“SEÇİM SÜRECİNDE BAŞKANLIK SİSTEMİ MUTLAKA KONUŞULACAK”

29 Ocak 2015

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, TGRT Haber’de yayınlanan “Neler Oluyor” programına konuk oldu. siyasetten dış politikaya, gençlikten spor gündemine kadar bir çok konuda önemli açıklamalarda bulunan Bakan Çağatay Kılıç’ın programda sorulara verdiği cevaplar şöyle:

Syriza’nın zaferi ‘komşuda pişer bize de düşer’ şeklinde ülkemize yansıdı. Syriza’nın çıkışını 2002 yılındaki AK Parti çıkışına benzetenler de oldu. Siz nasıl değerlendirsiniz?

Demokratik bir seçimin, vatandaşların seçim sandığına yansıyan iradesinin temsili olarak Yunanistan’da bir hükümet kurulmuş ve iş başına gelmiş durumda. Ümit ediyoruz ki Türkiye-Yunanistan ilişkilerine katkıda bulunacak ve daha da iyi ilişkiler noktasında bu dönemi götürebileceğimiz bir çalışma ortamımız olur. Biz her seçilmiş olan ve görev başına gelmiş hükümetle en iyi şekilde çalışarak yolumuza devam etmek niyetindeyiz.

Yunanistan bizim komşumuz, yakın ilişkimizin olduğu, geçmişte ortak yanlarımızın olduğu bir komşu ülkemiz. Özellikle 12 yılda AK Parti iktidarının döneminde Yunanistan ile olan ilişkiler de çok farklı bir noktaya geldi. Sıcak ilişkiler, birçok konunun ele alınabiliyor olması, daha önce yaptığımız istişare toplantıları, bakanlarımızın oradaki karşılıklı temasları olmuştu. Tabii sınırda yapılan gelişmeler, karşılıklı jestler, en son Sayın Başbakanımızın Edirne’deki sınır ziyareti esnasında Noel zamanı denk gelmişti ve o zamanki Yunan Başbakanı ile görüşerek iyi dileklerde bulunuldu. Sınırı geldiğinde Yunan Başbakanının Başbakanımızı araması gibi güzel ilişkiler seyrediyordu ve ümit ediyorum ki böyle iyi bir şekilde devam eder.

Seçim sonuçlarını iyi analiz etmek lazım, bu noktaya nasıl gelindi, ekonomik durumun buna etkisi nedir, vatandaşın beklentilerinin hükümet tarafından karşılanma oranı nedir? AK Parti’nin 2002’den beri performansının da yakından takip edildiği konusunda da bir açıklaması oldu Yunan Başbakanının. Tabii benzerlikler mutlaka vardır ama önemli olan karşılıklı ilişkiler içinde yürünecek yoldur. Orada böyle bir şey oldu diye Türkiye’de veya başka bir ülkede aynısı olacak demek zordur. Duruma iyi bakmak lazım. Bu tip bir takım değerlendirmeler yapanlar vardır, farklı fikirler olacaktır ama ben performansa bakarım, Türkiye’de ana muhalefet partisinin siyasetteki performansıyla ilgili bir ilişkidir bu. Alacağınız oy oranı, kendinizi vatandaşa nasıl anlattığınız, ortaya koyduğunuz politikalar, duruşunuz, vatandaşla iç içe oluşunuz, bunların hepsinin etken olduğunu düşünüyorum. Orada böyle bir şey oldu diye başka yerde de olup olmayacağı teorik bir şey, pratikte Türkiye’deki siyasi hayata baktığınız zaman, elimizde olan verilere göre AK Parti’nin oy oranıyla ana muhalefet partisinin oy oranı arasında çok fark var diye görüyorum. 

“KOMŞU ÜLKEMİZİN İSTİKRARLI OLMASI BİZİM İSTEDİĞİMİZ BİR KONUDUR”

Yunanistan’daki sonuçtan en çok başı ağrıyacak ülke Almanya olacak diye yorumlar var. Avrupa Birliği’nde ilk çatlaktan da bahsediliyor. Siz nasıl yorumlarsınız? 

Yunan Başbakanının yaptığı açıklama kendi siyaseti ve siyasi durumlarıyla alakalı. Yunan Başbakanı bir açıklama yaptı ve bu Almanya-Avrupa Birliği arasındaki ilişkidir ama şunu iyi değerlendirmek lazım, bu seçimlerde Yunan Başbakanının almış oldukları oy oranındaki etkenler nelerdir? Bunların içinde ekonomik gelişmelerin mutlaka etkisi var, ekonominin sosyal hayata yansımasından kaynaklanan gelişmeler siyasi olarak değerlendirilecek, analiz edilecek şeylerdir. Fakat tabii şuandan itibaren yeni Yunan hükümetinin ortaya koyacağı politikayla ilgili bir şey söylememiz doğru olmaz diye düşünüyorum ama onlarda mutlaka kendi aralarında bunu değerlendirecektir. Avrupa Birliği içerisindeki konuya gelince, geçmişte de günümüzde de Avrupa Birliği içinde farklı fikirler olmuştur. İngiltere’ye baktığınız zaman onların da farklı bir takım düşünceleri var. Geleceğe yönelik bir takım çalışmalarla ilgili farklı fikirlerin dile getirilmesi mevzu bahis. Britanya’da bir referandum yapılıp yapılmaması, Avrupa Birliği’nden ayrılıp ayrılmamasına Avrupa Birliği açısından bakarsanız bizi de çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü Avrupa Birliğine tam üyelik müzakere sürecinde olan bir ülkeyiz. Aynı zamanda birçok Avrupa Birliği kurulu içerisinde görevimiz de var ve üyeyiz. Dolayısıyla en büyüğü de ekonomik ortağımız olması. Dolayısıyla oradaki gelişmeler hem ekonomik hem de siyasi anlamda bizi de ilgilendiriyor. Farklı düşünceler hep olmuştur ve olacaktır. Avrupa Birliği kurulları arasında müzakere edilecektir. 

Bizim komşu ülkemizin her açıdan istikrarlı ve iyi olması bizim her zaman istediğimiz bir konudur. İlk siyasetteki yaşadıkları bazı gelişmeler seçim sonuçlarını tabii ki de etkiledi. Ama şunu görmek lazım Türkiye’de 2002’den beri AK Parti iktidarının yaptığı işler, yürüttüğü politikalar, sağlık açısından, ulaşım açısından, altyapı açısından baktığınız zaman evet muhafazakar demokrat bir partiyiz ama icraatlarımız açısından sosyal demokrasi olarak görülebilir ama bu şu anlama gelmiyor; herhangi bir farklı siyasi çizgi değil, yapılması gereken bir şey olduğu için, vatandaşımızla iç içe olduğumuz için. 

Yunanistan’da solun yükselişinin Türkiye’de, özellikle CHP’ye bir etkisi olacağı yönünde yorumlar var. Siz bu yoruma katılıyor musunuz?

Siyasette ve ortaya koymuş olduğunuz çizgide sürekli bir yenilenme, reform, gelişmeye doğru ve özgürlükler içerisinde siyaset anlayışı olmalı. Gençlerimizin çok ciddi anlamda bazı şeyleri çok iyi araştırması, okuması lazım. Bazı konular konuşulduğu zaman gerçek verilerle karşılaştırması lazım. Bundan çok kısa bir zaman önce sadece inancı gereği baş ötürüsü takan genç kızlarımız üniversiteye gidemiyordu. O zaman ne deniliyordu? Böyle bir şey yapılırsa ülke bölünür, sıkıntı çıkar, sosyal homojenlik bozulur. Ama Türkiye, o dönem söylendiği gibi İran olmadı. Çünkü Türkiye Türkiye’dir. Başörtüsünün memuriyet içerisinde serbest bırakılmasıyla herhangi bir aksama mı oldu? Hayır. Sosyal anlamda bir eksiklik mi oldu? Hayır. Biz bir şey daha söylüyoruz, Avrupa siyaseti üzerinde konuşurken şunu da söylemek lazım. Türkiye’de AK Parti iktidara geldiği zaman seçilme yaşı 30 idi, biz bunu 25’e çektik. Cumhurbaşkanımız da şunu söylüyor ‘seçmek seçilmekten zordur.’ Neden? Çünkü gidip araştıracaksınız ve önünüzü koyacaksınız. Ne yapmak istiyorlar? Siyasi anlamda vereceğiniz oyu kullanma açısından söylüyorum bunu. Oyunuz önemlidir ve 18 yaşında seçebilirsin ama seçilemezsin. Biz ne diyoruz? Açalım gençlerimizin önünü. 18 yaşındaki herkes meclise girecek denilmiyor elbette.

“BİZ GENÇLERİMİZE GÜVENİYORUZ VE DESTEKLİYORUZ”

Muhalefet mecliste liselilerle basın toplantısı yapıyor?

İki tane gencimizin oraya alınıp gösterilmesi yanlış bir şey. Biz gençlerimize güveniyoruz, onların geleceğe yönelik yapacakları çalışmalara güveniyoruz ve destek vermek için çalışıyoruz. AK Parti’nin içerisinde şu anda milletvekili olan çok genç arkadaşlarımız var. Biz de onlardan birisiyiz. Bu örneği veriyorum çünkü ben Sayın Cumhurbaşkanımızla çalışmaya başladığımda 27 yaşındaydım. O zaman bakıldığında bu kadar genç olunur mu? Olur. Şunu anlamamız lazım, bu çalışmalar içerisinde gençlerimizin olması ancak ve ancak katkı sağlar. Bizim gençlik kolları başkanımız parti MYK ‘sının doğal üyesidir. Kadın kolları başkanımız keza aynı şekilde. Genç yaşta siyaset yapanların önünü açmamızın ne gibi bir mahsuru olabilir. Şimdi Başbakanımız hem akademiden gelmesinden dolayı sürekli gençlerle bir arada olan geçmişe sahip ve o da sürekli gençlerle bir arada olarak gençlerle müzakere yapmak için sürekli bir araya geliyor. Gençlik kollarımıza verdiği önem de ortada ve bizim çalışmalarımızın sürekli olarak takibinde. Biz sürekli olarak istişare içerisindeyiz. AK Parti’de üç dönem kuralı var ve bu yenilenmeyi beraberinde getiriyor. Zaten AK Parti içerisindeki 2002’den bu zamana baktığınızda değişim olmuş.

“BİZ DİNAMİK BİR NÜFUSA SAHİBİZ VE BUNU İYİ DEĞERLENDİRMEMİZ LAZIM”

Seçilmiş olan genç sayısına baktığınızda AK Parti bu noktada çok üst seviyeye gelmiş durumda. Ben bunu gururla ve sevinerek söylüyorum. Diğer milletvekillerimizin yaşının olumsuz olduğu anlamında bir şey söylemiyorum ama gençlerimizin olması bir özgüvendir ve biz bu özgüveni verebilmişiz. Gençlik Kollarındaki arkadaşlarımızın ne kadar yoğun çalıştığını herkes biliyor. Bu arkadaşlarımız çalışıyorlar, kendilerini geliştiriyorlar, siyaset üretiyorlar. Partinin karar verme kurulları içerisinde varlar ve orada seslerini duyuruyorlar. Bizim bunu daha ciddi manada hayata geçirip önlerini açmamız lazım. Neden 18’e indirmiyoruz? Avrupa’da bu böyleyse Türkiye’de neden olmasın?  Biz dinamik bir nüfusa sahibiz, genç bir nüfusa sahibiz ve bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Bizim gibi nüfusa sahip olmanın özlemi içerisinde olan çok ülke var.

“AK PARTİ’NİN KARŞISINDA BİZ ONUN AKSİNİ SÖYLEYECEĞİZ”

Başkanlık sistemi denince muhalefet neden Cumhuriyeti Parlamento’nun kapatılacağını ve padişahlığın geleceğini algılıyor?

İlk bölümde sohbetimizi yaparken Türkiye’deki bazı değişikliklerden bahsettik, özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasından, sosyal hayattaki değişikliklerden. Siz orada bir tabir kullandınız “Türkiye’nin değişikliklerinin hep başka bir şekildeki sloganlarla şu olursa böyle olur…” Yapmaya çalıştıklarımızın farklı şekilde yansıtılmaya, engellenmeye çalıştığını gördük. O zaman söylenenlerle şimdi söylenenler arasında hiçbir fark yok. 

Biz bir düşünceyle ilgili bir şey söylüyoruz, Cumhurbaşkanımız söylüyor, başbakanımız söylüyor, bizler bir şeyler söylüyoruz, parti olarak dile getiriyoruz. Hemen karşısında şu olursa böyle, bu olursa böyle olur deniyor. Ben artık şu açıdan bakıyorum, herhalde muhalefetin bu noktadaki yaklaşımı bu. AK Parti bir şey söyleyecek ve onun karşısında biz onun aksını söyleyeceğiz. Başka türlü ben bunu açıklayamıyorum çünkü hep farklı şeyler üzerinde farklı cevaplar veriliyor.  Sonuçta bizim yapacağımız şey ortada. Bu daha önce de tartışıldı Türkiye’de, bugünde tartışılıyor, konuşuluyor. 

“DEĞERLENDİRMESİNİ VATANDAŞLAR YAPACAK”

Şimdi biz bir yol içerisinde yürüyoruz, seçime doğru gidiyoruz. Seçimin içerisindeki konuşulacak konulardan birisi olacaktır mutlaka. Biz fikirlerimizi ortaya koyuyoruz, onlar fikirlerini ortaya koyacak vatandaşımız da buna göre bir karar verecek ve milli iradenin yansıması olacak. Bu tip tartışmaların artık böyle sloganik vaziyette muhalefet tarafından eleştirilmesi, ben bunun değerlendirmesini vatandaşlarımıza bırakıyorum. Biz söyleyeceğimizi söyleyip yolumuza bu noktada devam edeceğiz. 

“VATANDAŞLARIMIZA DAHA FAZLA VE DAHA İYİ HİZMETİ NASIL GÖTÜRÜRÜZ?”

-50 + 1 midir CHP’yi korkutan?

Açıkçası ben CHP’nin neyi korkuttuğunu bilemiyorum. Ya da neden dolayı çekindiklerini. Şunu biliyoruz ki sadece CHP’nin değil MHP’nin de HDP’nin de farklı açıklamaları var.  Siyasi bir tartışma siyasi anlamda ki bir tartışmadır. Bunu alıp da rejim meselesi haline getirmenin hiçbir anlamı yok. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir Cumhuriyettir. Bizim Cumhuriyetimizdir. Biz Cumhuriyetimizi kurmuşuz, bu güne kadar getirmişiz. 2023’de 100. Yılına giriyoruz. Bizim amacımız ne? Şu anda Başbakanımız Genel başkanlık görevini aldı, başbakan olarak Cumhurbaşkanımız tarafından görevlendirildi ve meclisten güven oyunu aldı. Sonra ne yaptı? Şu anda karış karış Türkiye’yi dolaşıyor, geziyor, vatandaşlarla kucaklaşıyor. Niye yapıyor bunu? Türkiye’yi daha ileriye taşıyabilmek için, üzerindeki sorumluluğu yerine getirebilmek için.  Cumhurbaşkanımız siyasi anlamdaki faaliyetleri konusunda AK Parti’nin Genel Başkanı ve Başbakanı olarak ortaya koyduğu zaten ortada. 

“Biz vatandaşlarımıza daha fazla ve daha iyi hizmeti nasıl götürürüz?” çabası içerisindeyiz. Gayet uyumlu bir şekilde çalışan devlet mekanizması bir sistemi var. Biz bir taraftan da günümüzün içerisindeki görevlerimiz, üzerimizde olan sorumluluk ne ise bunu yerine getirmek için çabalıyoruz ve çabalamaya devam edeceğiz. “Üzerimizdeki sorumluluğu yerine getirip Türkiye’yi daha iyi bir noktaya nasıl taşırız?” çalışması içerisindeyiz. 

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ HEPİMİZİN CUMHURİYETİ”

Siz rejim tartışması derseniz, o zaman ben başka noktada tartışırım sizinle, sizin bundan önceki tezlerinizin hepsi çürüdü derim. Türkiye’deki bazı değişiklikleri yaptığınız zaman hep “bu bir rejim değişikliği olur” diyorlardı. Öyle bir şey yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hepimizin Cumhuriyeti. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız. Biz şu andaki yürütmedeki görevimizle ilgili olarak vatandaşımıza hizmet etmekle görevliyiz. Biz milli temsilini almış, meclisin içerisindeki temsil görevimizle beraber aynı zamanda şu an yürütme görevimiz olan bir insanım ben. Bu görevimi yapmaya çalışıyorum. Başbakanımız şu anda Türkiye’nin iktidar partinin Genel Başkanı ve Başbakanı, Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı, bu anlamdaki temsil görevini, üzerindeki sorumluluğu, vatandaşımızı ve devletimizi temsil görevini en iyi şekilde yapmak için çabalıyor. Biz bu noktada yürüyoruz. Bizim derdimiz 2023, 2053, 2071 hedefleri. Biz 4 yıl istemiyoruz, bizim hedeflerimiz çok uzun hedefler.

“193 GENÇLİK MERKEZİMİZ FAALİYETTE”

-Kobani’nin DEAŞ’tan alınması, bu manada çözüm süreci ve HDP’nin 7 Haziran seçimlerine parti olarak katılacağız açıklamaları… Tartışmaları soruyorum. HDP ne yapmak istiyor?

7 Haziran seçimlerine daha bir hayli vakit var. Herkes meydanlara inecek, buradaki seçim çalışmalarını yapacak. Vatandaşımızın iradesini nasıl tecelli edeceğini göreceğiz. Biz şunu açık ve seçik olarak söylüyoruz, bizim işimiz belli, bizim hedefimiz belli, bizim ortaya koymuş olduğumuz siyasetimiz belli. Bizim hedeflerimiz ortada. Çözüm süreciyle ilgili olarak ortaya biz niye bini koyduk. Neden bu yolda ilerliyoruz. Cumhurbaşkanımız Başbakanlık görevi esnasında,  o zaman ki görevi içerisinde bu konunun öncülüğünü yaptı. Ne dedi? “Eğer bizim bu konuda bedel ödememiz gerekiyorsa ama Türkiye kazanacaksa biz bu bedeli ödemeye hazırız” diyerek yola çıktı. Başbakanımız Başbakanlık görevini aldıktan sonra “yolun yarısından fazlası geçilmiştir. Bundan geri dönüş yok, biz yolumuzda ilerliyoruz” dedi. Dolayısıyla biz bu hedeflerimize kardeşlik, birlik beraberlik içerisinde yürümeye devam edeceğiz. Bu noktada zaten bizim de çok büyük görevlerimiz var. Örneğin bizim Türkiye’nin dört bir yanına inşa ettiğimiz Gençlik Merkezlerimiz var. Şu anda 193 Gençlik Merkezimiz faaliyette. 

900 BİNDEN FAZLA GENÇLİK MERKEZİ ÜYESİ

-Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak gençlikle ilgili neler yapıyorsunuz?

Bizim şu anda Gençlik Merkezlerimize kayıtlı olan 900 bin’i aşkın gence bu soruyu sorsanız, onlar size çok güzel cevaplar verecekler.  Yaza Kalmadan inşallah 1 milyonu bulacağız, bunlar gençlik merkezlerinin faaliyetlerine katılmak üzere kayıt olmuş olan gençlerimiz. Biz müzik derslerinden tutun da,  keman, kanu, piyona, sanat derslerinden ebru, resim, hat sanatı bunların hepsini yapıyoruz. 

“344 GENÇLİK MERKEZİ HEDEFİMİZ VAR”

Unutulmaya yüz tutmuş geleneksel sanatlarımızı bulup onları gençlerimize aktarıyoruz. Halıcılık, kilim dokuma örneğin. Bunun yanında Kuran-ı Kerim, Osmanlıca derslerimiz var. Uzun zamandır devam ediyor. Bazı gençlik merkezlerimizin içinde çok amaçlı salonları var. Tiyatro, halk oyunları yapılıyor. Şu anda faal 193 Gençlik Merkezimiz var. 2015 yılı içerisinde 91 adetini daha bitirip, 2016’da 62 adetini daha bitirip toplam 344’e gelme hedefimiz var. 

Gençlik ve Spor Bakanlığımızın yaptığı yatırımlarla ilgili olarak da bir tanıtımla ilgili çalışma içerisindeyiz. Sayın Başbakanımız da buna katılacaklar. Bunu yakın zamanda inşallah açıklayacağız. Bu gençlik merkezleri, tek katlı, 2 veya 3 katlı ama genelde en küçüğü ortalama 600 metrekare kapalı alandan oluşan, daha büyüğü 3 bin metrekarelere çıkıyor. Anadolu’nun her yerinde yapıyoruz. İngilizce, Fransızca yabancı dil kurslarımız da var. Meslek edindirme kurslarımız var.

“YARDIMIMIZIN DOKUNDUĞUNU FARKEDİYORLAR”

-Eğitimler profesyonelce mi veriliyor?

Tabii ki de. Bunlar farklı kurumlar ile beraber yaptığımız ortak çalışmalar içerisinde oluyor. Aynı zamanda dışarıdan destek aldığımız farklı branşlar var. Müzik konusunda müzik öğretmenlerinden, sanat konusunda sanat öğretmenlerinden destek alıyoruz. Bu çalışmaları hep beraber yapıyoruz. Burada önemli olan şu, gençlik merkezlerimize gelen gençlerimiz, kendilerine bu hizmetlerin verildiğini ve bu hizmetlerden faydalanabildiklerini görünce gerçekten onlara bir yardımımız dokunduğunu fark ediyorlar.  Ücretsiz, her isteyen genç gelip bunlardan faydalanabilir. 

Burada federasyonlarımız ile beraber yaptığımız çalışmalarımız var. Gençlik ve spor olmamızın bu noktada avantajımız var, çünkü spor faaliyetlerine de aynı zamanda yönlendirebiliyoruz. Bunları beraber götürebiliyoruz. Buradaki önemli olan şey şu, bu faaliyetler kaynaşmayı bir araya gelmeyi teşvik ediyor.

“GENÇLİK KAMPLARINDA 100 BİNİ YAKALAYACAĞIZ”

Bizim aynı zamanda gençlik kamplarımız var. 2014 yani geçtiğimiz yaz, 35 bin genç kardeşimiz kamplarımızdan faydalandı. Fakat bizim şu andaki amacımız, bu kamp sayısını çok ciddi manada arttırıp, 100 bin rakamını yakalamak. Bu gençlik kampları bize neyi kazandıracak? Ülkemizin çok farklı yerlerinden gençleri bir araya getirerek, doğusundan batısında, kuzeyinden güneyinden bir araya geliyorlar. Bu kardeşlerimiz, gençlerimiz bir araya gelip doğa ve deniz kamplarında bir arada faaliyetler yapıyorlar. Burada beraberce bir takım bilgiler ediniyorlar. Aynı gençlik merkezlerimizde yaptığımız bu faaliyetlerin benzerlerini orada yapıyorlar. Bu çok farklı bir şey getirecek bize. Türkiye’nin farklı yerlerindeki gençlerimizin yeni dostluklar edinmesi.

“PAKETLERİN ÇOĞU GENÇLERLE ALAKALI”

-Başbakanımız yeni paketler açıklıyor, gençlere yönelik hazırlığınız var mı?

Bunların çoğu gençlerle alakalı olan şeyler zaten. İlk kez ev alacak olan kişiler gençler, yeni evlenmiş çiftlerin kendilerine bir ev edinmesi. Aynı zaman da benim biraz evvel anlattığım, gençlik kampları, gençlik merkezleri, spor faaliyetleri bunların hepsi zaten bu işin bir parçası. Başbakanımızla da bunları çok ciddi anlamda istişare ediyoruz. Ve onun talimatları doğrultusunda yaptığımız çalışmalarımız mevcut. Biraz evvel dediğim gibi biz bazı şeyleri dile getirmekte çok heyecanlı davranmıyoruz belki. 

Bizim bu sene ilk kez yaptığımız çalışmalardan bir tanesi de  “Gençlik Merkezleri Günleri”. 18 – 20 Kasım’da Türkiye’nin 81 ilinden gençler Ankara’da bir araya  geldiler. Farklı illerin gençleri orada yaptıklarını, kendi illerinin geleneklerini burada sergileme fırsatı buldular. Konserler, seminerler oldu. 

Hayata geçirdiğimiz projelerden bir tanesi de gencimizi seminerler noktasında daha fazla kişiyle birleştirmek. Bizim “Tecrübe Konuşuyor” programımız var. Burada sporcu ve aynı zamanda fikir dünyasından, bilim insanlarından 2 kişinin bir araya gelerek gençlerle kaynaştığı ve onlarla sohbet ettiği seminerler var.

GENÇLERİN TALEPLERİNE YÖNELİK ÇALIŞMALAR

Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK)’da da seminerler ve konferanslarımızın sayısını arttıracağız. Bunlar hep gönüllülük esasına göredir.  Gençlerinde bizden talepleri var. Biz sadece “şunu yapalım” diye gitmiyoruz. KYK’dan başvurular oluyor. “İngilizce kursu, Kuran-ı Kerim, Hat öğrenmek istiyoruz” dendiği zaman bunları karşılamaya yönelik çalışmalarımız oluyor. 

Diyanet İşleri Başkanlığımızla birlikte bakanlık olarak değişik birimlerimiz içerisinde olan işbirliklerini tek çatı altında toplayacağız. Gençlerimizin örneğin yazın açılan Kuran kurslarında aynı zamanda sportif faaliyetlerde de bulunmalarını sağlayacağız. Biz bunu bir araya getirmeye çalışıyoruz. Bunların hepsi bu gençlik çalışmaları içerisinde.

“GENÇLERİMİZE GÜVENİYORUZ”

-Türkiye’de nasıl bir gençlik hedefliyoruz?

Biz gençliğimize güveniyoruz. Biz onlara bu imkanları sunacağız. Onların faydalanmaları için bu imkanları onlara vereceğiz. Yaptığımız spor yatırımları, yüzme havuzları, spor salonları, farklı alanlardaki özel salonlar, bunları inşa etmek işin bir yanı. Bunların içini doldurmamız gerekiyor. Gençlerimizin bunlardan faydalanması gerekiyor. Hem planlama anlamında hem de aynı zamanda vatandaşımızın da kullanımına açıyoruz. Gündelik hayatın içerisinde bedensel faaliyetleri bulundurmak. Sağlık Bakanlığımızla beraber Obeziteye karşı savaşımızda, sağlıklı bir yaşam için bedenimizin sağlıklı olması lazım. Bunu geliştirmek için bu imkanlardan faydalanılmalı.

“GEREKLİ DONANIMI VERMEKLE GÖREVLİYİZ”

Biz gençlerimize güveniyoruz. 18 yaşında parlamentoya seçilme hakkını verelim. Biz bu düşüncedeyiz onlara güveniyoruz. Biz onlara gerekli donanımı vermekle görevliyiz. Biz onlara bu donanımların imkanlarını vermekle görevliyiz. Bunu da elimizden geldikçe yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Daha fazlasını da yapacağız. Her imkandan vatandaşlarımızın da gençlerimizin de eşit faydalanması lazım. Gençlerimize biz zaten bu bilgi donanımı verdiğimiz zaman, ben onların gelecekteki potansiyeline inanıyorum. 

GENÇLİK FAALİYETLERİ SANAL ORTAMDAN UZAKLAŞTIRIYOR

-Sosyal medyanın bu kadar gelişkin olduğu bir ortam da kitap okuyabilecek bir gençlik yetiştirme hedefi zor bir iş olsa gerek.

Hiçbir zaman kolay işler size bir şey vermez. Zoru başarmak önemli. Hepimizin elinde elektronik cihaz, akıllı telefon var. İnsanların yüz yüze olan teması, gözlerinin içerisine bakarak yaptıkları temasla elektronik cihazlar üzerinden yaptıkları temas çok farklı. Kolektif olarak beraberce ve birbirinizle paylaştığınız aktivite ve faaliyetler sizin hem gelişiminize daha fazla fayda getiriyor. Hem de aynı zamanda sizin sosyal hayatınıza hem de kendinize katkısı oluyor.  

Kullandığımız elektronik alete bir şey yazarken sanki o aletle temas içerisindeymişiz gibi hareket etmiyor muyuz. Sosyal paylaşım ağları ve elektronik posta atmayı düşünürsek, attığımız mesaj bir insana gidiyor. Başka bir kişi onu okuyup duygusal olarak olumlu veya olumsuz manada etkileniyor. Şimdi siz yüz yüze dile getiremeyeceğiniz bir şeyi, elektronik ortamda çok daha kolay dile getirebiliyorsunuz. Çok daha cesur oluyorsunuz. Genç kardeşlerimizle elektronik portallar üzerinde de iletişim halinde oluyoruz. 

Birde işin olumsuz tarafı var. Hayatınızı 140 – 160 karakter içerisinde götürmek. Bizim aşmamız gereken şey bu. Çok kısa bir yazının içerisine çok şeyi sığdırıp ve bütün anlamları oradan çıkartmak, bunlar işte aşmamız ve irdelememiz gereken konular. Bunlarla ilgili bilim insanlarımızın yaptığı çok ciddi araştırmalar var. İşte sizin burada yaşadığınızın gerçek hayatta bir karşılığı olduğunun bilinmesi gerekiyor.

“VERİLER ÖDENEK SIKINTISINI DESTEKLEMİYOR”

-Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu ödenek sıkıntısı nedeniyle faaliyetlerini durdurma kararı almış, böyle bir şey mümkün mü? Bu işin aslı nedir? 

Bir takım tartışmalar, açıklamalar yapılıyor. Benim elimdeki veriler, bir ödenek sıkıntısı ile ilgili bir düşünceyi desteklemiyor. 2013 yılının faaliyetleri için Bedensel Engelliler Federasyonunun kullandığı maddi kaynak 4 milyon TL, bu sene yani 2014 yılı için ise ve 4 milyon 850 bin TL. Dolayısıyla ben burada ödenekle alakalı bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. Ama konunun detayıyla ilgili şuanda arkadaşlarımız çalışıyor zaten. 

YAŞAYAN TESİSLER

-900’ü aşkın tesis yapıyoruz dediniz. Yeni statlarda bunun içinde ama Türkiye’nin tesisleşme anlamında ihtiyacı ne kadar? 

900’ün içerisinde her türlü spor tesisinin olduğunu bilmemiz gerekiyor. Suni çim dediğimiz futbol sahası da bunun içinde, basketbol sahası da, spor salonu da bunun içinde mevcut. Bu tesislerle temel ihtiyaçları gidermiş olacağız. Daha sohra noktasal olarak ihtiyaçlarımız olduğu, branş branş da çalışmaların yapılması gerekiyor. Bizim şu anda yaptığımız bir çalışma  var. Hem spor salonlarımız, hem spor tesislerim ve statlarımız. Yaptığımız yeni statlar ve eskiden, bunları yaşayan tesisler haline gelmesi. Ben özellikle yaşayan statlar tabirini kullanıyorum. Bunun içerisinde dile getirmeye çalıştığımız konu şu; bunların kullanılabilecek farklı unsurları var. Salon anlamında, sosyal faaliyet anlamında, antrenman anlamında veya spor ticari olarak kullanabileceğiniz sportif anlamlar. 7 gün yaşayan anlamda. 

2015 de kaç stat açacaksınız?

Konya, Trabzon, Gaziantep, Eskişehir ve daha başka illerde de, bu konuyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Ankara stadı ile ilgili olarak önümüzdeki günlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımzla bir araya geleceğiz. Öneri ve düşüncelerimizi birbirimizle paylaşacağız. Ankaranın da bu konudaki eksikliğini giderme noktasında hareket edeceğiz. Bir takım düşüncelerimiz var.

Futbolda yabancı oyuncu sınırının serbest bırakılması eleştiriliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Serbest bırakma olarak değil de aynı zamanda altyapıdan gelen futbolcunun da kadroda bulunma zorunluluğu var. Kaleciyle ilgili bir zorunluluk var. Altyapıdan gelen, yerli olması lazım. Ben bunu daha önce de söyledim, bu bir haktır. Ama siz 11 tane yabancı futbolcuyla sahaya çıkarsınız çıkmazsınız… Burada kriterin iyi oynayan futbolcunun sahada olması lazım. Bence rekabeti artıracaktır. Zaten nasıl bir dönüşümü olduğunu hep beraber göreceğiz. Bu hakkı kim tam kullanır, nasıl kullanır görmemiz lazım. Bu kulüplerle de konuşulan, futbol federasyonunun kulüpler birliği ile yaptığı görüşmeler sonrasında alınan bir karar.

“AİLELERİN BU UYUŞTURUCU İLE MÜCADELEDE ALACAĞI GÖREVİ HİÇ KİMSE ALAMAZ”

Gençleri uyuşturucudan uzak tutmak için ne gibi tedbirler gündeme gelecek?

Burada çift yönlü düşünmek lazım: Bir kullanımla alakalı alınacak önlemler var, bunlar emniyetin alacağı tedbirlerle ilgili. Uyuşturucu ticareti yapanların yakalanması ve satımının engellenmesi. Bir de diğer tarafta sağlık anlamında olan tedbirler var. Uyuşturucu tuzağına düşmüş olan vatandaşlarımızın rehabilitasyonuyla ilgili çalışmalar var. Biz mücadele kurulunun içerisindeyiz. Kamplarımızın bu noktadaki kullanımını ortaya koyuyoruz. Bu kamplarda kurulla beraber uyuşturucuyla mücadele eğitimleri vereceğiz. Daha çok bilinçlendirme yönünde gençlerimize neyin ne olduğunu anlatıp onların uzak durmasını sağlamalıyız. Aynı zamanda rehabilitasyonda da destek veriyoruz, proje desteklerimiz var. 

Mesela ben, uyuşturucuyla mücadele içerisinde bulunmuş ve maalesef erken yaşta uyuşturucu tuzağına yakalanmış ve daha sonra bu alışkanlığı yenmiş gençlerle de bir araya geldim. Bu ömür boyu süren bir mücadele, her anda sizin bu tuzağa geri düşme ihtimaliniz var. Biz sadece üzüntüyle alakalı olduğunu düşünürdük değil mi? Aşırı sevincin de olumsuz etkileyebileceğini öğrendim. Çok erken yaşta çok ağır bir uyuşturucu maddesiyle tanışmış gençlerle buluştuk ve millet olarak beraberce el ele, kol kola, hep beraber mücadele etmemiz gereken bir konu ve ailelerin bu mücadelede alacağı görevi hiç kimse alamaz. Ben bunu en açık yürekliliğimle söylüyorum. Benim de çocuklarım var, ailelerin çocukların üzerinde vereceği destek, eğitim, birlikteliği hiç kimse yapamaz. Biz eğitimi tabii ki vereceğiz, bilinçlendirmeyi yapacağız ama o zehir bir kere vücuda girdiği zaman kurtuluşu çok zor ve bu sürekli devam eden bir şey. Hayatınızı sürekli etkileyen bir şey. Her an bir mücadele içinde oluyorsunuz ve ümidimiz o ki hiçbir evladımız o noktaya gelmesin.

2015 yılı Milli Takımın yeniden yükseleceği ve destekleneceği bir yıl olacak mı? Bununla ilgili görüşüyor musunuz?

Bunu sadece Milli Takım olarak düşündüğümüz zaman sorunun cevabını doğru bulamıyoruz. Milli Takım nelerden oluşuyor? Farklı kulüplerimizden gelen futbolcu kardeşlerimizden oluşan bir takım. Dolayısıyla bunların hepsinin değerlendirilmesi gerekiyor. Kulüplerin sıkıntılarıyla ilgili çalışmalarımız da devam ediyor. Biz tabii ki her yerde bu çalışmanın içerisindeyiz, görüşüyoruz. İyi de bir diyalog ortamımız var, masanın üzerinde bu çalışmalar. Kulüpler Yasası ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor, bir taslağımız oluştu. O taslaklar bir inceleme noktasında. Kulüplerimizin mali durumu konusunda kulüplerimizin kendi içerisinde yaptığı bir çalışma var. Biz de bu çalışmaların içerisinde katkılarımızı veriyoruz.

Hakem hataları çok fazla konuşuluyor. Bu hakem hataları ile ilgili yeni bir tedbir alınacak mı? 

Onu iyi değerlendirmek lazım. Siz kendiniz diyorsunuz ‘hakem hataları’ diye. Hata olabilir. Şüphesiz ki olmasın tabii. Antalya’da hakemlerimizle bir arada oldum, FIFA Kokartı alan hakemlerimizin törenlerinde de bulunduk. Hep beraber bunu çalışmamız lazım. Tek açıdan çıkıp da hep hakemler dersek sorunu çözemeyiz.

Aziz Yıldırım’la ilgili şike davası yeniden görülmeye başlandı. Siz bu gelinen nokta itibariyle bu olayın Türk sporuna çok ciddi bir darbe vurduğunu düşünüyor musunuz?

Devam eden yargılama süreciyle alakalı bir durum var ve bitmiş olan farklı bir süreç var. Tabii ki zarar vermedi dersek yanılırız, zarar verdi. Bunun zararlarının giderilmesi konusunda hep beraber geleceğe yürümemiz gerekiyor.

Türk futbolunun düşüşe geçmesinde bunun etkisi var mı?

Mutlaka olmuştur.

Paralel yapının yurtlarda el attığı öğrencileri kurtardınız mı? Ne durumdasınız?

Kredi Yurtlar Kurumu olarak 400 bin öğrenci kapasitesine ulaşmış durumdayız. Son bir yıl içerisinde KYK 100 bini aşkın kapasite artırımı yaptı. Bu sene ilk kez başvurularda karşılama oranını yüzde 50’nin üzerine taşımış durumdayız ve bu gerçekten ciddi bir rakam.  Geçmişteki rakamları değerlendirecek olursak sürekli kaliteyi ve desteklerimizi artırarak bu noktaya geliyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve yerel seçimlerde yaşadığımız bir süreç vardı. Paralel yapının yurtlarında Cumhurbaşkanımız aleyhine yaptırılan bir takım faaliyetlerden bahsedildi. Bu davranışlar doğru şeyler değil. Yurtta siz bir barınma sağlıyorsunuz, aynı zamanda öğrencilerinizin öğrenimlerini rahat bir şekilde tamamlamasını sağlamak ve desteklemek için bu hizmet ortaya koyuluyor. Bizim yaptığımız budur ve bunu da yapmaya devam edeceğiz. Bizim yurtlarımızda barınan kardeşlerimize verdiğimiz beslenme yardımımız var, kredi ve burs konusunda çalışmalarımız var. Bu sene kredi ve burstaki miktarı 330 TL’ye yükselttik. Günlük beslenme yardımını da 8 TL’ye çıkardık. Dolayısıyla çalışmalarımız hızlı bir şekilde devam ediyor. Ülkemizin birçok yerindeki yeni yurtlarımız devreye giriyor. Belediyeler de yurt yapma imkanına sahipler. O yurtlar özel yurt statüsünde. Biz tabii ki kiralama, ön protokol ve kendi inşa ettiğimiz yurt yöntemleriyle kaliteyi artırarak devam ediyoruz.

“KYK OLARAK GERÇEKTEN İYİ NOKTAYA GELMİŞ DURUMDAYIZ”

2015 yılı hedefi var mı?

2015’te 400 bin kapasite hedefini yılbaşı itibari ile yakaladık. 365 bini aşkın üniversite öğrencimiz bizim yurtlarımızda barınıyor. Ama önümüzdeki sene şimdiden 65 bin kapasite hazır hale gelecek Ağustos ayı itibariyle. 450 bini aşacağız ve 500 bin rakamı bizim için iyi bir hedef olacak.

Dışarıda kimse kalmayacak mı?

Dışarıda kimse kalmayacak ama çok yüksek bir karşılama oranına gelmiş oluyoruz. Başvurular anlamında baktığınız zaman ciddi anlamda karşılama oranına yükseldiğinizde de bazı özel yurtlar da var ama biz KYK olarak gerçekten iyi noktaya gelmiş durumdayız. Bütün yurtlarımız aynı standartta demiyorum ama standartları yükseltmeye başladık. 

Önümüzdeki sene Rio Olimpiyatları var ve Türkiye altın madalyaları alacak mı?

İnşallah, çalışmalarımız o yönde. Biliyorsunuz iki boksörümüz kotayı aldı. Önümüzde bazı hedefler var tabii. Şu anda sporcu kardeşlerimizin çalışmalarını da takip ederek, gerekli desteği vererek yolumuza devam ediyoruz. Aynı zamanda şu da var, rakiplerimizin kimler olduğunu da takip ediyoruz. Ekipler şu anda çalışıyorlar.

Önceki yılları katlayarak başarı getirir miyiz?

Sayı vermek için şu anda erken. Çünkü bu sene kota müsabakaları var, önümüzdeki sene bazı çalışmalar var. Dolayısıyla bunların çerçevesinde devam ediyoruz. Bazı şeyler ortaya çıkıyor, tahmin edebiliyorsunuz ama Allah muhafaza bir sakatlığı da var. Ama iyi olacağız inşallah.

Dopingle ilgili birçok olayla karşılaştık. Türk sporu dopingden temizlendi mi?

Dünyanın dopingle mücadelesinden sorumlu ajansı WADA’nın Başkanı bu yaz İstanbul’da bir konferansı vardı ve orada şunu söyledi: 

“Türkiye dopingle mücadelesinde doğru yolda. Dopingle mücadele etmek isteyen ülkeler Türkiye’yi kendilerine örnek alsın.” Zannedersem bu sizin sorunuzun cevabı için yeterlidir.

Bundan sonraki zamanlarda bu tip olayların patlamaması için her türlü tedbir alınıyor mu?

Hiç olmayacak diyemem ama çok ciddi bir mücadele ediyoruz ve iyi bir noktaya geldik. Şunu söylüyoruz: “Yapanın yanına kar kalmaz.” Sadece yapanın değil, yapmaya vesile olanın da bu işi Türkiye’ye getirenin de yanına kalmaz. Cezası neyse çeker. Zaten uluslararası anlamda 2015’te devreye giren kurallar çok sert. 4 yıllığa kadar cezası var ve bir sporcunun 4 yıl men cezası alması demek spor hayatının bitmesi demek.

Ülker futboldan sponsorluk desteğini çektiğini açıkladı. Bu ciddi bir kayıp mı? Bu destek başkaları tarafından da çekilirse ne yapacaksınız? Tedbiriniz var mı?

Geçen zamanda da FIFA’nın da üç tane sponsoru çekildiğini açıkladı. Genelde sponsor değişiklikler oluyor ama bu çalışmalar devam edecektir.

Biz bu 2020 hedefini neden 2024’e çektik? Avrupa Futbol Şampiyonasından vazgeçtik sanırım.

Bizim bir şampiyonaya talip olma isteğimiz vardı. Bölük bölük değil, sadece bir tanesini istedik çünkü Türkiye artık bu tip organizasyonları yapabilecek gücünü ortaya koymuş durumda. 

Statlar bomboş… Passolig uygulaması var. Mesela biz Konya’da maça giremedik. 

Beşiktaş bu hafta Ankara’da oynadı ve stat ciddi anlamda doluydu. Konya’daki müsabakalarda da stat ciddi manada doluydu. Farklılıklar olabiliyor ve içeri girebilmek için elektronik biletlerinizin olması gerekir.

Maçlar artık gündüze çevriliyor. Bu konuda ne dersiniz?

Bu kararı veren federasyondur. Daha önce bunun fikir alışverişini yaparken olabilir denildi. Federasyonumuz da ikinci dönemde bunu deneme kararı almış. Ümit ediyorum iyi olur çünkü ben gündüz maçlarının farklı bir havası olacağını düşünüyorum. 

Finansal disiplin konusundaki sorunları aşacağımızı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir korkunuz var mı?

Kulüpler Birliği ve federasyon bunun çalışmasını yapıyor. Bunu yapmakta durumundalar. Daha önceden bunlar konuşuldu. Bizim bunları yapmama durumunda, takımlarımız yeterliliği sağlamazlarsa eğer Avrupa Kupalarına katılamayacaktır. Bizim UEFA’nın kriterlerini beklemeden kendi içimizde yapmamız gerekir. Arkadaşlar çalışıyorlar ve biz de çalışmayı gördükten sonra destek oluruz. Her şeyi tek taraflı düşünmememiz gerekiyor. Ben, Gençlik ve Spor Bakanı olarak icra makamındayım ama kulüplerin de kulüp başkanı değilim. Onlar da iyi bir çalışma ortamındalar, farkındalar durumun ve birbirleriyle konuşuyorlar. Biz de onlara verebileceğimiz desteği tabii ki vereceğiz. Ümit ediyorum ki yakın zamanda bu konularla ilgili nasıl bir çözüme varılacağı noktasında bir plan ortaya koyarlar.