinin görmesini isterim. Objektif bir muhabirin yapması gerekenin bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü maalesef Türkiye’de bazı medya kuruluşları subjektif anlamda yayınlar yapıyorlar ve bazı şeyleri çok farklı gösteriyorlar. Ben yurtdışında doğdum, büyüdüm ve uzun yıllar orada yaşadım. Daha sonra Türkiye’ye döndüm ve üniversite eğitimim için tekrar yurtdışına gittim. Bu hanımefendinin çalıştığı kuruluşun da ülkesi olan İngiltere’de üniversite eğitimimi gördüm. Acaba neden enteresan bir şekilde tek bakıştan ve tek açıdan giderler?

Ben size bazı örnekler vereyim. Çok meşhur bir Alman Dergisi, Türkiye ile ilgili yaptığı her yayında olumsuz bir yayın anlayışı içerisindedir. Türkiye’yi hiç olumlu göremezler. Şimdi duydum ki Almanya’dan Yeşiller Partisi’nin milletvekili Sayın Cem Özdemir, kendisiyle birbirimizi iyi tanırız, HDP’ye desteğini açıklamış ve öyle enteresan argümanlar koyuyorlar ki ortaya… Bir kere o Alman bir siyasetçi. Türkiye kökenli olduğunu dile getiriyor ama neden oradaki olumsuz yayınlar yapıldığında Türkiye kökenli olduğunu hatırlamıyor? Biz bunların hepsini kendilerine söylüyoruz. BBC bir takım yayınlar yapıyor ve biz de bunları takip ediyoruz. Alman medyasında bir takım yayınlar çıkıyor. Gelin bir sorun. Kendi ülkelerinizde bazı şeyleri yayınları yaparken yayınlayamıyorsunuz. Bizi bir takım farklı şeylerle itham eden o yayın kuruluşları lütfen gelsinler de bir de bizimle konuşsunlar. Biz de bu şehrin siyasetçisiyiz. Neden gelip sormuyorsunuz? Neyden çekiniyorsunuz?  Bizim kapımız herkese açık. Buyursunlar gelsinler.

Medya kuruluşlarıyız ve bize de gelip ‘Bizler nerede çalışabiliriz. Sizler bu şehrin nabzını tutan insanlarsınız. Nereler bu şehrin nabzını verir?’ diye soran yok. Tabii başka kılavuzlar var ve o kılavuzlar senaryoya uygun şekilde yönlendirmeyi yapıyorlardır.

Türkiye artık manşetlerle yönlendirilen bir ülke değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı manşetle gelip manşetle gitmiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimini kimse orda, burada yazdığıyla bir yere götüremez. Eleştiri yapmak herkesin hakkıdır ama eleştiri başka bir şey, hakaret etmek başka bir şey. Senaryo yazmak, toplumsal mühendislik yapmaya çalışmak çok farklı şeyler.

Atatürk söylemiş: “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.”

Bu sözün ruhunu anlamayanlar Gazi Mustafa Kemal’e de çok büyük haksızlık yaparlar.

Farklı yayın kuruluşları yurtdışı kökenli olunca yazdıklarını iyi okumak lazım. Bunun için de okullarda verilen medya okur yazarlığı dersleri çok önemli. Bazı şeyleri anlamak için iyi okumak gerekiyor. Sayın Bakanım biraz Samsun’a ve Bakanlığınıza gelelim. Pazartesi günü 280 tane toplu açılışlarınız varmış ve Sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakan katılacakmış. Bunların içerisinde neler var?

Sayın Cumhurbaşkanımız yoğun programı nedeniyle İstanbul’da olduğu için burada olmayacak fakat Sayın Başbakanımız açılışımızı yapacaklar ve bir de temel atmamız olacak. Sayın Başbakanımız, eğitim öğretim yılı açılışı için Samsun’a ilk geldiklerinde, Samsun İlkadım Atletizm Pistinin mevcut yerinde yıkılıp yeniden yapılması konusunda bir sözü oldu. Çünkü 2017 yılındaki İşitme Engelliler Olimpiyatı için yaptığımız tesis hazırlıkları içinde, oranın da yeniden yapılması ve belli bir standarda getirilmesi söz konusu. Bizim ‘Onlar Konuşur AK Parti Yapar’ sloganımıza da çok uygun bir şekilde pazartesi günü inşallah Sayın Başbakanımız Ankara’dan temel atmasını yapacak.

Bunun içerisinde ayrıca bizim yapacağımız gençlik merkezi açılışlarımız olacak. Spor tesisi anlamında ise salonlarımız, futbol sahalarımız, yüzme havuzlarımız ve diğer tesislerimizin toplu açılışını yapacak.

280 tesis kaç ilde ?

Şu anda benim elimdeki rakam 50 ilin üzerinde. Arkadaşlarımız bitmiş olan tesislerle ilgili son incelemelerini yapıyorlar. Çünkü biz bitmemiş olan tesisi de açılışa koyalım da sayı yüksek olsun gibi bir şey yapmıyoruz. Biz de biten tesis oraya konur. Bitmediyse de ‘Bu henüz hazır değil. Başka zaman açılışını yaparız’ deriz. Dolayısıyla elliden fazla ilde gerçekleşecek olan açılışlar ve temel atmalar olacak. Şu anda Samsun’da hem ihale aşamasında olan hem de inşası devam eden tesislerimiz var. Samsun çok ciddi anlamda bir gelişim içerisinde.

2017 İşitme Engelliler Olimpiyatları Samsun için çok önemli. Bakanlığınızın yatırım ve planlama açısından çalışmaları var. Bunun yanı sıra yerel yönetimlerin de üzerine düşen görevler var. Onların koordinasyonunu da siz yapıyorsunuz. Samsun’da yapılan ve yapılması planlanan yatırımlardan bahseder misiniz?

İlkadım’dakiAtletizim Pisti’nin yeniden yapılması ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Aynı zamanda işitme engelliler için olan okçuluk tesisimiz de Batı Park bölgemizde yapılacak. İlkadım gençlik Merkezimiz de Türkiye’nin en büyük gençlik merkezi olacak. Ciddi anlamda bir yatırım olacak. Okçuluk tesisimizin yanı sıra buz pateni ve bowling tesisimiz de olacak. Geçenlerde sokakta bisikletle gösteri yapan genç kardeşlerimizle sohbet ettik. Onlar dediler ki ‘Bakanım şurada bir pist olsa…’ Arkadaşlarla konuştuk onu da bu bölge içerisine dahil edeceğiz. Gençlerimizin farklı alanda kendilerini geliştirmelerini sağlayacak küçük bir yatırım olacak. Tabii bu tesislerle beraber Yeni Yaşar Doğu Spor Salonumuz işler halde. Ayrıca bir de şehrimizin tarihi ile ilgili çok ciddi bir çalışma yapıyoruz. Ben bu çalışmayı gerçekten çok önemli görüyorum. İstanbul’da 1453 Panorama Müzesi vardır ve burası İstanbul’un fethinin resmedildiği bir müzedir. Büyükşehir Belediyemizle birlikte Eski Yaşar Doğu Spor Salonumuzu yeniden dizayn ederek, bunu dijital olarak Panorama 1919 Müzesi haline getireceğiz.

İstiklal Mücadelesinin temelinin atıldığı, Gazi Mustafa Kemal’in ilk adımı attığı İlkadım’da bunun nasıl olduğunu, İstiklal Mücadelemizin başlangıcından itibaren nasıl yürüdüğünü dijital olarak ortaya koyan ve o günün Samsun’unun resimlerini gösteren bir tesis, müze haline getireceğiz. Bununla beraber sosyal donatı alanları da olacak. Gerçekten Türkiye’nin sayılı müzelerinden birini Samsun’a kazandıracağız.

Ne zaman bitecek peki?

Bir yıl içerisinde bitmesini hedefliyoruz.

Geleneksel hale getirilen Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’daki doğum günü pastası da bu yıl kesilmedi Sayın Bakanım.

Ama 19 Mayıs kutlamalarının merkezi Samsun’da Türk Yıldızlarının yaptığı gösteride bir ilk yaşandı. Orada bir kadın savaş pilotumuz da ilk kez Samsun’da Türk Yıldızlarına katıldı. 1919 metrelik bayrağımızı Samsun’da hep beraber taşıdık.

Samsun’u turizmde marka şehir yapmaya çalışırken sahip olduğumuz markalara da önem verelim.

Bu anlamda Panorama 1919 Müzesi’nin çok büyük bir farklılık getireceğini düşünüyoruz. Projesini de çok ciddi çalıştık. Dış ahşap giydirmeleriyle sahil bandımıza ciddi bir güzellik getirecek diye düşünüyorum. Yoğun bir katılım olacağını da düşünüyorum çünkü o dijital sunum çok farklı duygular uyandırıyor.

Bu çalışmayla beraber 2017 İşitme Engelliler Olimpiyatı ile ilgili yerel yönetimlerimizin de yaptığı ciddi çalışmalar var. İşitme engelliler olimpiyatı olacağı için gelecek olan sporcu, antrenör ve uluslararası temsilcilerin arasında işitme engelli kişiler olacak. Bunların iletişim kurmaları, işitme engelliler diliyle oluyor. Bu anlamda da Samsun’da bir bilinçlendirme ve eğitim çalışması devam ediyor. Bu özellikle esnaf, taksici ve toplu taşıma şoförlerinin daha rahat iletişim kurabilmeleri için olacak bu. 2017 İşitme Engelliler Olimpiyatı dünya üzerinde yoğun takibi olan ve Türkiye’deki en yoğun katılımın olduğu olimpiyatlardan birisi olacak. 6 bine yakın sporcunun gelmesi bekleniyor ve çok ciddi bir farklı hava getirecek Samsun’a. Bununla ilgili çalışmalar da sonuna kadar devam ediyor. Bu anlamda Büyükşehir Belediyemizin de yaptığı çalışmalar var.

Sportif olarak biz hazırız galiba…

Hazırız. Yapacağımız ufak tefek yatırımlarımız var, onlarla yürüyeceğiz. Ayrıca bir de Batı Park’ın içerisinde hayata geçireceğimiz bir golf sahamız olacak. Bu anlamda da Samsun’a farklı bir açıyı katmış olacağız.

Çarşamba’da da bir golf sahası hazırlığı vardı.

O farklı bir çalışma. Burada bahsettiğimiz dokuz delikli yarım anlamda düşünülen, daha ufak çaplı bir çalışma. Fakat farklı bir yapı kazandıracak olan çalışma. Turizm anlamda konuşuyoruz ve Samsunumuzu uluslararası manada dünyaya açmayı ve daha iyi tanıtmayı dile getiriyoruz ki 2002’deki Samsun’un ihracatı 30 milyon dolardı. Şu anda   2014 sonu rakamlarında bu sayı 466 milyon dolara ulaştı. Bizim bunu hızlı bir şekilde 1 milyar dolar ve üzerine taşımamız gerekiyor. Bu Samsun’un gelişimi için oldukça önemli bir şeydir. Bu ciddi anlamda Samsun’un iç ekonomisine de yansıyacak bir şey. Vergi geliri açısından da baktığımız zaman da Samsun’un vergi gelirleri 6 kat artmış durumda. 2002’de 240 milyon TL, şu anda 2.2 milyar TL. Bu çok ciddi bir şey ama daha da geliştirmemiz lazım. Samsun bununla yetinemez. Samsun, Başbakanımızın tabiri ile Karadeniz’in meşale şehri. Dolayısıyla Samsun önü çok açık olan bir şehir. Lojistik merkezlerimizi çalışıyor ve bu anlamda AK Parti iktidarı döneminde Samsun’un aldığı toplam yatırım 14 katrilyon. Saymaya başladığınız zaman çok farklı şeyler geliyor. Bunların hepsi hazırlık. Bundan sonra sıçrayacağız. Samsunumuzu sanayisiyle, lojistiğiyle, tarımıyla farklı bir noktaya taşıyacağız. Samsun gelişime çok müsait bir şehir ama bunun önünde yapmamız gereken en önemli proje, sanayi ve ticari alanlarımızın geliştirilmesi. Bunun üzerinde çalışmamız gerekiyor. Bu çalışmaları da Samsun’un doğal dengesini bozmadan hayata geçirmemiz gerekiyor ve biz bunu yapacağız.

Ben şunu görüyorum; Samsun’daki öğrenci sayısına bakarsanız üniversitenin ne kadar geliştiğini görürsünüz.Nereden nereye geldiğimizi görürsünüz. Samsun’da sadece KÖYDES Projesi’nde 225 milyon TL’lik bir yatırım oldu. Şunu iyi bilmemiz lazım: Samsun’da herkesin kendi katkısıyla biz geleceğe  yürüyeceğiz. Biz bunu beraber yapacağız. Samsun’un önünde buna imkan var ve Samsun buna açık. Biz zaten karşı yaka ile olan ticaret hacmimizle, Türkiye içerisinde yapılacak olan tren ve otoyol bağlantısıyla yapacağımız lojistik gelişmelerle önümüz çok açık olacak. Limanlarımızla… Her şeyimizle… Biz bunları hayata geçirmek için çok ciddi anlamda hazırlığımızı yapıyoruz.

Organize sanayilerimiz var…

Medikal anlamda yaptığımız çalışmalarımız var. Bu çok önemli çünkü Türkiye’nin başka bir yerinde olmayan bir özellik bu. Ben bugün de Ordu-Giresun Havalimanı açılışında Yatırım ve Destek Ajansı Başkanımız ile tekrar görüştüm, onlar daha önce medikal sanayideki arkadaşlarla bir araya gelmişlerdi, bunu hızlandıracağız. Onları bir araya toplayarak, kendilerini dünyaya daha iyi duyurmalarını ve açmalarını sağlayacağız. Bu çok farklı şeyler getirecek çünkü çok özel bir üretimdir. Herkesin yapabileceği bir şey olmadığı için girişimcimizin önündeki bu desteklerle çok farklı bir noktaya geleceğiz.

Artık markalaşma yoluna gidilmesi şart. Yoksa fason üretimde emeğinizi ucuza satmış oluyorsunuz.

Biraz ucuza gitmiş oluyor. Samsun’un özellikle şu alanlarda kendini çok rahat geliştirebilme imkanı var: Eğitim alanındaki altyapımız çok kuvvetli ve girişimci ruh Samsun’da çok yüksektir. Bundan dolayıdır ki biz gençliğimizle ilgili olan çok büyük yatırımlarımızı ciddi anlamda yapıyoruz.

Atakum’daki yüzme havuzumuz da bitmek üzere. Bunun yanı sıra yeni hayata geçirdiğimiz, projelerimiz de mevcut. Vezirköprü’de yapacağımız kamp eğitim merkezi sayesinde farklı branşlardan sporcularımız buraya gelerek kamp yapacak. Bunlar hep dışarıdan Samsun’a gelecek olan katma değerler. Ayrıca bizim alt yapımızdaki bir şehrin çok daha ileriye gitmesi çok zor bir şey değil. Yeter ki birazcık daha bir araya gelip biraz daha yoğun çalışalım. Böylece çok daha farklı noktalara geleceğimizi göreceksiniz.Samsun’da bu heyecanı görüyorum.

Eksik olan bir araya gelmek

Geleceğiz… Geliyoruz. Daha da iyi olacak inşallah. Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’ndan da ciddi anlamda aldığımız yatırımlar var. Başbakanımızla birlikte yaptığımız çalışmaları dile getirmiştik. Hatta orada bazı bakan arkadaşlarımız da bana takılmıştı: “Ya bu Samsun ne kadar çok yatırım almış burada” diye… Samsun böyle çok büyük bir şehir. Çok büyük bir potansiyeli olan şehir. Bundan dolayıdır ki ciddi anlamda bu yatırımları alıyor.

Her mahalleye spor alanı da önemli bir konu. Bizim çocukluğumuzda boş alanlar çoktu ama şimdi çocukların spor yapacağı alanlar kısıtlı. Bu alandaki çalışmalar nasıl gidiyor? Bence bu çalışma çok önemli çünkü uyuşturucu ve bağımlılıkla yapılacak mücadele yalnızca spordan geçiyor.

Üç ay önce arkadaşlarımızla oturup bir çalışma yaptık ve dedim ki: “Biz Türkiye’nin dört bir yanında çok güzel tesisler yapıyoruz ama bizim mahalle arasına girmemiz lazım.” Yazın okullar kapanacak ve bütün çocuklarımız enerjilerini atacak ve sosyal aktivite yapabilecekleri yerler arayacaklar. Ben de dedim ki, mahalle tipi diye tabir ettiğimiz 35’e 50 halı saha ve yanına da bir basketbol sahası yapalım. Yapacağımız bu basketbol sahası aynı zamanda voleybol sahası olarak da kullanılabilsin. Bunları içeren küçük bir kompleks mahalle aralarına yapılsın. Bu çok büyük bir yer gerektiren çalışma da değil, maddi anlamda da sıkıntı değil. Biz bunun çalışmalarına başladık ve Türkiye genelinde ulaştığımız sayı 250 civarına ulaştı. Samsun’da da bu çalışmanın alt yapısını hazırlıyoruz. Yerel yönetimlerle birlikte çalışıyoruz çünkü onlar arazi tahsisini yapıyorlar ve yatırımlarımız oralarda gerçekleşiyor. Bu bize neyi getirecek? Mahalle arasında ailelerimiz evlatlarının nerede vakit geçirdiğini bilecekler. Bu anlamda bu çalışmalara yüklendik ve bazıları bitmeye başladı. Önümüzdeki ay içerisinde Türkiye’nin her yerinde, Samsun’un da farklı farklı bölgelerinde bir anda sahalar ortaya çıkmış olacak.

Hatta geçen hafta Terme ilçe ziyaretimizde çocuklar yanıma geldi ve dediler ki ‘Ağabey, bizim okulun bahçesinde çok müsait yer var fakat sahamız yok, spor yapamıyoruz. Bize bir saha yapar mısın? Ben de dedim ki ‘Çocuklar okulunuz nerede?’ 300-400 metre ilerideymiş..Atladık çocuklarla beraber, gittik okulun bahçesine. Hakikaten de ciddi anlamda bahçe alanı olan bir okulumuzmuş. 15-20 kadar genç kardeşimiz vardı. Okulun bahçesine beraber oturduk ve 10 dakika kadar sohbet ettik. Neler yapılabilir, neler yapılamaz diye konuştuk.

Sonunda şuna mutabık kaldık, yanına basketbol sahası olan bir halı saha yapacağız ve bunu da 40-45 gün içerisinde bitireceğiz. Hem okulun bahçesinde böyle bir imkana kavuşmuş olacaklar hem de yazın da bu alanı kullanabilecekler.

Bizim yaptığımız işin de belki en güzel tarafı bu oluyor. Hem gençlerimizle hem çocuklarımızla yaptığımız sohbetler, onlara bir şeyler verebilme imkanının olması… Bazen gidiyoruz kıdemli ağabeylerimizle, ablalarımızla sohbet ediyoruz, onların taleplerini dinliyoruz ve onları giderebileceğimiz noktasında bir ortam oluşuyor. Bu da işin güzel tarafı ve biz Samsun’da da Türkiye’de de bu yatırımlarımıza hızlı bir şekilde devam edeceğiz. Göreceksiniz, 3-4 ay içerisinde bunların hepsi bittiği zaman çok güzel geri dönüşümler gelecek bu noktada. Çünkü evlatlarımız ve gençlerimiz bu alanlarda kendi gelişimlerini sağlayabilecek, sosyal aktivitelerle bir araya gelecekler. Bakanlığımızın yaptığı o kadar çok projemiz var ki, gezi programları, yazın yapacağımız kamplar..Kamp sayılarımızı da çok ciddi anlamda artırıyoruz ve burada genç kardeşlerimizin farklı farklı illerden bir araya gelerek kamp yapmalarını sağlıyoruz. Ayrıca yurtdışı gezilerimiz olacak. Başbakanımızın da bir müjdesi oldu. 12-25 yaş arası gençlerimiz bundan sonra.Türk Hava Yolları’nda yüzde 30 indirimle seyahat edecekler. Bu sayede yurtdışındaki ulaşımlarına çok büyük bir destek sağlanmış olacak. Biz gençliğimizin iyi gelişmesini, tarihini ve medeniyetini iyi öğrenmesini istiyoruz. Bu destekle iyi bir noktaya geleceklerine inanıyoruz. Onun için Samsun’da eğitime son 12 yılda 720 milyon TL yatırım yaptık. Ben şunu çok iyi görüyorum; bizim milletimiz neyin ne olduğunu çok iyi anlıyor. Sonuç olarak da milletimiz yaşananları iyi değerlendirecektir. Bizim neyi yapamaya çalıştığımızı da çok iyi görüyor. Biz hiçbir zaman, ‘ kimseden gelen eleştiriyi kabul etmiyoruz’ demedik. Ne hikmetse böyle bir hava yayılmaya çalışıyor ama biz her zaman hakarete karşı tepkimizi koyduk. Eleştiriyi herkes yapacak. Ben de eleştireceğim. Ben sizi eleştirebilirim,  siz de beni eleştireceksiniz ki doğruyu bulalım ama eleştiri değil de hakarete girerseniz olmaz.

Geçenlerde Sayın Kılıçdaroğlu konuşmasında ’13 yıldır iktidarsınız. İşinizi yapsaydınız. Kimse engellemedi sizi’ dedi. Herhalde yakın tarihimizde, 13 yıl içerisinde AK Parti’nin önüne koyulan engelleri kendileri de unutmuşlar. Bu engellemelerin içerisinde kendi paylarını da unutmuşlar herhalde. Ben o zamanki görevim icabı nasıl engeller koyulduğunu hatırlıyorum. 24. dönem milletvekiliyim ve 2011’den beri Samsun’u çok büyük bir gururla temsil etme yetkisini Samsunlu hemşerilerim bana verdi ama ben mecliste nelerle karşılaştığımızı da çok iyi biliyorum. Ben yaşadım bunları.

Az önce çok güzel bir şey hatırlattınız, Gazi Mustafa Kemal’in sözü: ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ve mecliste başkanlık divanı kürsüsünün arkasında bu yazar. Meclis kürsüsü dokunulmazdır. Bizim için en önemli ifade alanıdır. Milli iradenin, o yetkiyi almış olan milletvekilinin orada onu dile getirmesidir. O kürsü Kurtuluş Savaşı’nı yönetti, o kürsü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurdu. O kürsüden çıktı bu yol. Peki siz hangi yetkiyle o kürsüyü işgal edersiniz? Nasıl olur böyle bir şey? Benim aklım almıyor. Olamaz ama bunlar yapıldı. Şimdi bunları bizim unutmamızı mı istiyorlar? Vatandaşımızın unutmasını mı istiyorlar? Bunlar yaşandı. Bu noktada biz, ‘Hiçbir güç hiçbir şekilde milletin üstünde değildir’ dediğimizde, bunlar çok cılız sesler çıkardı.

2010’da parti kapatma maddesini referanduma götürmek için uğraşırken neredeydiler? Ben size başka bir şey soracağım. Gazete manşetlerinden bahsettik. Ben bazı manşetleri çok iyi hatırlıyorum çünkü ben onlardan çok etkilendim.  ‘411 el kaosa kalktı’ manşetini hiç unutamam. İşte bu ayar vermeye çalışma var ya işte bu onun uzantısı. O manşet atıldı ve o zaman engellendi. Ne oldu? İki sene önce başörtüsü ile ilgili tüm engeller ve yasaklar kalktı. Milletin meclisinde milletin vekilleri isterlerse başörtülü, isterlerse başı açık olarak temsilen oradalar. Türkiye’de bir şey mi oldu?, bir şey mi değişti?, rejim mi tehlikeye girdi? Hayır. Genç kızlarımız üniversiteye giderken isteyeni başı açık isteyeni başı kapalı gidiyor. Kim yaptı bunu? Kim başardı bunu? AK Parti yaptı bunu. Kim durdu karşısında? Şimdi çıkmış parlamenter sistemi korumak için ortada naralar atanlar... Siz parlamenter sistemin ruhunun ne olduğunu anlamamışınız ki o zaman engelliyordunuz. O kürsü meclisi, milleti temsil ediyor. Şimdi bütün kardeşlerimiz huzur içerisinde üniversitelerini okuyorlar. Türkiye’de bir sorun mu var? Hayır. Tam aksine milletin gündeminde olmayan, zaten bunu dert olarak görmeyen vatandaşımız daha da rahatladı. Çünkü suni bir şeydi. Birileri, ‘Başörtülü okumak istiyorsanız falanca ülkeye gidin’ dedi.Kusura bakmayın, milletini temsil ettiğini söyleyen bir kişi bunu söyleyemez. Çünkü 78 milyon hepimiz eşitiz, kardeşiz. Hepimizin farklı düşünceleri, inançları olabilir. Biz onları teminat altına almak için oradayız, başka bir şey için değil. Ben seni ötekileştiremem, ayıramam. Yıllarca yapıldı bunlar. Ne oldu, nereye getirdi bizi?

Önce insana saygıyı bilmeyiz. Okullara demokrasi diye bir ders koymamız gerekiyor ki önce insanın, haklarının ve düşüncelerinin ne kadar değerli olduğu bilinsin.

Bazı şeyleri hatırlamamız ve anlatmamız gerekiyor, bilmemiz gerekiyor. Biz şunu her zaman açık yüreklilikle söyledik; “İnancından şüphesi olmayan, inanç hürriyetinden korkmaz. Düşüncesine güvenen fikir hürriyetinden korkmaz.” Bu, Sayın Cumhurbaşkanımızın sürekli dile getirdiği bir sözdür. Böyle suni şeylerle, suni bir takım yazılan çizilenle bir şeyler demek olmuyor. Vatandaşımız bunu yaşıyor, biliyor. Ne kadar farklı ve rahat bir ortam içerisinde olduğunu biliyor. Biz her zaman milletin yanında olacağımızı, beraber yürüyeceğimizi açık bir şekilde dile getirdik.

Sayın Başbakanımız ne dediler? “Ben eğer 2015 seçimlerinde birinci parti olarak çıkmazsam görevimi başka bir arkadaşa devredeceğim. Çünkü benim o zaman başarısız olduğum anlamına gelir.” Peki hodri meydan. Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli, Sayın Demirtaş buyurun. Başarının ölçüsü bu değil mi? Sayın Kılıçdaroğlu demiş ki; “Yüzde 26 almazsam bırakırım.” Yüzde 26 ile Türkiye’de iktidar olunmuyor. Bir siyasi partinin hedefi iktidardır ve seçim başarısı da o ölçüdür. Bu ölçüye gelemiyorsanız bırakmanız gerekir. Aynısı Milliyetçi Hareket Partisi için de geçerli. Ben oraya gönül vermiş kardeşlerimizin de aynı düşünce de olduğunu biliyorum. Biz açık seçik dile getiriyoruz. Genel Başkanımızın dediğinin aynısını Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve HDP’nin başkanlarından aynısını bekliyoruz. Bu demokrasinin ölçüsüdür ve olması gerekendir ama henüz duyamadık. Biz; 3 genel seçim, 3 yerel seçim, 2 referandum, 1 cumhurbaşkanlığı seçimi kazanmış partiyiz. Önümüzdeki seçime gidiyoruz ve Allah’ın izniyle 78 milyonla beraber yürüyeceğiz. Ama mademki parlamenter sistemin savunucusu bu arkadaşlar, biz hodri meydan diyoruz.

Samsunspor’un yarınki maçıyla ilgili ne demek istersiniz?

Ben Samsun milletvekiliyim. Burası benim memleketim. Tabii ki ben memleketimin takımının en iyi şekilde başarıyı elde etmesini isterim. Bununla alakalı olarak da milletvekili dönemimde de daha öncesinde de elimizden geleni yaptık. Şu anda icranın içerisindeyim. Gençlik ve Spor Bakanıyım. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin içerisindeki tüm spor camiası ile birlikte çalışıyoruz. Onların sorunlarıyla ilgileniyoruz ama tabii ki Samsun’un bizim için yeri ayrı. Bunun hiç şüphesi yok. Samsunspor’da ümit ediyorum ki yapacağı maçtan başarıyla çıkar ve şehrimizin takımının daha iyi yerlerde temsil edilmesi konusunda ilk adımı atmış olur. Ancak şunu söylemek isterim, Samsunspor’un içinde bulunduğu süreçten dolayı başka bir konuya girmek istemiyorum. Ancak bize eleştirilerde bulunanlar tabii ki olacaktır. Bu eleştirileri yapanlardan tek bir ricam var, Samsunspor’un bugüne kadar yaşamış olduğu zorluklar içerisinde neler olduğunu iyi araştırsınlar. Kimlerin görevlerini eksik yaptıklarını veya yapmadıklarını, kimlerin de elinden gelen her türlü çabayı ortaya koyduklarına iyi baksınlar. Tabii ki futbol ve diğer spor dalları belli kurallar içerisinde oynanır. Bunların da herkes için geçerli olduğunu unutmayalım. Ben ümit ediyorum ki Samsunspor yarınki maçımızı iyi bir sonuçla bitirir ve oradan da Süper Lig yolculuğuna devam eder.

Bol miktarda mesaj gelmiş. Israrla BESYO mezunlarını söylüyorlar.

BESYO mezunu kardeşlerimiz, yoğun bir şekilde bunları dile getiriyorlar. Bizim kullanabileceğimiz kadroların miktarını belirleyen Maliye Bakanlığımızdır. Biz bu anlamda talebimizi yaptık ve bu konudaki çalışmalarımız devam edecek ama bizim kadro isteğimizi dışında tesislerimizde değerlendireceğimiz BESYO mezunlarımız tabii ki olacak. Bu bir çalışma içerisinde yapılacak olan bir şeydir ve bu alanda Spor Genel Müdürlüğü gerekli çalışmayı yapıyor. Elimizden gelen alım konusunda da ben zaten arkadaşlarımıza talimatı verdim, çalışmalarımız devam ediyor. Aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığımızın da Beden Eğitimi Öğretmenliği alımları var, başka kurumların alımları var ama Maliye Bakanlığı ile yaptığımız çalışmalarımız devam ediyor. Bütçe imkanlarının el verdiği ölçü de onları da değerlendiririz. Şu anda da çok ciddi ölçüde BESYO mezununun Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda görev yaptığını kardeşlerimiz biliyor.

Son mesajlarınızı alalım

7 Haziran 2015 seçimlerine çok fazla bir süre kalmadı. Öncelikle seçimin milletimize ve devletimize hayırlı sonuçlar getirmesini temenni ediyorum. Huzur ve barış ortamı içerisinde, bu seçimi en iyi şekilde, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yakışır bir şekilde yapacağımıza inanıyor ve güveniyorum. Türkiye, demokrasisinin gelişimi anlamında çok büyük bir yol kat etmiştir. Çok iyi bir noktaya geldik ve daha da iyisine gideceğiz inşallah. Güzel bir seçim atmosferi içerisinde, özellikle Samsun’da yolumuza devam ederek çalışmalarımıza devam edeceğiz. Tüm siyasi partilere de başarılar diliyorum. Tüm siyasi partilere gönül vermiş vatandaşlarımızın sandığa gitmesi konusunda bir hatırlatma ve davet yapmak istiyorum. Çünkü seçim sandığı milli iradenin tecelli ettiği yerdir. Herkesin fikirlerini ve düşüncelerini dile getirdiği en üst noktadır. Bu haktan faydalanmalarını ve bu haklarını kullanmalarını rica ediyorum. Yurtdışındaki vatandaşlarımız şu anda o haklarını kullanıyorlar. Buradan onlara da seslenmek istiyorum; lütfen sandığa gidin ve o hakkınızı kullanın. Çünkü 8 Haziran sabahı yolumuz devam ediyor. 2023, 2051 ve 2071 hedeflerimize yürüyeceğiz. Dolayısıyla herkes huzur, barış ve mutluluk içerisinde geleceğe el ele ve kol kola beraber yürüyeceğimiz Türkiyemiz de ve Samsunumuz da oyunu kullansın. Bu demokrasi bayramını hep beraber yaşayalım. Bu aynı zamanda milletin kendi iradelerini ortaya koydukları en önemli mecradır. Bizi bugün izleyen tüm vatandaşlarımıza vakit ayırdıkları için teşekkür ediyorum ve inanıyorum ki çok daha güzel günlerde beraber olacağız, beraber yürüyeceğiz. Yeter ki birbirimize karşı olan birlikteliğimiz, kardeşliğimiz ve sevgimiz daim olsun. Ümit ediyorum ki 8 Haziran sabahı biz AK Parti olarak yine zaferle bu seçimi  tamamlayarak hiç durmadan tüm Türkiye ile beraber yolumuza devam edeceğiz.