‘’KOALİSYONU KONUŞANLAR ZATEN BİR KOALİSYON İÇERİSİNDE OLANLAR’’

28 Mayıs 2015

Habertürk TV’nin konuğu olan Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç seçim çalışmalarıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Muhalefet partilerini eleştiren Bakan Çağatay Kılıç, bazı yerli ve yabancı medya kuruluşlarının AK Parti hakkında hakarete varan yalan ve yanlış haberler üreterek seçim öncesi kamuoyunda algı yaratmaya çalıştıklarını söyledi.

Ankara Temsilcisi Veyis Ateş’in Samsun’da gerçekleştirdiği programda Bakan Çağatay Kılıç’ın sorulara verdiği cevaplar şöyle:

Samsunlu size niye oy vermeli. Bugüne kadar Samsun için neler yaptınız, bundan sonrası için neler vaat ediyorsunuz?

Öncelikle Samsunumuza, şehrimize hoş geldiniz. Ümit ediyorum ki burada geçireceğiniz kısa vakitte de Samsun’da nelerin olduğunu, nasıl farklılıklar olduğunu sizler de birinci gözden gözlemleyebileceksiniz. Samsunlu hemşerilerimiz öncelikle AK Parti’ye ve bize büyük bir kabul gösteriyorlar,  çok iyi bir şekilde sahip çıkıyorlar. Bundan dolayı da teşekkür ediyorum kendilerine. Samsun’da çok şey değişti. Samsun bugün baktığınız zaman yerel anlamdaki örneğin ulaşım ağıyla, artık buradan Ankara’ya veya Sinop’a veya Trabzon'a Sarp Sınır Kapısı’na kadar gittiğiniz zaman bütün duble yollarla hazır bir ulaşım ağına sahip. Bununla beraber yaptığımız alt yapı yatırımlarıyla çok ciddi anlamda Samsun’umuzun geleceğe ile alakalı hazırlıklar içerisindeyiz. Bunların birçoğu da tamamlanmış vaziyette. Şu anda limanları tam anlamıyla yoğun çalışan bir Samsun’umuz var.

"İhracatını arttırmış bir Samsun’umuz var"

İhracatını arttırmış ama daha fazla arttırması gereken bir Samsun’umuz var, yani 500 milyon civarına gelmiş olan ihracatını 1 milyara çıkarması gereken bir Samsun var. Ama aynı zaman da şu da var; Samsun’umuzdaki gerçekten farklı alanlarda yapılan sağlık yatırımlarıyla da ilgili çok büyük bir yol kat etmiş durumdayız. Samsun’da uzun süreler hizmet vermiş bir ailenin evladıyım. Benim rahmetli büyükbabam 20 sene, beş dönem milletvekilliği yaptı. Dolayısıyla Samsun’dan Ankara’ya sağlık için veya başka konularla ilgili olarak ne kadar çok gidildiğini iyi biliriz. Ama şu anda hamdolsun AK Parti hükümetlerimizin döneminde yapılan yoğun yatırımlarla gerçekten birçok konunun, Samsun’da çözülen gündelik hayat içerindeki konuların burada çözüme kavuşturulduğu durumlar var.

Örneğin bizim şuanda Samsun’da ambulans helikopterimiz var. Acil bir durumda hastalarımızı kurtarıp yardımcı oluyor. Yerel yönetimlerimizle Büyükşehir belediyemizle birlikte yürüttüğümüz çok ciddi yatırımlar var. Biliyorsunuz son yasa değişikliğinden sonra büyükşehir belediyesinin görev alanı da genişledi. Şimdi kış dönemi de bitti. Şu anda çok yoğun bir yol çalışması içerisindeyiz.

 İlk defa iktidarınız döneminde koalisyon konuşulmaya başlandı. İlk defa Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle 'seçmende bir rehavet mi var?' sorusu sorulmaya başlandı. Teşbihte hata olmasın.  Bir ses sanatçısının çıkardığı ilk kaset çok patlar, ikinci kaset öyle bir kaset olmalıdır ki bu kasetin üstüne çıkmalıdır. Şimdi seçmende de böyle bir beklenti mi var? Siz yaptıklarınızın üstüne daha ne koyacaksınız, bundan sonra ne olacak?

Evet doğrudur böyle biraz rahat geçen bir seçim yaşıyoruz. Biz bunu Samsun’da da gözlemliyoruz. Ama şunu söyleyeyim bir ay öncesiyle bugünkü durum aynı değil. Bir ivmelenme var. Bir heyecan artışı var. Bunu görüyoruz. Dolayısıyla özellik son bir hafta içerisinde farklı bir atmosfer oluşmaya başladı. Ben sürekli burada olmamdan dolayı Samsun’da bunu görüyorum. Arkadaşlarımızla sohbet ettiğimizde de görüyoruz, bir heyecan artışı var. Ama doğrudur bugüne kadar çok sakin gidiyordu. Ben bu sakinlikte de tam aksine bir rahatlık görüyorum. Koalisyonu konuşanlar zaten bir koalisyon içerisinde olanlar. Biz değiliz. 30 Mart yerel seçimlerine giderken hatırlayın çatı adaylar, beraber tutulan adaylar, bir partinin başka bir partiyi desteklemesi için yapılan ortaklıklar... Bunlar koalisyondur. Siyasi anlamdaki karşılı bunun kitapta koalisyondur. Zaten daha önceki dönemlerde beş yıllığına seçilip de, üç buçuk yılda tek edip gidip kaçmak zorunda kalanlar koalisyonu, onlar bu işin içerisinde. Onun için bizim vatandaşımızın gerçekten karnı tok, tabiri caiz ise. Vatandaşımız bunu görüyor.

"Türkiye'yi geleceğe taşıyacak yeni bir anayasa çalışmamız var"

Bizim ise resmin ortaya koyduğumuz kısmı şu: Biz diyoruz ki uluslararası anlamda çalışmalarımız var. Ama aynı zamanda bu Türkiye’yi geleceğe taşıyacak olan ve Türkiye’yi şuanda geldiği noktadan daha üste çıkmasını sağlayacak olan yeni bir anayasa çalışmamız...  Hatırlayın 2011 seçimlerine Cumhurbaşkanımız o zaman Genel Başkan ve Başbakan olarak seçimlere girdiğinde yine ortaya koyduğu vaatlerin en başında geleni yeni bir anayasanın, sivil bir anayasanın yazılmasıydı. Şimdi biz bunun yapılması için en büyük iradeyi ortaya koyduk. Hatırlayın 2011 seçiminden sonra AK Parti iktidardaydı. Ak Parti’nin iktidarda olması diğer partilerinde eşit anlamda temsilini engellemedi. Bir komisyon kuruldu, Anayasayı yazma komisyonu.

Mecliste olan her partiye oy oranlarına bakılmaksızın eşit temsil verildi. Fakat kim kaçtı işte masadan bu milletimiz biliyor bunu.

2011 seçimlerinde Ak Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve bağımsızlar vardı. Anketleri zaman zaman konuşuyoruz. Bu seçimlerde HDP barajı aştığında çok milletvekili sayısı olsa bile iktidarını zayıflatacak.  Anayasaya değişikliği ve başkanlık sistemi gibi iddialı olduğunuz konularda oradaki denklemi bozacak gibi bir durum var. Özetle HDP’nin barajı aşıp meclise girmesi konusunda AK Parti’nin bir kaygısı var mı ?

Benim şahsi hiçbir kaygım yok. Şunu da dile getireyim; Biliyorsunuz Hakkari havalimanı açıldı.Açılışla ilgili yanlış hatırlamıyorsam sayın Demirtaş’ın bir açıklaması olmuş,’ biz de orada kurdele kesmek isterdik’ diye. Siz hangi sıfatla oraya gelip böyle bir şey istiyorsunuz?  99 kere bu işi durduran, oradaki araçları yakıp yıkan, müteahhitleri tehdit eden, 2 yıl geç açılmasına neden olan sizin beraber yürüdükleriniz değil mi? Bu anlamda böyle bir şeyi nasıl dile getirirsiniz?

Sayın Demirtaş’a siz neredesiniz, PKK nedir? Bir tarif verir misiniz diye sorduğumuzda; onlar silahla mücadele eden bir örgüttür, biz Türkiye halklarının(Bunların arasında Kürt halkı da var) hakları için mücadele veren bir partiyiz diyor.

Gündem içerisinde Sayın Demirtaş bir takım programlara çıkıyor, oralarda konuşmalar yapıyor, meydanlarda konuşuyor fakat ben diğerlerini görmüyorum. Neden sadece Demirtaş meydanlarda? Bu bir ekip işidir. Sadece Sayın Demirtaş mı meydanlara çıkıp hükümete talip olacak? Hayır, bu iş bir ekiple oluyor. Diğer arkadaşlar nerede merak ediyorum.

Biz bütün adaylarımızla aynı anda partimizin temsilcisi olarak meydanlardayız, programlardayız, vatandaşımızla iç içeyiz. Onlar nerede?

Bunda özel bir sebep mi arıyorsunuz?

Ben şunu görüyorum; olmayan bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. 6-7 Ekim Kobani olaylarını hatırlayın. Kim sokağa davet etti gençlerimizi, vatandaşlarımızı? Sayın Demirtaş davet etti. Hatırlayın HDP belediyelerinin afişlerindeki musluktan kan akması olayı. Bu afişleri kim koydu? HDP belediyeleri koydu. Sonra tepkiler üzerine kaldırmak zorunda kaldılar. Demek ki o lanse edildiği gibi değiller.

Ben daha açık bir soru sorayım. Gençlik ve Spor Bakanısınız. Gençler neden CHP’ye, MHP’ye ya da HDP’ye değil de, mensubu olduğunuz partiye oy versinler?

Gençlerimizin şunu hatırlamasını istiyorum. Tabi gençler dediğimizde şöyle bir şey var: Biz iktidara geldiğimizde küçük yaşlarda olanlar bu seçimlerde ilk kez oy kullanacaklar. Onlar tabii Türkiye’nin istikrarlı, güvenilir bir liman olmasına ve hükümetlerin seçildikleri dönem kadar görev yaptıkları dönemlere alışkınlar. Yani 2002, 2007, 2011 seçimlerinden sonra dönemlerini tam anlamıyla götüren iktidarlardan bunu biliyorlar, bu dönemlere alışkınlar. Masalarında okul sıralarında kitaplarını buldular. Ebeveynlerinin bir ilaç ihtiyacı olduğunda, hastanelerde, eczanelerde kuyruk beklemeden işlerini halledebildiği Türkiye’yi biliyorlar. Bir de eskisine bakalım. Eskisine baktığınız zaman manşetlerle hükümetler kurulup, hükümetler indiriliyordu. Sayın Cumhurbaşkanımızın zamanında aldığı bir cezadan sonra atılan manşeti hatırlayalım. Bizim gençlik kollarımız “Eski Türkiye” diye bir gazete çıkardı. Bunu dağıtıyoruz ve manşetlerde görüyoruz. Bugün atılan manşetlerle eskiden atılan manşetler arasında hiçbir fark yok. Bundan yıllar evvel atılan manşet neydi? “Muhtar bile olamaz.” Burada ayrı bir incelik de var, ona da dikkat etmek lazım. Muhtar bile olamaz derken, aslında demokrasinin ve doğrudan vatandaşla yapılan seçimin, vatandaşımızla birebir ilişki içerisinde olan muhtarlarımızla ilgili de farklı bir bakış açısı var. Dolayısıyla bunun da iyi değerlendirilmesini düşünüyorum. Çünkü o çok üstten bakan, elitist bir bakış açısıyla atılan bir manşet. Manşeti atanların da kim olduğu bellidir.

Çok yakın zamanda Mısır’da ortaya konan ve kararı verilen, seçilmiş Cumhurbaşkanının idam kararıyla ilgili yapılan ve Doğan Medya grubunun ait Hürriyet gazetesinin internet sitesinde yayınlanan manşet çok farklı bir nüansı ortaya koyuyor. “Yüzde 52 ile idam”. Bir de çıkıp biz tarafsızız, yayın ilkelerine uyuyoruz diyorlar. O zaman ben size şunu soruyorum: Neden o zaman böyle yazıyorsunuz, koysanıza oraya açık açık. Kimse bize bunu anlatmasın. TV programlarını da izliyoruz, takip ediyoruz. Eleştiri yapmak herkesin hakkıdır, hiçbir itirazım yok. Geçenlerde yine bunu söyledim; eleştiri yapabilirsiniz, hakaret yapamazsınız. Algı operasyonu hiç yapamazsınız. Seçilmiş hükümet, seçilmiş Cumhurbaşkanına karşı da yapamazsınız. Siz bu algı operasyonlarına devam ederseniz biz de bunu görür ve cevabını veririz.

Siz ve AK partinin kabine üyeleri, zaman zaman medya gruplarıyla karşı karşıya geliyorsunuz. Bu tür tartışmalarınız sonrası yurt dışından da medya özelinde hükümetine belli eleştiriler geliyor.  Yurt dışındaki bazı söylemlerde eğer bir kez daha iktidar olurlarsanız belli medya gruplarına el koyacağınız ve medya üzerinden kaotik bir dönem yaratacağınız yönünde söylemler var.  Buna ne dersiniz?

"Gazeteler hakarete varan ve yalan olan haberler yapıyor"

Siz şu anda medya dünyasının içerisindesiniz. Ben size şu anda Türkiye'de günlük çıkan gazetelerin hepsini buraya getirip dizsem, sadece manşetlerine, birinci sayfalarına baksak, bu birinci sayfaların içerisinde hakarete varan ve yalan haberlerle dolu kaç tane birinci sayfa bulacaksınız?  Yarısından fazlası böyle.Şimdi gidiyorlar ve diyorlar ki 'Türkiye'de böyle bir baskı ortamı var.'  Ben bakanlık grevim öncesinde AK Parti Dış İlişkiler Başkan yardımcısıydım. Yurt dışından gelen birçok yabancı heyetle görüşmeler yapıyorduk.  Daha öncesinde de sayın cumhurbaşkanımızın başbakanlık dönemi içerisinde oradaki özel kalemlik görevimden dolayı yabancılarla sürekli ilişki içerisindeydim.  Yurt dışından örnek veriyorlar ya ben basitinden örnek vereyim.  İngiltere'deki seçimi hatırlayın. Oradaki seçimden sonra David Cameron'ın başında olduğu Muhafazakar Parti seçimi kazandı. Muhalefet partisi liderlerinin hepsi 'biz başarısız olduk diye' bir saat içerisinde istifa etti.   

"Muhalefet liderleri 'başarısız olursak istifa ederiz' diyemiyor"

Sayın Genel Başkanımız ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu , 'Ben 2015 seçimlerinde 7 Haziran'da sandıktan birinci parti olarak çıkmazsam görevi başka bir arkadaşıma devredeceğim. Kendimi başarısız addederim' diyor. Muhalefet liderleri Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli,Sayın Demirtaş  bahane aramaksızın,  'Biz seçimden birinci parti çıkmazsak istifa ederiz,  görevimizi başka bir arkadaşa devrederiz'  diyemiyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu bir de hedef koymuş yüzde 35'lerle başladı. Şimdi zannedersem yüzde 26'lara indiler.  Sayın Bahçeli'nin zaten böyle bir gündemi yok.  Ben burada da  Milliyetçi Hareket Partisi'ne gönül vermiş bütün vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum.  Kendi parti yönetimlerinden de bu anlamda hesap sorsunlar.  Sayın Demirtaş da bir bahaneler arıyor. Buyurun size yurt dışı örneği . Demokrasi örneği diyorlar ya, işte buyurun size örnek;  Londra'daki sokak olaylarını hatırlayalım. Ben buradan söyleyince vatandaşlarımız bunu hatırlayacaklar ama gündemde tutulmadığı için söylenmiyor.  Sesleniyorum buradan o  büyük medya gruplarına, Türkiye'yi  dünya farklı bir şekilde lanse etmeye çalışan gruplara... Olaylar çıktığı gün, Londra'da 3G erişimini kestiler.  Neden?   Oradaki halk mesajlaşamasın,  sosyal medya üzerinden organize olamasınlar diye. 'Bizim bu sanal medyayı daha iyi takip etmemiz lazım. Bize sıkıntı oluyor' diye Sayın Cameron'un kendi açıklaması var.  Bunları neden yazılmıyor, ortaya konmuyor?

"Hayallerimizle ve hayallerimizin altında da yaptıklarımızla gençlerin yanındayız"

Seçim sürecinde birçok partinin gençlere özel vaatleri var. Gençler neden onlara değil de size oy vermeli?

Çünkü biz  özgürlüklerden, fikir hürriyetinden yanayız. Gelecekteki hayallerimizle ve hayallerimizin altında da yaptıklarımızla gençlerin yanındayız.  Biz yaptığımızı anlatıyoruz.  Biz şu anda onların yaşamış oldukları şeyleri ortaya koyuyoruz. Somut bir örnek vereyim; Türkiye'de seçilme yaşı, AK Parti 2002'de iktidara geldiği zaman 30'du. AK Parti bunu 25'e indirdi. Şimdi de diyoruz ki, seçilme yaşını 18'e indirmemiz lazım.  Neden bunu söylüyoruz? Çünkü biz gençlerimizi dinliyoruz.  Biz onlarla sohbet ediyoruz. Onlarla bir aradayız. Taleplerini dinliyoruz.  Dedik ki; seçilme yaşını 18'e indirmemiz lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız da bunu zamanında dile getirdi.  Şimdi Sayın Başbakanımız da aynı şekilde bunu dile getiriyor. Benim görevli olduğum gün böyle bir tesadüf oldu seçilme hakkını 18  yaş olarak Anayasa komisyonundan geçirdik. Seçimden sonra genel kurula  gelecek.  Fakat Milliyetçi Hareket Partisi'nden bir milletvekilinin bu duruma karşı olan tutumunu hatırlatmak isterim. Mecliste bir basın toplantısı düzenledi. Sağına ve soluna iki tane 18 yaşında delikanlı aldı.  Onur kırıcı şekilde, 'Bunlar mı meclise girecekler ve Türkiye'yi yönetecekler?' dedi. Bunlar dediği arkadaşlar 18 yaşında.  Biz 21 yaşında çağ açmış çağ kapatmış bir ecdattan bahsediyoruz.  18 yaşında bunların hayallerine ve hazırlıklarına başlamış bir ecdattan bahsediyoruz.  Nasıl böyle bir yaklaşım içerisinde olabiliyorlar? Bir de bunu yapan milletvekili de üstüne üstlük üniversite hocası.  Gençlere bakış açısı buradan ortaya çıkıyor.  Dediniz ki neden CHP'ye oy vermesin? CHP gençlerin önün açan, kendilerini geliştiren argümanlar mı konuşuyor yoksa onları eylemlerde mi bir şekilde kullanmaya çalışıyor?

"Biz taşla sopayla işi olan bir gençlik istemiyoruz"

Gençlerin gelecek kaygısı istihdam kaygısı önemli bir konu. Bu kaygı için ne dersiniz?

Biz gençlerimize her zaman şunu söylüyoruz; Biz taşla sopayla işi olan bir gençlik değil, eğitimiyle geleceğiyle kendini yetiştiren bir gençlik olsun istiyoruz… Şu anda kendi alanımız içerisinde örneğin,  kariyer kurslarını başlattık.  Bu anlamda gençlerimize destek veriyoruz. TOBB ve iş dünyasıyla yürüttüğümüz bir çalışma var, gençlerimizin istihdamıyla ilgili çok ciddi projeler içerisindeyiz.  İstihdamla alakalı olarak şunu düşünmemek lazım; devlet tek istihdam noktası değildir.  Biz her zaman vatandaşımızın yanındayız. Biz seçim değil her zaman vatandaşımızın yanında dolaşıyoruz.

Lütfen Cumhuriyet Halk Partisi'nin garajına iyi baksınlar

Sayın Kılıçdaroğlu bir eleştiri yapmış korumalar, araçlar diye... Lütfen Cumhuriyet Halk Partisi'nin garajına iyi baksınlar.  Ben bu kadarını söylemek istiyorum. Daha fazlasını söylemek istemiyorum.

Geçen gün bir gazetede gördüm. Mecliste önünde 8-9 korumanın durduğu kendi grup toplantısındaki konuşmasından bahsediyorum. Sokaktan bahsetmiyorum. Bunlara iyi baksınlar, dikkatli olsunlar, bu konuda dolayısıyla hangi araçların nerelerde kullanıldığını iyi incelesinler, onlar için söylüyorum başka bir şey için söylemiyorum.

-Araçlar ve zaman zaman Ak Parti iktidarı tarafından kiralanan binalar üzerinden eleştiriliyorsunuz.  Yurtlar bağlamında en çok bina kiralayan önemli bakanlıklardan birisiniz. Bu konu da da AK parti yandaşlarının kendi evlerini binalarını bunlarla buradan da kendi taraftarlarına bir gelir imkânı sağlanıyor deniyor?

"Yurt kiralama çalışmaları yönetmelikle belirlendi"

Ben yurtlarla alakalı bölüme cevap vereyim. Yurtlarımızın standartları belli.Bunların hangi standartlarda olması gerektiği, yapı imar kurallarının ne olduğu ortadadır. Bir anda bir binayı yurda çeviremezsiniz, böyle bir şey mümkün değil. Bizim yaptığımız çalışma şu anda en düşük orandaki kiradır. Yaptığımız ön protokolle 15 yıllığına kiralıyoruz. Bu binanın 15 yıllık süreç içerisinde bakımı mal sahibine ait. Biz zaten öğrenciden aldığımız yurt ücretinin yüzde 70 inin üzerine çıkamıyoruz. Çünkü biz öğrenci sayısı başına ödeme yapıyoruz. Bunlar bizim yönetmeliklerimiz ile bellidir. Yüzde 70 gelenler için çok az sayıda yurt var. Onlar da büyük şehirlerde arsa değerlerinin çok yüksek olduğu yerler. Biz kendi yurdumuzu da yapmaya devam ediyoruz. Öyle yerler var ki bakıyorsunuz, çalışmasını yapıyorsunuz, 15 yılın sonunda binanın fiziki yapısı ile ilgili ömrü çok ciddi bir noktaya gelmiş oluyor. Yıpranmalar da oluyor. 15 yıl sonra bakacağız biz o binayı kullanmaya devam edebilir miyiz edemez miyiz?  Veya mal sahibi diyecek ki ben bu binayı yeniliyorum tekrar size kiralamak istiyorum

-Yani biz standartlara uyan bina kiminse ondan alırız kiralarız diyorsunuz?

Yurt kiralamaları, Türkiye genelinde yapılan bir ilan ile oluyor. Bunun birçok kriteri var, okula yakınlığı, yeri, binanın yapısı, kimisi zaten baştan yapıyor. Bizim ortaya koyduğumuz ve standartları olan bir durum bu. Bu tarz söylemler biraz afaki şeyler buyursunlar gelsinler incelesinler.

-Yurt Dışına Ülkemiz Şikâyet Ediliyor

Ama ben şu noktaya gelmek istiyorum, ben parti genel merkezinde Dış İlişkiler’de görevliyken mesela Meclis’te muhalefet milletvekilleriyle yaptığımız sohbetlerde dile getirilen konuları bir anda yurtdışından gelen heyetlerden soru olarak almaya başladım.

-Sizin içeride konuştuğunuz bir şey dışarıdan geliyor…

Dışarıdan bana geliyor… Mesela Meclis’te sohbet ediyoruz siz bana herhangi bir konuda bir şey söylüyorsunuz, bir ay sonra bir ülkeden gelen heyet, o konuyu argümanı bana soru olarak getiriyor. Temas var. Buradan yurtdışına ülkemiz şikayet ediliyor. Ben bunu açıkça dile getiriyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nde diplomat kökenli bir milletvekili Avrupa Birliği’ne Türkiye Cumhuriyeti’ni şikayet eden bir mektup yazdı.

-Konu neydi?

" Kendi ülkenizi başka bir ülkeye şikâyet ettiğiniz nerede görülmüş?"

AB ile ilgili olarak, standartlar şöyledir böyledir… Türkiye’de özgürlükler yoktur, baskı rejimi vardır tarzında bir takım açıklamalar, bir takım yazılar yazıldı ve bunu diplomat kökenli bir milletvekili yapıyor. Nerede görülmüş kendi ülkenizi başka bir ülkeye şikâyet ettiğiniz, ortaya çıkıp da kendi ülkenizle alakalı olumsuzluklar yaydığınız. Kendi içimizde her şeyi tartışalım, birbirimizi eleştirelim bunu yapıyoruz zaten. Örneğin New York Times’ta o şekilde yazılan bir yazını sadece ve sadece tarafsız ve basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilebileceğini düşünebiliyor musunuz? Evet basın özgürdür. Eleştirini yapar ama eleştiri yaparken hakaret edersen, yalan haber yaparsan, kusura bakmasınlar bunu takibe alırlar. Ben de gider hukuki haklarımı ararım. Ben de bireyim ve benim de haklarım var. Sizin hakkınız benim özgürlük alanıma girene kadardır.

Baktığınız zaman Cumhuriyet Halk Partisi’nin yurtdışı projeleri nelerdir? Esad ve Sisi.. Daha artık uluslararası siyasetle alakalı başka bir şey anlatmaya gerek var mı? Ben size bir şey soracağım. Beni eleştiren bir yazıya ya da habere karşı eleştiri getirme hakkım var mıdır? Vardır değil mi? Ben bunu dile getirebilirim. Yurtdışından bu yazıları yazanlar diyorlar ki: Biz kendi liderlerimizi, siyasetçilerimizi de yazıyoruz…  Çıkartın bakın bakalım onlar size cevap veriyor mu, vermiyor mu? Nasıl oluyor da siz on bin kilometre öteden Türkiye’de yaşanan olayları bu kadar iyi biliyorsunuz? Samsun’dan bir örnek vereyim size.  Bir hafta önce BBC Türkçe servisi adına bir muhabir hanımefendi Samsun’da bazı yerleri gezmiş, vatandaşlarla sohbet etmiş, güzel etmiş… Sonra da şöyle bir haber yazmış; AK Parti Samsun’da bazı yerlerde ciddi anlamda oy sıkıntısı yaşıyor.” Buradan tekrar açık çağırımı dile getiriyorum. O hanımefendi zahmet etsin, bir gün benim programıma katılsın. Benim sokakta vatandaşlarla sohbet ederken nelerle karşılaştığımı gelsin incelesin.

"Talimatla haber yapılmasından rahatsızız"

-Bu muhabirin bir gözlem üzerinden sizle ilgili bir algı çıkarmaya çalıştığını mı söylüyorsunuz?

Bir algı… Ben o gözlemin de doğru olmadığını biliyorum. Biz zaten vatandaşın içindeyiz. Eleştiri alıyoruz bazı konularda ama her vatandaş bizimle aynı düşünecek diye bir şey yok. Farklı siyasi partilere gönül vermiş vatandaşlarımız var. Biz onlarla da muhabbet ediyoruz ama talimatla haber yapılmasından rahatsızız.

-Bu haberlerin talimatlı olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Kusura bakmayın, gelip Samsun’da gezip sonra da o gezdiğiniz yerleri böyle haber yapıyorsanız siz art niyetli olarak gelmişinizdir ve bu anlamda haber yapmışınızdır. Başka bir örnek daha vereceğim, Alman Der Spiegel Dergisi’nin Türkiye ile ilgili yaptıkları yayınları iyi inceleyin. Yıllardır kullanılan görseller hep karanlık ve puslu görsellerdir. Hep bu şekilde resmetme içerisindedirler. Siz dile getirdiğiniz için şunu da söyleyeyim, Gezi olaylarında yaptıkları yayın ortada. Bunları biz söylediğimiz zaman hedef gösterdiğimizi söylüyorlar. Hayır, ben hedef göstermiyorum. Ben şunu söylüyorum: ‘Eğer siz bu tip bir yayın yapıyorsanız, bu tip bir önyargı içerisindeyseniz ben buna önyargı diyorum. Buna katılmayabilirsiniz ama siz ön araştırma yapmıyorsunuz ve önyargıyla yapıyorsunuz.  O zaman ben de sizi eleştiririm ve bu da benim hakkımdır. Nasıl ki siz yeri geldiği zaman bizi eleştiriyorsanız, ben de sizi eleştiriyorum. Hakaret ve yalan habere hiç kimsenin hakkı yoktur.

-Gençlik ve Spor Bakanlığı’nı da konuşmak isterdim ama seçimlere çok az kaldı.

Gençlerimiz, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın hangi projeleri onlar için yaptığını, nasıl desteklediğini, Çanakkale programlarını, ülkemizin farklı yerlerindeki kamp programlarımızı, gezi programlarımızla Doğu-Batı, Güney-Kuzey arasındaki köprüleri nasıl kurduğumuzu çok iyi biliyorlar. Gençlerimiz bizi tanıyor, bize inanıyor. Biz de onlara güveniyor ve inanıyoruz. Onlar bugünden yetişerek bizim geleceğimizi hazırlayacaklar. Onun için ben genç kardeşlerimden destek istiyorum.